Milletvekili seçildikten sonra, artık herkesin milletvekili olduğunuzu, Başbakan olduktan sonra artık tüm halkın başbakanı olduğunuzu, Belediye başkanı olduktan sonra artık bölgenizde yaşayan herkesin belediye başkanı olduğunuzu unutmamanız gerekiyor. Bu ülkede yaşamanın en zor tarafı da zaten, hep diken üstünde yaşamak ve hep seçilen birileri tarafından ayrımcılığa itildiğinizi hissetmenizdir.

Bir ülke düşünü ki zengin tarihiyle vefalı milletiyle, aslında ikili ilişkilerde, komşuluk ya da akrabalık ilişkilerinde hiç de birbirine düşman değilken, her sabah uyandığında ortaya atılan yeni bir haberle düşüncelerinin tam ortasından ikiye bölünsün... Her ne ortaya atıldıysa, 15 gün veya 1 ay sabah-akşam tartışmalara itilirken, bir sonraki ay ise konu-komşu veya arkadaşlık ilişkilerini bozmaksızın ve yine aynı yüce gönüllülüğünü devam ettirerek yaşamaya çalışırken, ortaya yine toplumu ayrıştıracak yeni bir konu ortaya atılıyor. Ve bu artık, eskiden hapishanede kafasına ikide bir soğuk su boşaltılan insanların yaşadığı şoka benziyor.

Son bir-iki aydır yine neler yaşadığımıza bakarsak, önce MİT’çisine özel kanun yapan bir hükümet ve şak diye unutturulan bu konunun ardından “dört dörtlük” bir eğitim fiyaskosunu, eğitimcilerin karşı olmasına rağmen zorla halkına dayatmaya çalışan yine aynı hükümetin halk üzerinde yarattığı sancıları görüyoruz. Bütün bu gördüklerimiz arasında çok ta manşetlik olmayan ve gölge gibi ilerleyen daha başka bir yığın şey olabilir.

Malum geçtiğimiz haftalarda Çanakkale Zaferinin yıldönümü yine törenlerle kutlandı. AKP’li Belediyelerin “afişlerine, sloganlarına, söylemlerine” bakınca gerçekten bu ülkede yaşamaktan bir kez daha utandım. Çünkü koskoca Çanakkale Zaferinde ATATÜRK dışında her şey vardı. Tıpkı TRT’nin yaptığı Atatürk’süz Çanakkale belgeselleri gibi, onlar da neredeyse Onu hiç anmamışlar, görmemişler, sadece şehitlerimize rahmet dilemiş ve bu büyük zaferin muzaffer komutanı her nasıl olduysa, tarihte flu olarak bir yerlere sıkıştırılmıştı. Bir ülke savunması düşünün ki, bu işin başında komutanı olmadan kazanılsın… Bir ülke düşünün ki, Kurtuluş Savaşını komutansız kazansın…

Yazık, gerçekten çok yazık... Dağlara taşlara isimlerini yazdığınız, kültür merkezlerine, caddelere sokaklara, projelerinize isimlerini bahşettiğiniz Fatih Sultan Mehmet kadar ve Mehmet Akif Ersoy kadar vatansever olsaydınız da bu ülke çatısı altında “özerkliği” tartıştırmazdınız… Ben hâlâ Mehmet Akif Ersoy’un “Çanakkale Şehitlerine” isimli şiirini duyunca gözyaşlarımı tutamıyorum ama siz bu ülkeyi bir “bütün” halinde size teslim eden tarihin en büyük komutanlarından birini, yani Atatürk’ü görmezden gelip bu ülkenin televizyon kanallarında hakaretlere boğuyorsunuz. Sadece utanıyorum artık bu yaptıklarınızdan ve bu kindarlığınıza bir son verin artık, diyorum…