Çorum Milletvekili, Ceza ve Tutukevleri İnceleme Komisyonu Başkanı Murat Yıldırım, BDP'nin verdiği Kadın Cezaevlerine yönelik Meclis Araştırması açılmasına yönelik önergenin aleyhinde bir konuşma yaptı.
Meclis Genel Kurulunda konuşan Murat Yıldırım, “Gerek İnsan Hakları Komisyonu bünyesinde kurduğumuz Ceza ve Tutukevleri İnceleme Komisyonumuzun raporları, gerekse Bakanlık ve ilgili kurulların duyarlı ve yapıcı yaklaşımı sayesinde büyük bir dönüşüm süreci yaşadık. Örgüt ve çete üssü cezaevlerinden, insan kaybı yaşanılan cezaevlerinden, insan kazanımı sağlanan, ıslah evlerine dönüştürülen cezaevlerine dönüşüm sağlanmaktadır” dedi.
Murat Yıldırım, konuşmasında şu konulara değindi:
“Haziran ayı itibariyle ülkemizde 377 ceza infaz kurumunda 79 bin 28 hükümlü, 13 bin 800 hükmen tutuklu ve 32 bin 461 tutuklu olmak üzere 125 bin 289 kişi bulunmaktadır.
Bunların 1818’i tutuklu, 2791’i hükümlü olmak üzere toplam 4609’u kadındır. Bu da toplam hükümlü ve tutuklu sayısının yaklaşık %4’üne tekabül etmektedir.
2002 öncesinde ceza infaz kurumları adeta yol geçen hanı gibiydi. Başıboşluk hakimdi. Koğuş sistemi ile devletin hakimiyeti zaafa uğratılmış ve cezaevleri terör örgütleri ve çetelerin hakim alanı haline gelmişti. Mevcut ceza ve infaz kurumlarının önemli bir bölümü insan hak ve onuruna yakışmayacak fiziki koşullara sahipti.
2002 öncesinde cezaevlerinin görünümünü özetlemek gerekirse. Şunları kayıt altına almalıyız:
Terör örgütleri ve çetelerin hakimiyeti, sürekli isyan ve firar girişimleri, haraç alma, kurum içinde sorgulama ve cezalandırma, diğer hükümlü ve tutukluları ölüm orucu ve açlık grevine zorlayan örgütsel yapıların hakimiyeti, işkence ve kötü muamele, her türlü pankart ve afişlerin asılı bulunduğu koğuşlar, terör eğitim kampına dönüştürülmüş yapılar, duruşması bulunan mahkumların duruşmaya gidişlerinin engellenmesi gibi olaylar.
Gerek İnsan Hakları Komisyonu bünyesinde kurduğumuz Ceza ve Tutukevleri İnceleme Komisyonumuzun raporları, gerekse Bakanlık ve ilgili kurulların duyarlı ve yapıcı yaklaşımı sayesinde büyük bir dönüşüm süreci yaşadık.
Örgüt ve çete üssü cezaevlerinden, insan kaybı yaşanılan cezaevlerinden, insan kazanımı sağlanan, ıslah evlerine dönüştürülen cezaevlerine dönüşüm sağlanmaktadır.
 
10 YILDA 68 CEZAEVİ AÇILDI
2002 yılından itibaren bugüne kadar; BM ve AB standartlarını karşılamayan, 208 ceza infaz kurumu kapatılmıştır. Bu kapsamda 2017 sonuna kadar 197 ceza infaz kurumu daha kapatılacaktır. Son 10 yılda 50 bin 737 kapasiteli 68 cezaevi açılmıştır. Bu sürede 73 adet ceza infaz kurumu tamamen oda sistemine dönüştürülmüştür. Bir çoğun da büyük onarımlar yapılarak fiziki zafiyetler giderilmiştir. Banyo, tuvalet, mutfak ve yemekhaneler yenilenmiştir.
20 adet ceza ve infaz kurumunda; iş atölyesi, kapalı ve açık spor alanları ve kültürel faaliyet sahaları olan ek üniteler yapılmıştır. Şuna dikkat çekmek gerekir ki; ceza infaz kurumlarındaki sorunları kökten çözmek süreç işidir. Çalışmalar mevzuat, fiziki yapı ve insan kaynakları konularında eş güdümlü yürütülmelidir.
Yaptığımız inceleme ve tespitlerde her geçen sürede bu konulardaki ilerlemeye şahit olmaktayız. Bu da bizleri memnun etmektedir. Ceza infaz kurumlarında kapasitenin üzerinde tutuklu ve hükümlü bulunması en büyük sorundur. Özellikle tutuklu sayısındaki fazlalık buna sebeptir. Yargılama sürecindeki uzamaların önüne geçilmelidir. Yakın zamanda çıkan yasa ve düzenlemelerle kısmi bir rahatlama sağlanmıştır. Bu sorunun kökten çözüldüğü anlamı da taşımamaktadır.
 
196 CEZAEVİ DAHA AÇILACAK
2017 yılına kadar 196 yeni ceza infaz kurumu yapımı gerçekleştirilecektir. Bu ise yaklaşık 109 bin yeni kapasite sağlayacaktır. Yani şunu söyleyebiliriz ki, birkaç yıl içerisinde ülkemizde cezaevlerinde yaşanan yoğunluk problemi köklü çözüme kavuşturulacaktır.
Kadın cezaevlerinde yaşanan sorun diğer erkek ya da çocuk cezaevlerindeki sorunlardan farklı değildir. Tabi ki bazı niteliksel farklılıklar vardır ama sorunlar temelde aynıdır. Komisyonumuz Ankara Kadın Kapalı Ceza Evi’nde ve diğer cezaevlerinin kadın koğuşlarında onlarca kez incelemelerde bulunmuştur.
Görülenler önyargısız raporlara yansıtılmıştır. Adı geçen ceza infaz kurumunun kapasitesi 352 kişi iken bizim inceleme yaptığımızda cezaevinde 338 kişi kalıyordu. Yaptığımız incelemede gerek fiziki koşullarda gerekse muamelelerde insanca yaşama hakkına ve insan onuruna aykırı durum, tutum ve davranış tespit etmedik. Kapasitenin üzerine çıkılmaması memnuniyet vericiydi. Kapasite üzerine çıkılan cezaevlerindeki durumu ise tespit edip raporlaştırdık.
En büyük sorun Doğu’daki cezaevlerindedir. Doğu’da kapasite üstüne çıkılırken, Batı’da kapasite altında mahkum ve tutuklu bulunmaktadır.
Örneğin Silivri Cezaevi’nin kapasitesi 11 bin 270 iken, 8 bin 586 kişi kalmaktadır.
Öte yandan Urfa Cezaevi’nde vatandaşlarımız çocuklarının uzak illere nakline karşı çıkmaktadır. “Yoğunlukta olsa burada kalsın” diye Savcılığa ve Cezaevi yönetimine dilekçeler verilmektedir. Mardin Cezaevi’nde bir koğuşta 68 kişinin kaldığına da şahit olduk. Bu durumu da raporlarımıza olumsuzluk olarak yansıttık.
Bakanlığın plan ve programlarına inanıyor ve güveniyoruz. Ceza evlerinde sadece kadınlar için değil, çocuk ve yetişkin erkek cezaevlerinde de sağlık hizmetlerinin verilmesinde sorunlarla karşılaşmaktayız. Bu konuyu da raporlarımızda dile getiriyoruz. Bu alandaki olumlu gelişmeleri de görüyoruz. Ceza infaz kurumlarındaki sağlık hizmetleri 2009 yılında yapılan protokol ile Sağlık Bakanlığı’na devredildi. Kişisel bakımını yapamayan hükümlü ve tutuklular için Metris Cezaevi bünyesinde rehabilitasyon merkezi kuruldu. Kampüs şeklindeki cezaevlerinde 50-100 yataklı Devlet Hastanesi projeleri uygulanmaya başlanıldı.
Sağlık alanında en büyük problem yetersiz sağlık personeli, sağlık personellerinin ceza infaz kurumu gibi yerlerde görev yapmaya olumsuz bakışları ve gerek infaz gerekse askeri personellerin tutuklu ve hükümlülere olumsuz yaklaşımlarıdır. Bu konuda Bakanlığın personel alımlarında eğitime önem veren yaklaşımları, insan hakları alanında verilen eğitimleri önem arz etmektedir. Şunun altını çizelim ki; komisyon olarak cezaevlerinden gelen şikayetleri ivedilikle incelemekteyiz.
Komisyon olarak tüm partilerden üye arkadaşlarımız ile uyumlu şekilde çalışmaktayız. Engin Ceber’in işkence ile öldürülmesi olayında hazırladığımız rapor ile Devletimiz Ceber Ailesi’nden ve yakınlarından özür dilemiştir. Yargılama sürecinde de suçlular en ağır cezaya mahkum edilmiştir.
Osmaniye Cezaevi’nde mahkum ve tutuklulara karşı ceberrut bir tavır sergileyen yönetimin görevden alınması raporlarımızla sağlanmıştır. Anadilde görüşme ve anadilde telefon hakkı raporlarımızla sağlanmıştır.
Askeri cezaevlerinde koğuşlara kadar sokulmuş olan kameraların kaldırılması raporlarımızla sağlanmış, tek tip kıyafet uygulamasının yanlışlığı raporlara yansıtılmıştır.
 
“MECLİS ARAŞTIRMASINA GEREK YOK”
Meclisimizde bu konularla ilgilenen daimi bir komisyon varken, Meclis araştırması açılmasına gerek olmadığı düşüncesindeyiz.
Ceza ve tutukevlerinde kötü muamele, haksız uygulamalar, insan hakları ve onuruna aykırı davranış ve yapılara karşı müsamahasız yaklaşım içerisindeyiz.
Sorunları biliyor ve tespit edip raporlaştırıyoruz. Bu sebeple tüm arkadaşlarımız gönül rahatlığı ile bu önergeye red verebilirler. Milletvekillerimize duyarlılığı dolayısıyla teşekkür ediyorum. Gönlünüz rahat olsun. Bu konuda Meclis Araştırması açılmasına gerek yoktur. Konu emin ellerdedir.”