Televizyon ve Sinema Seyircisi Hakları Derneği Başkan Yardımcısı Kazım Sekili, son zamanlarda ortaya çıkan kültür yozlaşmasının kaynağının suçunun bazı basın kuruluşlarında olduğunu; aynı zamanda son zamanlarda tarihimize ve değerlerimize karşı yapılan açıklamaların kabul edilemez olduğunu belirtti.
Basın yayındaki iletişim özgürlüğünün insanların en temel haklarından biri olduğunu belirten Kazım Sekili, “ Günümüzde habere veya bir bilgiye istendiği anda çok değişik kaynaklardan ulaşılabiliyor. Bu insanın gelişimi için çok önemli ve faydalı bir durum. Yalnız bu gelişmeler beraberinde bazı sorunları da getirmiştir. Basın yayın organlarının hızlı bir şekilde artış göstermesi kalitede bazı sorunları göz ardı etmeyi sağlamıştır. Yani yayınların kalitesinde gözle görülür şekilde düşme olmuştur. Tarafsız bir şekilde ulaştırılması gereken bir haber bile farklı kanallarda çok farklı bir şekilde sunulmaktadır. Basın ahlak ilkelerinin yok sayıldığı ürünlerle çok fazla karşılaşır hâle geldik. Bu yüzden basın ve yayının içinde bulunanlar kendi ilkelerine sahip çıkmaları gerekir.” diye konuştu.
Televizyon izleyicilerinin özellikle dizi ve filmlerde kurguyla gerçeği ayırmada çok bilgili olmadığını, özellikle çocuklarımızın bunlardan çok etkilendiğini söyleyen Kazım Sekili, “ Gündelik hayatımızı ve tarihimizde iz bırakmış devlet büyüklerimizin hayatlarını dizilere yansıtan senaristler çok seyredilme ve çok kazanma adına tarihi konularda doğru bilgiden ayrılmamalıdırlar. Kurgulama yapıyoruz diye insanlarımızın kafalarında yanlış düşünceye yol açmanın ve gençlerimizi tarihine yabancı etmenin aynı zamanda utanılacak bir durumu sunmasının ahlâki erdemle örtüşür hiçbir yanı yok. Eğer siz insanlarınızı geçmişinden koparırsanız geleceklerini düzgün çizemezler. Bu konuda değerlerimize, kültürümüze sahip çıkmalıyız.” dedi.
Dizi ve filmlerde kötü karakterlerin öyle sevimli bir şekilde sunulduğunu ve insanlarımızın vurdumduymaz, tepkisiz bir yapıya sokulduğunu bildiren Kazım Sekili, “ Bütün bu yanlış tutum ve davranışlar toplumda bir ahlâk yozlaşmasına neden olmaktadır. Bu yozlaşmanın gençler üzerinde yaptığı etkiyi tartışmaya bile gerek yok. Halkımız televizyonların bizlere gösterdikleri hayatı ve dünyadaki karakterleri rol model olarak alıyorlar. İzledikleri dizilerle, programlarla duygudaşlık kuruyorlar, kendilerini onların yerine koyuyorlar. Kötülükleri, gayri meşru yaşantıları, rezillikleri, hırsızlıkları, cinayetleri izlemekten daha kötüsü, bu hayatı isteme düşüncesi içerisine giriliyor. Bu durumda da hem aile kurumumuzun yok olmasına hem de cinnet içinde yaşayan bir toplum olmamıza yol açıyor. İşte televizyon yayınlarının milli ve ahlaki değer yargılarımızı böylesine tahrip etmesi neticesinde, merhamet ve sevginin azaldığı, dini yaşamanın kınandığı, tüketici, doyumsuz ve mutsuz bir neslin yetiştiği bir toplum haline geldik.

AYIP, HAYÂ VE HAKSIZLIKLARA BU TOPLUM NE ZAMANA KADAR GÖZ YUMACAK
İnsanlarımızın her zaman uyanık olması gerektiğini kimin iyi niyetli kimin de bir milleti yok etmeye yönelik proje yayın yaptığını iyi bilmesi gerektiğini dile getiren Kazım Sekili, “ Bize ve değer yargılarımıza önem vermeyen dizi ve filmlerin izleyicisi olmamalıyız.  Bizler kendi gücümüzün farkında olmalıyız. Her gün gazetelerde, dizi ve filmlerde beynimize sokulmaya çalışılan, yılmadan, usanmadan bizlere aşılanmaya çalışılan ahlaksızlık ve hayâsızlıkların yayınlanmasında toplum olarak bizlerinde çok büyük hatası var. Yapılan değersizleştirme ve ahlaksızlıklara karşı hiç tepkimiz olmuyor. Bir de bu yayınları kendimiz ve çevremizdekiler onlara izleyerek ve alarak destek oluyoruz.  Herhalde bu tür programlar büyük bir izleyici kitlesine sahip olmasa, bu dizilere destekleyici olanlar bu yardımlarını yapmasalar herhalde bunlar bu tür yayınları yapmaya cesaret edemezler. Toplum olarak bu tür programlara prim vermemeliyiz ve tepkimizi göstermeliyiz.” diye konuştu.