Barış, Bir çırpıda ağzımızdan çıkan bu kelime insanoğlu için büyük bir öneme sahiptir. Barış aynı zamanda insanlık, medeniyet, gelişim ve salt mutluluk anlamına gelmektedir.
İnsanoğlunun tarihi incelenirse en güzel günlerin dönemlerin hep barış dönemlerinde yaşandığına şahit olursunuz. Barışın karşıtı olan savaş her zaman açgözlülük, tahammülsüzlük ve kendini beğenmişlik temeli olarak çıkmıştır. Aslında en büyük savaşlar o doyuramadığımız insani egolarımız ve kendi bencilliğimizdir. Kendimizden başkasını yok saymak başka düşüncelere tahammül edememek, kendi gibi inanmayan ve farklı yaşam tarzlarını hiçe saymaktır. Zengin ülkeler daha zengin yaşayabilmek ve ya en azında o çizgiyi kaybetmemek için kaç kere savaş çığırtkanlığı yaparak barışı bozmuşlardır diye bir tarih kitaplarını karıştıracak olsanız ismi farklı ancak niyeti aynı o kadar çok barışı bozmak için sebep bulursunuz ki şaşırır kalırsınız.
Ülkemizde de zaman zaman siyasiler ve yazarlar 1990 yılların ne kadar karanlık yıl olduğunu o dönemde ne kadar hukuksuz ve kanunsuz işlerin katliamların faili belirsiz işlerin yapıldığını dile getiriyorlar.
Ancak o tarihlerde bu siyasiler ve yazar çizerlerin büyük çoğunluğu bu savaş konseptini o tarihlerde ya desteklediler yada sessiz kalarak bu hukuksuzluğa ortak oldular.
Şimdi yine ülkemizde savaş çığırtkanlığı yükselmekte kişisel hırslarımız, başka düşüncelere ve inançlara tahammülsüzlük hat safhaya çıkmıştır. Sosyal medya üzerinden kışkırtmalı haberler ve paylaşımlar bunların başında gelmektedir. Hükümet adeta 12 eylül yasalarını aratmayacak uygulamaları devreye sokarak Ülkeyi Ortadoğu bataklığına çekmeye çalışmaktadır.Bu gidişat hiç iç açıcı değildir. Bu savaşa karşı çıkmayan, sessiz kalan yazar çizer aydın herkes tarih önünde sorumludur.
O halde her şeyin başı olan kişisel eğitim yine burada devreye giriyor. Gelecek yüzyıllarda beklide ülke sınırları olmayacak belki de en büyük suç ayrımcılık ve savaş çığırtkanlığı olacak. İnsanlık mutlaka o düzeye eninde sonunda ulaşacak ancak bu gelişmeyi biz görebilecek miyiz işte bu şüpheli…
Barış ne olursa olsun korunabilen bir durum olduğu unutulmamalıdır. Barışı keyfi ve ya açgözlülükleri sebebi ile bozacak her türlü şerden uzak durabilmeyi başarabilmek için herkesin dirayetli olması şarttır aksi halde ülkemiz bir felakete doğru kendi elleri ile sürüklenecektir.