Durmak geride kalmaktır! Beklemekse yarışı kaybetmektir. Yürümek yürüyenlerle rekabet anlamına gelirken, koşanlarla rekabet koşmayı, daha hızlı koşmayı gerektirir.

Türkiye ithal ikameci politikalarla başladığı kalkınma yarışında, 1980 yılında alınan 24 Ocak kararlarıyla köklü bir anlayış değişikliğiyle dışa açık serbest piyasa ekonomisine geçmiştir. Bu durum; sektörlerin rekabete dayalı ihracat odaklı bir yaklaşımı benimsediği taktirde hayatta kalınabileceği gerçeğiyle yüzleşmeye yol açmıştır. Sürecin şartları her şeyden önce zihinsel bir dönüşümü gerektiriyordu ve tarım ürünleri ağırlıklı geleneksel ihraç ürünlerinden katma değeri yüksek sanayi ve diğer ürünlere geçişi zorunlu kılıyordu. Tabii onlarca yıl dış rekabete kapalı ve iç talebi karşılamaya odaklanmış kapalı ekonominin yol açtığı atalet, hedefe ulaşmanın önündeki en önemli engel durumundaydı ve başarılı olmak için, söz konusu ataletten sektörlerin zihinsel bir sıçramayla ve dış rekabetin kural ve koşullarına göre kendisini yenilemesiyle kurtulmak söz konusu olabilirdi.

Bu çerçevede geçmişteki alışkanlıklarla oluşan statükonun katı kalıpları yenilikçi akımlara karşı adeta zırh gibiydi. Bugün doğal karşılanan pek çok uygulama, o dönemde statükoyu korumak yönünde çaba içinde olan grupların “değişime karşı muhalif” olmaları şeklinde ortaya çıkmıştı.

Değişime Muhalif Olmak!

1980’lerin başında yaşanan “Köprüyü sattırmayız” polemiği hafızalarda hala tazedir ve konu o dönemde uzun süre gündemde kalmıştı ve bu olay esasen değişime karşı muhalifliğin de zirvesiydi. Hatırlanacağı gibi konu; 1983 seçimleri öncesinde Anavatan Partisi Genel Başkanı Turgut Özal’ın, o dönemdeki ismiyle Boğaziçi (15 Temmuz Şehitler) Köprüsü’nün gelirini satmak isteğinde olduğunu belirtmesiyle birlikte, Halkçı Parti Genel Başkanı Necdet Calp’in “Satamazsınız beyefendi, sattırmayız!” çıkışı ile alevlenmişti. Oyle ki söz konusu “köprüyü satarım, sattırmam!” polemiği, bir bakıma Anavatan Partisi’nin iktidara gelmesinde önemli ölçüde pay sahibi olmuştu. Tabii bu hararetli tartışmanın; toplumun değişimin karşısında bulunan statükocu anlayışı fark etmesine, kavramasına ve sorgulamasına yol açtığını ifade etmek gerekir.

Değişimi Yönetmek!

Unutmamak gerekir ki, değişim yönetilebildiği ölçüde beklenen hedeflere ve arzu edilen noktaya ulaşmayı sağlar. Bu bakımdan ülkenin kalkınmasını ve toplumun refahını artırmaya yönelik olarak gerekli olan değişimin önündeki engellerin kaldırılması önemlidir. O halde; durmak geride kalmak, beklemekse yarışı kaybetmektir! saptamasından hareketle Türkiye başta 2023 hedefleri olmak üzere tüm hedeflerine ulaşmak için; karşısına çıkan engelleri kaldırarak ve değişimi yöneterek koşmaya devam etmek durumundadır.