Bitiyoruz! dedik duyan yok.

Tükeniyoruz! dedik gören yok.

Ölüyoruz! dedik ciddiye alan yok.

İzinler iptal, istifa ve emeklilik yasak. Düşük maaş, fazla mesai, her gün kaybettikleri

arkadaşlarının acısı, üstüne yedikleri dayak cabası. Bizi bizden daha iyi anlayan yok

diyeceğim de, dilim varmıyor; çünkü bizi yönettiğini zannedenler de bizi anlamıyor. Önceden

üvey evlat muamelesi gördüğünü düşündüğüm sağlık çalışanları şimdilerde gayrı meşru

çocuk muamelesi görüyor. Artan iş yükü, eksik personel, aile hasreti, ölüm korkusu ile ayakta

kalmaya çalışan sağlık personeli tükendi ama kimse farkında değil. Fark eden fark atar…

Bizim Bakanlık takla atıyor. Dalga geçer gibi…üç maymunu oynuyor. Duymadım!...

Görmedim! …Bilmiyorum! …

Sağlık çalışanıysan, insan değilsin psikolojisine ittiğiniz sağlıkçıları bitirdiniz. Hani önceden

üniversite sınavında en başarılı çocukların tercih ettiği Tıp Fakülteleri bu zeki çocukları

doktor olarak mezun eder, bizlerde o doktorlara sağlığımızı emanet ederdik. Şimdi ise hangi

zeki çocuk

düşük maaş, fazla mesai, üstüne bir de dayak yemek için Tıp Fakültesini tercih edip doktor

olur. Hangi çocuk Fen-Matematik çözerek, bilmem kaç puan alarak Sağlık Bilimleri

Fakültesini bitirip sağlıkçı olur. Tebrikler…Sağlığımızı emanet edeceğimiz, tercihi sağlık

alanı olacak, geleceğin sağlıkçılarını da bitirdiniz. Bir gün tedavi olacağımız kapasiteli ve

kaliteli sağlık çalışanı bulamadığımızda balkonlarımızdan hep birlikte kendimizi

alkışlayacağımız günlere az kaldı diye düşünüyorum. Bu arada bizde, bizi bitiren ve sessiz

kalan sistemi; sessizce alkışlıyoruz!

Yetersiz personelle insan üstünü geçtik, insanlık dışı çalışıyoruz. Aynı zamanda liyakatle

değil, sadakatleriyle başımıza getirilen torpilli yöneticiler tarafından mobing görüyoruz. Bir

şehirde sayın vali vakaların artmasından dolayı sağlık personelini suçluyor, bazı idareler

corona olan personeline “-Neden pozitif oldun, neden korunmadın” diye soruşturma

başlatıyor. Pandemi de herkesin hayatı eve sığdı, sağlıkçıların hayatı ne evine, ne otele sığdı.

Herkese esnekleşen mesai saatleri sağlıkçılarda katlanarak artıyor. Yaptığımız işin bedensel

yorgunluğu bir tarafa psikolojik olarak hem biz hem ailemiz yıprandı. Bir sağlıkçı

platformunda covit-19 testi pozitif çıkan hemşire arkadaşımın küçük çocuğu kapısına gelip “-

Anneciğim sen yeter ki iyileş, bir daha nöbete giderken arkandan ağlamayacağım.” diyor.

Sözün bittiği, sağlıkçıların tükendiği yerdeyiz!

Ve bizler, bu ülkenin haklı ama hakkını alamayan sağlıkçıları olarak diyoruz ki; sağlıkçılara

uyguladığınız sağlık politikaları yüzünden bizi görevimizi yapmaktan soğutamadınız. Çünkü

bizim mesleğimizin vicdani sorumluğu ve onun verdiği haz hiçbir meslekte yok. Her şeyi

bitirdiniz de Allah’tan merhametimizi bitiremediniz. Vicdanımız ve merhametimiz halen var

ki bizler bu şartlar altında görevimizi kendi hayatımız pahasına yapıyoruz. Bizler kimsesiz,

çaresiz, sahipsiz sizler sessiz... Bu günlerde elbet geçecek. Amaaa…Kurt kışı geçirir de

yediği ayazı unutmazmış. Bizler de; ne bu zor günleri unutacağız, ne sessizliğinizi, ne de

vermediğiniz haklarımızı. Diyelim ki biz unuttuk, Allah unutmaz. Kimse unutmasın. Yarın

hakkın divanına varınca, Süleyman’dan hakkını alacak karınca!

Leyla Yargı Mantar

[email protected]