Geçtiğimiz gün  elektronik posta adresime gelen bir mesajın çok derin anlamlar ifade ettiğini düşündüğümden sizlerle paylaşmak istedim.
            Amerika’nın Meksika’ya karşı yürüttüğü emperyalist savaşa vergileriyle katkı vermediği için hapse atılan Henry David Thoreau  ziyarete giden arkadaşı Valdo Emersonla aralarınla şöyle bir konuşma geçtiği rivayet edilir.
            Valdo:Henry sen neden buradasın...?
            Henry:Valdo sen neden burada değilsin...?
            Evet;doğrunun yanında olmanın garip kaldığı ve hep doğrulara neden diye
sorulduğu dönemler ve bunu soran Valdolarla dolu bir dünyada yaşıyoruz.
            Halbuki sorulması gereken soruyu Henry sormuş...sen neden doğrunun yanında değilsin.
            Normal kabul edilmesi gerekilen tavır doğrudan yana olmak iken neden insanlar hep yanlışın torbasını doldurur.
            Bahanelerle kendini aklayarak vicdanlarının daha da kurumasını sağlar.
Ya da doğru ve yanlışın genleriyle oynayarak iç içe geçmesini sağlar.
            Maalesef dünyamız Valdolarla dolu.
            İşte o yüzdendir ki; diğerlerinin sesi çok cılız çıkıyor.
            Bundan sıyrılmak kolay değil; insanın kendi çıkarlarını çiğnemesi gerekiyor ve bir hedefe kendini kilitlemesi gerekiyor. Gideceği bir yolunun olduğunu görmesi gerekiyor.
            Üstlendiği misyonun rikizolarını baştan  kabullenmesi ve zikzak yapmadan yolunda yürümesi gerekiyor.
            Zor iş vesselam.
            Hak öyle ince bir çizgide yürür ki; sarhoşluk kabul etmez. En ince ayrıntıyı hesap eder ve ruhun kabul edeceklerini sindirir.
Diğerleri ise hep ruhta bir kıymık gibi çakılı kalır.
Üstad Necip Fazıl; Bir yaz günü ailesiyle oturmuş yemek yiyecek. Her şey hazır, üstad masanın üstündeki su dolu viski şişesini görünce sorar!
Bu nedir?
Oğlu, baba soğuk su için. Buzdolabına ancak bu şişeler sığıyor da.
Üstad itiraz eder. Olmaz der, izaha çalışır. Oğlu,baba der; inan çok iyi temizledik bol sabun ve kaynar sularla yıkadık.
            Üstad yine olmaz dedikten sonra şunları söyler.
            O halde oğlum yarın lazımlık satan bir dükkana gideceksin ve oradan el değmemiş bir lazımlık alacak, çorbanı da bu lazımlıkla içeceksin!
            İçebilir misin?
            Elbette içebilirsin, hiç bir mahsuru da yok.
            Amma velakin; mantığın kabul etse de ruhun kusar lazımlıktan içilen bu çorbayı!
            Bir tarafta idealleri için atılan iftiralara ve kıskançlıklara göğüs gerenler ve diğer tarafta buna karşı çıkmayı bırak oh olsun diyenler.
            Bir tarafta viski şişesinden su içmeyenler ve diğer tarafta viskiyi susuz içenler.
            Bizim memleketin esas dertlerinden biri budur.
            Hakkın yanında olanların eylemsiz suskunluğu.
Ve bir de önüne lazımlıkla çorba konduğunda dahi itiraz etmeyip onu içenler ve lazımlığın temizliğinden bahsedenler.