Kazara yüzüne isabet eden kartopuna dahi tahammülü olmayan bir toplumda yaşadığıma inanmıyorum. Düşünebiliyor musunuz? Artık sen bana nasıl kartopu atarsın diye insanlar birbirini bıçaklayıp öldürebiliyor. Bu olay nerede oluyor peki? Türkiye’de güvenlik açısından yaşanılabilirlik derecesi en yüksek il olan Çorum’da… Bakınız Çorum’da bile böyle bir olay gerçekleşebiliyorsa varın gerisini siz düşünün.
Peki, nedeni ne?
Ben bu durumun nedenini toplumsal depresyona bağlıyorum. Öncelikle depresyon ne onu açayım. “Depresyon duygusal, zihinsel, davranışsal ve bedensel bazı belirtilerle kendisini gösteren bir durumdur. En dikkat çekici belirtisi çökkün ruh hali ile ilgi ve zevk almada belirgin azalmadır. Depresyondaki kişi duygusal açıdan mutsuz, karamsar ve ümitsizdir. Eskiden en severek yaptığı işler bile artık zevk vermez olmuştur. Kişi kendini hüzünlü ve yalnız hisseder. Kendisine ve çevresine ilgisi azalır. Yoğun suçluluk duyguları olabilir. Herkese yük olduğunu düşünüp gereksiz yere sorumluluklarını yerine getirmediğini düşünür. Genellikle iç sıkıntısı, daralma, huzursuzluk ile birliktedir. Bazen kendisinin tüm duygularını yitirmiş gibi hissedebilir.”
Aile bireylerden oluşur ve toplumun en küçük birimidir. Bireyler, içinde bulunduğu depresif ruh halini önce ailesine yansıtır. Sorun burada başlar. Bireysel sorunlar önce ailenin sonra da toplumun sinerjisini bozar. Kelebek etkisi gibi düşünebilirsiniz. Sinerjik yapıdaki bu bozukluk toplumsal depresyonun şiddetinin her geçen gün daha da artmasına neden olur.
İyi hoş diyorsun da, çözümü ne gibi sorular aklınızda olabilir. Bazen bir soru sorulur cevabı çok basittir. Soru size sorulduğunda yok canım bu kadar basit olamaz dersiniz. Ama bir bakarsınız ki hakikaten basit bir cevabı varmış. Bu sorunun çözümü inanç ve değerlere sıkı sıkıya bağlanmaktan geçer. İnançlarımız ve değerlerimizden uzaklaştıkça özbenliğimizi de iyiden iyiye yitiriyoruz. Kim olduğumuzu bilmiyoruz. Rüzgar da savrulan yaprak gibi nereye uçtuğumuz bilmeden gidiyoruz. Her şeyimizi unutturmaya çalışıyorlar, kutsallarımızı değersizleştirmek istiyorlar. Çocukluğumdan hatırlıyorum, bundan yaklaşık 25 yıl önceydi. Bizim eve İstanbul’da yaşayan birisi gelmişti. Büyükşehirde yaşamanın nasıl olduğunu anlatıyordu. Ben de onu ağzım açık dinliyordum. Demişti ki; “İstanbul’da düşenin dostu olmaz arkadaş. Orada düşene bir tekme de yoldan geçen vurur.” Anneannem hemen “Tövbe tövbe oğlum orası nasıl memleketmiş” diye tepki göstermişti. 25 yıl sonra Geldiğimiz duruma bakar mısınız? Kartopu yüzünden adam öldürüyoruz. Ruhun Şad Olsun Anneanne “Artık düşene bir tekme atmıyorlar, Kartopun yüzüme geldi diye adam öldürüyorlar”
Peki, önümüzdeki 25 yılda nasıl bir toplumun bizi beklemesini isterdiniz?
Hepinize Saygılarımı Sunarım…