Elimden geldiği ölçüde ulusal ve yerel haberleri takip etmeye gayret gösteririm. Haberleri okurken zaman zaman okuyucu yorumlarını da şöyle bir gözden geçiririm. Bazen bu yorumları inanılmaz keyif alarak okur, gülme krizlerine girer, bazen de kişi haklarına saldıran ayarsız yorumlarla üzülürüm. Aslında düşünen bir varlık olan her insan iyi bir yorumcu iyi bir eleştirmen olabilir. Ancak eleştiri kültürümüzün olmayışı bu duruma engel olmaktadır. Eleştirilmek ise pek çok kimsenin hoşuna gitmez. Gerçi hoşnutsuzluğun altındaki asıl neden, eleştiri yaparken kullanılan üslup ve dildir.
 
Bizim garip bir eleştiri kültürümüz vardır. Aslında eleştiri temel felsefesi itibariyle yapıcı ve düzenleyicidir. Olması gereken budur. Ne yazık ki bizdeki eleştiri felsefesi yapıcı olmaktan öte genellikle yıkıcıdır. Yorumcular eleştiri yaparken genellikle takma mahlas kullanmaktadırlar. Ne de olsa bizi kimse tanıyamaz, bulamaz düşüncesiyle bazen yaptıkları eleştirilerde dozu kaçırabilmektedirler. İstediği gibi vurma veya kırma hakkına sahip oldukları kanısına kapılabilmektedirler.
 
Peki, nedir eleştiri ve nasıl olmalıdır?
Bu sorunun en doğru cevabı Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de verilmiştir. ALLAH C.C. Hucurât, 49/6 ayette şöyle buyurmuştur: “Ey iman edenler! Eğer fâsıkın biri size bir haber getirirse onu iyice araştırın. Aksi takdirde bilmeden bir topluluğa zarar verirsiniz de yaptığınıza pişman olursunuz.”Ayeti okuyunca, eleştiri yaparken dikkat edilmesi gereken önemli hususların bize gösterildiğini görebilirsiniz.
 
Bir şeyi eleştirmek için önce o konuyu veya olayı iyi anlamamız gerekir. Bir insanı eleştirirken, hangi inançta, hangi düşüncede veya görüşte olursa onun da bazı duyguları olduğunu bilmek gerekir. Yapılan eleştirileri ve yorumların, muhatap alınan kimsenin arkadaşları, dostları veya ailesi tarafından da okunacağı unutmamalıdır. Çarpıtılmış sözler, asılsız iddialar ve yanlış anlaşılmalar nedeniyle yapılan eleştirilerde karşımızdaki kişiyle beraber, onun çevresindeki diğer insanlara da zarar verebileceğimizin hesabını yapmalıyız. Aksi takdirde oluşabilecek basit bir olumsuzluk istenmeyen sonuçlara neden olabilir. Hem bu dünya da hem ahrette bunun sorumlusu olacağımız gerçeğini göz ardı etmemeliyiz.
 
Bu açıklamalarımdan sonra hiç tanımadığım ve görmediğim fakat son zamanlarda Çorum’la ilgili yapılan çoğu haberin altında Ahmet ÖZ ismiyle yaptığı yorumlarla dikkatimi çeken bir okurdan, Sayın Ahmet ÖZ’ den bahsetmek isterim. Ahmet ÖZ gerçek ismimi bilemiyorum. Belki de takma adı. Yaptığı yorumlarla memleket ve millet sevdalısı olduğunu fazlasıyla hissettiriyor. Yaşının 45 üzerinde olduğunu tahmin ediyorum. Çünkü bazı yorumlarda eskilerden örnekler vererek açıklamalar yapıyor.. Belli ki geçmiş hafızası çok iyi. Bir iki yorumu dışında yaptığı yorumlarda kullandığı üslubu, vurguları, bakış açısının derinliği, dikkat çekmeye çalıştığı noktalar açısından bilgi birikimiyle, entelektüel anlamda da kendini geliştirmiş bir insan olduğunu belli eden bir okur. Gündemi de yakından takip ediyor. Ne yalan söyleyeyim yaptığı yorumlar, kimi yazılarıma da ilham kaynağı oldu.
Buradan Sayın Ahmet ÖZ’e seslenmek istiyorum. Sayın ÖZ, sizi tanımıyorum, gerçek adınızı bilmiyorum ama yaptığımız yorumlarda, kişi haklarına gösterdiğiniz saygınız, yapıcı olma düşünceniz, tatlı sert üslubunuz ve samimiyetiniz için sizi tebrik ederim. Bu toplumun siz ve sizin gibi okurlara ihtiyacı var. Düşünceleriniz dikkate alınmıyor zannetmeyin. Şahsım adına düşüncelerinizi önemsiyor ve saygı duyuyorum.. Yüreğinize sağlık. Keşke çoğu yorumcu da sizler gibi olsa…

“Eleştirmek güzel de, saygısızlık ne diye?  Yüreğimi koymuşum, heves kırmak ne diye?” (Alıntı)
Haftaya görüşünceye dek hepinize saygılar…