Ah o çocukken Pendik’in çarşısına koşup ellerimizde küçük bayraklarla,
Yani ellerimizde Atatürk bayraklarıyla,
Yani izlerken askerlerin geçişini ve okul çocuklarının…
Ah o siyah önlüklerimizle ve beyaz yakalarımızla,
Heyecanla, o siyah-beyaz yıllara dönerek
Ve dahi içlenerek ne kaydıysa avuçlarımızdan
Daha çok özleyerek, benim 23 Nisanımı

Nedir artık göremediğimiz o gözlerde?
Belki koyu, karanlık, benliğini yitirmiş insanların,
Avuçlarında artık olmayan sıcaklık,
Bakmayan ve görmeyen gözlerdeki katılık
Ve duymayan kulaklar
Ve “takla atması istenen vatandaş” ile beraber
Başını dik tutmayı unutmuş bireylerdir belki de,
Ah benim 23 Nisanım…

Tuzla Belediyesinin sahilde kurduğu Çanakkale Çadırında,
Olmayan resmine bakıp bir öğrencinin sorusunda:
“Öğretmenim, Atatürk’ün resmi niye yok?”
Bir diğer çocuğun da bakarak komutanların toplu halde çekilen resimlerine:
“Öğretmenim Atatürk bunlardan hangisi, hiçbiri benzemiyor”
Diye sorulduğunda,
“Bulacağız çocuklar, mutlaka vardır” diyerek,
En nihayetinde sadece bir tane resmini “sehven” koymuş oldukları bir ücra yerine bakarak çadırın,
Ve” işte bulduk çocuklar, size söylemiştim” diyerek,
İçime akıttığım gözyaşlarıyla
Tamamladığımız o yolculuklar,
23 Nisanım Benim…

Pendik Belediyesinin internet sitesinde, hiçbir resmî bayramda
Adını bile anmadıkları Atatürk,
Çanakkale’de savaşan Atatürk,
Kurtuluş Savaşında savaşan Atatürk,
Muzaffer komutan Atatürk,
23 Nisanı çocuklara veren Atatürk,
Yine de AKP’li Belediyeler tarafından hiçbir yere ve projeye adı verilmeyen,
Kurduğu ülkedeki bayramlarda, kimi yerlerde adı geçmeyen,
Fotoğrafları kullanılmayan,
Belediyelerin internet sitelerinde adı anılmayan,
10 Kasımlarda kaçacak delik arayanların mağduru Atatürk,
Ve evet, bu körlere bile ağızlarını açacak demokrasiyi veren Atatürk,
Köleyken onlara seçme ve seçilme hakkını veren,
Onları vatandaş yapan Atatürk,
23 Nisanımı veren Atatürk…