İçimdeki hisleri bastıracak başka sözcükler bulamıyorum. Bunu yapanların insan olduklarını düşünemiyorum. Türk halkına her gün kabus yaşatan bu teröristlerin de, onları besleyenlerin de, onların sözcülüğünü yapanların da Allah belalarını versin diyorum…
İnsanlar acılarını nasıl yansıtacaklar peki? Neymiş efendim sükunetimizi korumamız lazımmış, hükümeti eleştirme değil, birlik zamanıymış. Daha neymiş, hükümete her muhalefet eden PKK’ya hizmet ediyormuş. Ağzınızdan çıkanı kulağınız duymasa da hatırlayın: Daha dün, evet dün… PKK’yla yaptığınız müzakerelerin ses kayıtları internete düşmedi mi? Defalarca İmralı’daki yaratıkla MİT’i görüştüren bizler miyiz? 12 Haziran seçimlerini atlatana kadar PKK’yı oyalayan bizler miyiz? Habur’a PKK’lıların ayağına yandaş savcıları gönderen de herhalde bizler değiliz. Hem sonra “Kürt sorunu vardır… Demokrasiyle çözülür… O kadar kara hareketi yapıldı, çözüldü mü?” diyen ve sözde gazeteci ve profesör bozuntularına bunları papağan gibi tekrar ettirenler de bizler değiliz…
Şimdi ne diyor beyefendi Başbakan duymuşsunuzdur; netice almak için kara harekatı şartmış… Bu son katliam PKK’nın intiharı demekmiş… Yani en son verdiğimiz 24 şehidi kastediyor. Peki ondan bir gün önce ölen 5 polisin ardından ne yaptı? Peki ya ondan öncekiler için?... Kazakistan ziyaretini iptal etmesi için, şehit sayısının bir anda ve tek seferde 24 olması mı lazımmış? Demek ki diğerlerinin suçu, azar azar gitmekmiş, apansız ve önemsenmeden ve de tez vakitte unutularak…
İsrail hapishanelerinden kurtarıp Türkiye’ye getirdiğiniz Hamas militanlarına bakın ve utanın. İsrail sadece bir askerini alabilmek için 1000 tane Filistinliyi iade etti. Ya bizim askerlerimizin, teröre kurban giden sivillerimizin, kolları bacakları kopmuş gazilerimizin hiç mi değeri yok? Başbakanlığa yürüyen engelli gazilerimizin önüne çıkardığınız korumalar, onların boğazına yapıştı ve yerlerde sürükledi. Çünkü onların Gilad Şalit kadar değeri yok... Ve yandaş medyanıza lanet ediyorum sizlerin; Türk askerinin onurlu mücadelesine sekte vurmaya çalışan ve kendi ordusuna düşman zihniyete hizmet ettikleri için…
Askerin teröristi aramasına izin vermezsen, kanunlarla elini kolunu bağlarsan, PKK’lıları yargılayan paşaları Silivri’ye yollarsan, askeri şamar oğlanına çevirirsen… En önemlisi de aciz bir şekilde askere şimdiye kadar sınır ötesi iznini bile verebilmek için ABD’den onay dilenirsen… Sonra da hedef tahtası haline gelen karakollarda askerlerimizi bekletirsen… Zavallı Mehmetçiğe bir şamar da sen atarsan… Karar alma yetkisi sende olmasına rağmen, her gün yandaş basına TSK’yı sövdürürsen, varacağımız yer de bu milletin evlatlarının gömüldüğü mezarlıklardaki taşların arasındaki kan tarlaları olur.
TBMM’deki BDP’li teröristlere diyorum aslında: Binlerce defa Allah belanızı versin! Ancak İmralı’daki caniye ve ona yataklık eden sizlere, vatana ihanetten verilecek “idam cezası” içimizi rahatlatacaktır. Eğer bu bir savaşsa, ne işiniz var Türk Bayraklı Meclis’te? Hem bu Devletin maaşını alacak ve hem de milletvekili olacak kadar onursuz olduğunuzu hepimiz biliyoruz… Şayet mücadelenizin onurlu bir tarafı olsaydı, defolup gider dağlara ve savunduğunuz dünyanın içinde olurdunuz. Onursuzluk, kir ve pas suratlarından akan bu insanları her gün televizyonlarda görmek istemiyoruz. Her gün askerlerimiz ölürken, ben şahsen bu vatan hainlerini televizyonda görünce kanal değiştirmekten bıktım usandım artık… Derhal milletvekillikleri düşürülmeli ve idam cezası kanunlarımızda tekrar yer almalıdır. Şayet kısa vadede bu yapılamıyorsa, BDP’li terör yanlısı milletvekilleri sınır dışı edilerek, ait oldukları Kuzey Irak topraklarına gönderilmeli ve maaşları derhal kesilmelidir…
Bunları herkes istiyor, ikili konuşmalarda dile getiriyor ama her yerde söyleyemiyor. Ben ise sadece sesli düşünüyorum ve düşüncelerimi de itiraf ediyorum, asla da pişman olmayacağım bu yazdıklarımdan, çünkü “asker cenazeleri ve terör bombasıyla ölmüş sivillerin haberlerini” görmek ve duymaktan yoruldum… Türk halkı önce psikolojik olarak rahatlatılmalıdır. Bu yapılmadan ve TSK’ya yeniden moral kazandırılmadan tam bir başarı elde edilemez. Bunun böyle olduğunu, bazı şeyleri “geç anlayan” AKP hükümeti de günün birinde kabul edecektir. Tam dokuz yıldır AKP’nin tavizleriyle tırmanan terör, artık Türk halkının sabır taşını çatlatmıştır. Neyse ki geç anlayan AKP bile, nihayetinde sınır ötesi harekata girişse de Türkiye açısından önemli olan, Kuzey Irak sınırının 40 km açıklarına kadar girmek ve orada uzun süreli kalabilmektir.
Bu arada yeni düşmanlar yaratan AKP Hükümeti, Suriye’yi karşısına alarak büyük bir hata yapmıştır. Kendi ülkesinin problemlerini çözmekten aciz ve kendini padişah zanneden bir Başbakan, Arap alemini kurtarmaya soyunsa da zaman geçtikçe taşlar yerine oturacaktır. Libyalı muhaliflerin kurduğu iktidara 200 milyon dolarlık yardımı Türkiye’nin kasasından yapan Hükümet, seçimlerden dört ay sonra halkı zam yağmuruna tutarak işgüzarlığın faturasını yine Millete ödetmeye kalkmıştır.
Son olarak söylemek istediğim şey şudur; Türkiye, öngörüsüz devlet adamlarının faturasını evlatlarının canıyla ödemiştir… Sadece Atatürk’ü çok özlediğimi ve aradığımı bir kez daha söylemek, bu vatanın şehitlerinin her zaman içimizde yaşayacağını belirtmek istiyorum. En değerli insan hazinemiz gazilerimiz ise, günün birinde hak ettikleri saygıyı Devletten mutlaka görecekler ve onları mitinglerde yerlerde sürükleyen elleri de bu Halk bükmesini bilecektir…