Rusya ve Batılı ülkelerin, Türkleri Anadolu’dan dolayısıyla da Avrupa’dan atma planları önce Çanakkale’de bozuldu. Mustafa Kemal ve Türk askerinin 1915’de Çanakkale’deki beklenmeyen başarısı İstanbul’un, boğazların, buna bağlı olarak, Balkanların, Kafkasların ve Asya’nın da kapılarını kapattı.  
Plan Çanakkale’de bozuldu bozulmasına da, Osmanlı’nın 30 Ekim 1918’de imzaladığı Mondros Mütarekesi ile er meydanında durdurulan düşman ülkeler, masa başında durdurulamadı. Önce Osmanlı ordu birlikleri terhis edildi ve silahları toplandı. İstanbul işgal edildi. İflah olmaz Türk düşmanı İngiltere, maşası Yunan ordusuna,  sözde Büyük Helen İmparatorluğu’nu kurması için İzmir’i işgal etmesine izin verdi. Osmanlı’nın bölge amirlerine mukavemet edilmemesi konusunda verdikleri talimat çerçevesinde, Yunan birlikleri 15 Mayıs 1919’da ellerini kollarını sallaya sallaya İzmir’e girdiler. 
15 Mayıs 1919 İzmir’in işgali. 
Albay Fethi Bey'in "Zito Venizelos" diye bağırmayı reddettiği için süngülenmesi, Sarıkışla'daki silahsız Türk askerlerinin katledilmesi, her gün  300-400 Türk sivilin öldürülmesi, yaralanması, taciz veya tecavüze uğraması kabul edilemezdi.
Millî Mücadele (Kurtuluş Savaşı) başlamış, Batı Cephesi açılmıştı.
16 Mart 1920, İstanbul’un resmen işgali.
10 Ağustos 1920; Sevr Antlaşması. Son Türk yurdunun, İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunanlılar tarafından işgal edilmesi.
Hasan Tahsin ve ilk kurşun. İstanbul’da Sultanahmet mitingleri. Havza Genelgesi. Aydın Savunması. Amasya Genelgesi. Erzurum, Balıkesir ve Sivas Kongreleri. Maraş’ta direniş; Sütçü İmam olayı.  Atatürk’ün Ankara’ya gelişi. Ankara’da TBMM’ nin açılması. Gediz muharebeleri, 1. ve 2. İnönü zaferleri ve Kütahya-Eskişehir muharebeleri ve nihayet Sakarya Meydan Muharebesi…
Mustafa Kemal’in durumu iyiden iyiye zorlaşmıştır. Elinde kuvvetli bir ordu yoktur. Bir taraftan düşman ile uğraşırken diğer taraftan da hain Osmanlı hükümeti ile mücadele etmek zorunda kalmıştır. 
Büyük zafere giden yolda öncelikle Milis dönemi kapatılır ve düzenli bir orduya geçilir. 1. ve 2. İnönü zaferleri düzenli ordunun ilk sonuçlarıdır. İnönü muharebeleri sonucunda Yunan kuvvetleri çok üstün kuvvetlerle taarruzun şiddetini arttırmışlardır. Türk Ordusu sessiz ve çok başarılı bir şekilde Sakarya gerisine kadar çekilir. Bu çok uzun bir çekilmedir ve Mustafa Kemal ordunun sessizce çekilmesi için her türlü önlemi aldırmış, hatta atların ayaklarına çaput bağlatmıştır. Uçsuz bucaksız Anadolu toprakları Yunanlılar için büyük bir engeldir.  Mustafa Kemal bu önemli ayrıntıyı da elbette atlamamıştır.  Sakarya’ya çekilmesinin nedenlerinden birisi de bu önemli özelliktir.
23 Ağustos 1921’ de başlayan Sakarya Meydan Muharebesi 13 Eylül’de sona erer. 22 gün ve gece devam eden bu savaş, Türkün kaderinde önemli bir dönüm noktasıdır.  Düşman ağır bir yenilgiye uğratılmış, taarruz gücünü kaybetmiştir. Savaşı kaybeden Yunanlılar Afyon-Eskişehir hattına çekilmek zorunda kalırlar. Mustafa Kemal, Yunanlıların uzun süre savunmada kalmasına ve takviye almasına izin vermek niyetinde değildir. Düşmanın kesin imhası gereklidir. Hedefinde büyük bir taarruz vardır. Bu niyetini en yakınları dışında hiç kimseye açıklamamıştır. Hatta Meclis’e bile. 
Sakarya Meydan muharebesi kazanılmıştır ancak, Türk ordusunda personel ve malzeme eksiği vardır. Subay kaybı çok büyüktür. Yunan ordusu ise ağır yenilgisine rağmen hâlâ silah ve asker bakımından üstün durumdadır. 
Büyük Taarruz için hazırlık dönemi başlamıştır. Düşman dâhil hiç kimse Türk ordusunun durumu hakkında tam bir bilgiye sahip değildir. Anadolu’nun ekonomik bakımdan çöküntü içinde olması, aradan geçen bir yıllık süre, ordunun genel bir taarruza geçemeyeceği yolunda kesin bir kanıya varılmasına sebep olmuştur.  Ancak bir şeyi unutmuşlardır; Mustafa Kemal’in askeri dehasını ve Türk Milleti’nin ordusuna olan güvenini… Nitekim millet, ordusunun etrafında kenetlenir ve neyi var neyi yoksa askerinin emrine verir. 
Yunanlılar ise Türklerin saldıramayacağından o kadar emindir ki uzun süre Afyon-Eskişehir hattını tutmak için hazırlıklara girişir. Ancak, başta İngilizler ve Yunanlılar olmak üzere neredeyse tüm dünya yanılmıştır… 
Nihayet büyük gün gelmiştir.
1922 yılının 25 Ağustos'u 26 Ağustos'a bağlayan gecesinde Atatürk Şuhut'tan Kocatepe'ye yürüyüşe  (Zafer yürüyüşüne) başlar. Sabah 5,30’ da topçu ateşi ile Başkomutanlık* Meydan Muharebesi başlar ve beş gün sürer. 30 Ağustos’ta Büyük Taarruz’a geçilir ve Dumlupınar’da zafere ulaşılan Başkomutanlık Meydan Muharebesinde, kesin yenilgiye uğratılan düşman çok yakın bir takiple 9 Eylül 1922’de İzmir’de denize dökülür.
İşte bugün,  türlü bahanelerle kutlanmasına izin verilmeyen, sadece bir resepsiyon (kabul töreni) seviyesine indirgenmek istenen 30 Ağustos Zafer Bayramı, bu zaferin bayramıdır. Ve yine bugün adı, askeri dehası, inkılâpları ve fikirleri ile bir ulusu özgürlüğüne kavuşturan komutan işte bu zaferin komutanı yani, Mustafa Kemal ATATÜRK’ tür.
Hiç kimse hayal kurmasın!
Ne 30 Ağustos Zafer Bayramı ne de Mustafa Kemal Atatürk’ün unutulması, unutturulması mümkün değildir. Halk askerine de, bayramına da sahip çıkacaktır.
Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları ve şehitlerimize Yüce Allah’tan rahmet diliyorum.
30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun! 
*Bu savaşı Mustafa Kemal bizzat yönettiği için Başkomutanlık Meydan muharebesi adı verilmiştir.