Hep konuşulur, Türkiye pek çok alanda ve konuda haklı olduğu halde özellikle "uluslar arası düzeyde kendi tezini hakkıyla savunamaz," diye. Aslında bu saptama eski Türkiye'ye ait bir değerlendirme olarak kabul edilebilir. Bugün ise durum farklıdır. Türkiye artık kendi tezini yüksek sesle savunur hale gelmiştir. Bir istisna olarak belki de bazı alanlarda; tezini savunamamak değil de, kadim tarih ve kültürel birikiminin getirdiği özgüven ve mütevazilik nedeniyle savunmak gereği duymamasından da kaynaklanmakta olduğu da söylenebilir.
Yine Türkiye’nin geçmişteki uluslar arası ilişkilerde pasif politik aktör olmak yönündeki kabulü ve mütevazi tutumu; yurt içindeki ve dışındaki pek çok kimseyi Türkiye’nin üzerine gelmek yönünde bir bakıma cesaretlendirmiştir, hatta hala cesaretlendirmektedir de denilebilir. Ancak muhataplar esasen Türkiye’nin kararlılığının ne kadar önemli olduğunun da farkındalar. Unutmamak gerekir ki; kararlı olmak, kararsız kalmaktan yani başkasının sizin hakkınızda karar almasından hep daha doğrudur.
Bu noktada geçmişten bugüne yaşanan yerel ve küresel ölçekteki olaylara şöyle bir bakalım ve konular üzerinde kısaca değerlendirme yapalım!
• Rusya konusunda Türkiye haklı ve mütevazi
• Suriye konusunda Türkiye haklı ve mütevazi
• Türkmenler konusunda Türkiye haklı ve mütevazi
• Mülteci konusunda Türkiye haklı ve mütevazi
• Irak Konusunda Türkiye haklı ve mütevazi
• Arap dünyası konusunda Türkiye haklı ve mütevazi
• Kıbrıs konusunda Türkiye haklı ve mütevazi
• Terörle mücadele konusunda Türkiye haklı ve mütevazi
• Ermeni iddiaları konusunda Türkiye haklı ve mütevazi
• Afrika konusunda Türkiye haklı ve mütevazi
• İnsani duyarlılık ve yardımlar konusunda Türkiye haklı ve mütevazi
• Avrupa Birliği konusunda Türkiye haklı ve mütevazi
• Birleşmiş Milletler konusunda Türkiye haklı ve mütevazi
Kuşkusuz daha onlarca konu sıralanabilir. Bugün; bu “haklılığı ve mütevaziliği anlamayanların etkisi azalmakla birlikte, anlamak istememe tutumunda olanların varlığı (eskisi kadar olmasa da) hala önemlidir ve ne yazık ki bu durum Türkiye’nin etkisi azalsa da hala zayıf karnı olmaya devam ediyor.
Bu güzel ülkede yaşayan ve bu büyük milletin ferdi olmanın sağladığı “değeri” göz ardı ederek, bilerek veya bilmeyerek farklı güçlere yaslanmayı veya başka güçlerden beslenmeyi değer görenlerin, yani Türkiye’nin birlik ve beraberliğinin karşısında olanların heyecanla Türkiye’nin haklı tezlerini dışlayarak karşıt pozisyon almaları; aslında en basit anlamıyla bir heyelan ve hezeyan durumu olarak değerlendirilebilir.