Günlerdir basından izlediğimiz Adalet Yürüyüşü hakkında tabiri caiz ise ahkâm kesebilmek için bizzat katılmamız gerekiyordu. Zira klavye kalemşorlarının yaptığı gibi bizzat içinde yer almadığınız bir hareket hakkında bilgi sahibi olmanız ve yorum yapmanız çok da mümkün değildir. Bu düşünceden hareketle dün yani 5 Temmuz Çarşamba günkü etaba biz de katıldık. Sözü çok da uzatmadan anlatmaya başlayayım:
Sabah saat 04.00’ de İstanbul Beylikdüzü’nden, CHP ilçenin organizasyonunda hareket ettik. Yaklaşık 06.30 civarında Kılıçdaroğlu ve beraberindekilerin gece konakladıkları yer olan Körfez, Yarımca mevkiine ulaştık. Polisin yoğun güvenlik önlemleri arasında meydana girdik. Alan çok kalabalıktı. Sabahın erken saatlerinde bu kadar insanın nasıl toplandığına hayret etmekten de kendimizi alamadık.
Uzun bir bekleyişin ardından yürüyüş için kortej oluşturuldu. Kemal Kılıçdaroğlu adeta bir jet hızıyla insan koridorunun arasından geçti ve kortejin ön saflarındaki yerini aldı. Ardından ekranlardan gözlerimiz yaşararak izlediğimiz 1111 metre uzunlunda olduğu söylenen dev bayrak açıldı. Bizler de bir kenarından tuttuk ve “Hak, hukuk, adalet” sloganları ile hareket ettik. Dev bayrağın altında yürürken bir taraftan da “80 milyon insanız ve hepimiz çok güzel bir ülkede dünyanın saygı duyduğu onurlu bir bayrak altında yaşıyoruz. Bu nefret niye?” diye düşünmekten ve üzüntü duymaktan kendimizi alamadık.
Trafiğe kapatılmış olan asfalt boyunca yürüyüş başladı. Güle oynaya yürüyen, birbirlerinin fotoğraflarını çeken gençlere ayak uydurmaya çalışan orta yaşın üzerindeki insanların enerjisine hayranlık duymamak mümkün değildi. Kortejin çevresinde yürüyen çoğu henüz gencecik bir fidan, hatta ana kuzusu sayılabilecek yaşlardaki çevik kuvvet ve jandarma ekipleri, bunaltıcı sıcakta görevlerini hakkıyla yerine getirmek için olağanüstü bir gayretin içindeydiler. Yürüyüş boyunca hem belediyeler, hem de partinin ilçe teşkilatları çok iyi organize olmuşlardı. Kortejin yanında çok sayıda ambülâns ve araç, hasta, yaşlı ya da yorulup yürüyemeyecek olanları adeta yoldan topluyorlardı. Korteje yetişemeyenler ise yine belediyelerin araçlarıyla ulaştırılıyorlardı. Konaklama yerlerinde seyyar tuvaletler kurulmuştu ve hepsi de çok temizdi. Yaşanan tek sıkıntı yükselen tansiyonlar ve yara olan, su toplayan ayaklardı. Onlara da beyaz meleklerimiz çare oluyorlardı.
Kızgın sıcağın altında yüründüğü için su dağıtımına aşırı bir önem verilmişti. Yürüyüş güzergâhına yol boyunca su istasyonları kurulmuş, asfalt üzerine yer yer pet şişe kolileri bırakılmıştı. Kortejin geçtiği güzergâhı takip eden belediyelerin temizlik araçları ve görevlileri, yerde bir tek çöp bırakmıyorlardı. Daha konaklama yerlerinden ayrılmadan, temizleme işlemi başlatılıyordu. Otobüsten sık sık, “Arkamızda 400 km yol bıraktık ama bir tek pet şişe bırakmadık. Misafiri olduğumuz bölgelerimizi temiz bırakalım” tarzında anonslar geçiliyordu. Adalet yürüyüşünde, adalet sadece insanlar için aranmıyordu. Gençlerin, yanlarına aldıkları köpekleri ve ellerindeki “hayvanlar içinde adalet” pankartlarıyla yürümeleri, hoş ve anlamlı bir görüntü oluşturmuştu.
İlk etap yüründükten sonra mola verilecek olan Körfez, Şirinyalı noktasına ulaşıldı. Burada saat 15.00’ e kadar mola verildi. Yine su istasyonları kuruldu. Mola boyunca binlerce insan çevreye dağıldı. Kimi bir ağaç gölgesi kimi toprak üzerine uzandı. Kortej de, önlerinde “Adalet” arkalarında “Menemen Gençlik 1942” yazan tişörtleriyle bir grup genç dikkatleri çekiyordu. Gençler hep bir ağızdan slogan atmaya, şarkılar söylemeye başladılar. “ Ülkede haksız adalet/ vallahi bu bir rezalet” sözleriyle başlayan şarkıları katılımcıları adeta coşturdu. Bazı yürüyüşçüler sanki kilometrelerce yolu kat etmemişler gibi ortaya fırlayıp oynamaya başladılar. Menemen Spor mensubu olduklarını söyleyen bu gençlerle biraz sohbet ettik. Bu güzel ortamın ardından yürüyüş tekrar başladı.
Yol boyunca halkın coşkulu desteği ve tezahüratları vardı. Elinde bayrak sallayan orta yaşlar da bir vatandaş bize eliyle sahil tarafını işaret ederek, “Bakın Marmara’ma neler yaptılar, bizi bir okul ile kandırdılar” dedi. İşaret ettiği yerde bir sanayi tesisi yükseliyordu. Denizin kıyısında kurulmuş olan bu tesis, kimyasal temizlik malzemeleri üreten bir firmaya aitti. Kortejden uzak kalırız endişesiyle yola devam ederken bir taraftan da bu tesisin körfeze dolayısıyla da Marmara Denizi’ne verebileceği zararları düşünmekteydik.
Yürüyüş boyunca çok fazla olmasa da öfkeli yüzlerle el hareketleri yapan, ne dediğini anlamadığımız eleştiri ya da belki de hakaretler eden, Rabia ve Bozkurt işareti çakan vatandaşlara da rastladık. Onlara alkışlarla ve el sallayıp selam vererek mukabele ettik. Bu durum bizleri üzdü. En tepelerden ekilen nefret tohumları aynı vatanda yaşayan insanları birbirine nefret eder bir hale getirmişti. Tıpkı geçmişte yaşanan sağ-sol, Alevi-Sünni olarak bölünen Türk insanı bu kez, başka bir nefretin tarafları olmuştu.
Nihayet gece konaklanacak olan Tavşancıl’a ulaştık. Bizleri bekleyen otobüslerimize bindik ve alandan ayrıldık. Kalmak isteyenler için kamp yeri ayarlanmıştı. Gönül gece kalmayı da çok isterdi ama ne çare ki bizler de o orta yaş gurubunda olduğumuz için, fazla zorlama sonucunda oluşabilecek sağlık sorunlarını göz ardı edemezdik.
Son olarak; Bu yürüyüş bize CHP’ nin köklü bir kitle partisi olduğu gerçeğini bir kez daha hatırlattı. Çok iyi organize olmuşlardı. Katılımcıların isimleri ve telefonları tek tek kaydedilmişti. Sabah kahvaltısı, öğle yemeği, meyve, su istasyonları, tuvaletler ve daha pek çok ayrıntı, her şey çok iyi düşünülmüştü. Ama en önemlisi, Adalet Yürüyüşü’ nün partiler üstü bir yürüyüş olduğunu, Adalet kavramının Kemal Kılıçdaroğlu’da dâhil olmak üzere hiç kimsenin tekeline alamayacağı ki zaten onunda böyle bir iddiası yok, bir kavram olduğunu bizlere bir kez daha hatırlatması oldu.
Son bir not daha; Yürüyüş esnasında saldırı olacağı haberini aldık. Zaten polisin arada kurduğu kontrol noktası ve milletvekillerinin araçlarına bile kortejin yanı sıra eşlik etmeme yasağı getirilmesinden bir şey olduğunu anlamıştık. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki bu durum kimsenin umurunda olmadı. En ufak bir tereddüt bile duyulmadan yürüyüşe devam edildi.
Yürüyüşte emeği geçen, güvenliğimizin sağlığımızın koruyucuları başta emniyet güçlerimiz ve sağlık görevlilerimiz olmak üzere herkese sonsuz teşekkürler… İyi ki varsınız…

*
Adalet, insana rağmen, insan için; doğa için kısaca dünya için zaruri olan bir kavramdır. Adil bir yargı sistemi bir ülkenin insanca ve hakça yönetiminin aynasıdır. Bunun dışında anlam arayanlar, başka çıkar çevrelerine hizmet etmekten öteye geçemezler. Adalet Yürüyüşü’ne katılanlara öfkelenip, onları “terörist” olarak suçlamaktansa “binlerce insan neden günlerdir yürüyor? ” sorusuna cevap aranması gerekmektedir.
Unutmayalım ki adalet bir gün herkese lazım olabilir…
Adalet; hemen şimdi…
Geç kalmayın!