Türkiye Kamu-Sen Teşkilat Sekreteri Türk Büro-Sen Çorum Şube Başkanı Sami Çam, aralıksız olarak 10 yıldır ülkeyi dilediği gibi yöneten AKP iktidarının hazırladığı bütçeyle bir yıl daha geçirmeye hazırlandıklarını dile getirerek, 2012 yılı boyunca memurları, emeklileri enflasyona ezdirmedik deyip, ülkenin kaymağını yandaş çevrelere dağıtanlarını gördüklerini söyledi. 
Günlerce, sözde sendikaların ve siyasetçilerin büyük bir nimetmiş gibi anlattığı, toplu sözleşme tiyatrosunu izlediklerinin altını çizen Sami Çam, kamu görevlilerini tam 6 ay boyunca sıfır zamma mahkûm edip, doğalgaza % 29,3; elektriğe % 20; mazota, benzine %13; kömüre %17; oduna %21; ulaşıma %16; bir defada suya %9 zam yapanların; toplu sözleşme adı altında memurlara %4+4 artışı reva görmelerini yaşadıklarını kaydetti. 
Eğri cetvelden doğru çizgi çıkmadığını belirten Çam, hükümetin elindeki terazinin bozuk, cetvelin eğri, bu nedenle de yaptığı hesapların yanlış çıktığını vurguladı.
Bugün Defterdarlık önünde gerçekleştirdikleri eylemde konuşan Türkiye Kamu Sen Teşkilat Sekreteri Türk Büro Sen Çorum Şube Başkanı Sami Çam, “Ekonomide yaptıkları yanlışı, dış politikada düştükleri zafiyeti, ekonomiyi yönetememelerinin beceriksizliğini memura, emekliye, dul ve yetime fatura eden siyasetçilerle, bakanlarla muhatap olduk. Şimdi bu çarpık anlayışın hazırladığı 2013 yılı bütçesi Meclis’te görüşülüyor. Bundan önceki 10 yılda ne gördüysek, ne yaşadıysak, 2013 yılında da benzer şeylerle karşılaşacağız” dedi. 
Çam, konuşmasında şunları söyledi:
“2013 yılı bütçesinde, bütçe açığının ve cari açığın, memur, emekli, dul ve yetimlerden kesilecek parayla ve yeni vergilerle kapatılmaya çalışılacağı görülüyor.
Gelecek yıl bütçesinde enflasyon hedefi %5,3; büyüme hedefi %4 ama Özel Tüketim Vergisindeki artış %17, KDV artışı %18 ve toplam vergilerdeki artış da %14 olarak planlanmış.
Bunun anlamı, dar ve sabit gelirlilerimizin sırtına binecek yeni vergilerdir. Bunun anlamı vergi dilimi nedeniyle, Haziran ayından sonra azalacak maaşlardır. Bunun anlamı, zahmeti, külfeti çalışanın sırtına bindirmek, nimeti mutlu azınlığa peşkeş çekmektir.

‘BÜTÇE DE MİLLİ GELİR DE MİLLETİN ORTAK KAYNAĞIDIR’
2002-2012 yılları arasında ülke ekonomisi ortalama yıllık %6,8 oranında büyürken, kamu görevlilerine büyümeden pay verilmemiş, aksine pastadan aldıkları pay kısılmıştır. Ekonomik kriz dönemleri, çalışanların haklarının budanması için bir fırsat olarak görülmüş, bu dönemlerde çalışanlarımız işsizlikle tehdit edilerek sesleri kısılmıştır. Yatırım paketi adı altında sanayici ve iş adamlarına milyarlarca liralık kaynak yaratılırken, memurlarımız ve memur emeklilerimiz açlığa, yoksulluğa ve sefalete sürüklenmektedir. Yalnızca 2012 yılı içinde banka hesabında 1 milyon lira ve üzerinde para bulunan mevduat sahiplerinin sayısı 6 bin 669 kişi artarak 51 bin 161 kişiye yükselmiştir. Bir yanda milyonlarına milyonlar katan mutlu azınlık varken diğer tarafta ek ödemeden, fazla mesaiden, ikramiyeden bile mahrum bırakılan, %3+3 zamma mahkûm edilen memurlar bulunmaktadır.  Bilinmelidir ki, devletin bütçesi kimsenin babasının malı değildir. Bütçe de milli gelir de milletin ortak kaynağıdır. 
Hükümetin görevi, herkesin ortak malı olan bütçeyi adaletle yönetmek, elde edilen geliri, hakça paylaştırmaktır. 75 milyonun ortak kaynağından; milletin %99’u için ayrılan pay, milletin geri kalan %1’lik ayrıcalıklı kesimi için ayrılan pay kadar bile olamamıştır. Bu anlayışla dar ve sabit gelirlilerin insanca bir yaşama kavuşması hayalden öteye gitmeyecektir. 
2013 için kamu görevlilerine verilmesi planlanan maaş zammı, memurun cebinden çıkacak paranın yarısını bile karşılamamaktadır.

‘SAYIN BAŞBAKAN’IN DEMECİNİ HAYRETLER İÇİNDE İZLEDİK’
Bütçe görüşmelerinde Hazinedeki altın ve döviz rezervleriyle övünen Sayın Başbakan’ın demecini hayretler içinde izledik.  Madem Hazine altın ve döviz kaynıyor; Bakanlar neden çıkıp her gün memur maaşlarının bütçede açık yarattığını iddia ediyorlar?  Madem Hazine altın ve döviz kaynıyor; memurlar, emekli, dul ve yetimler neden inim inim inletiliyor? Madem Hazine altın ve döviz kaynıyor; neden her yıl milyarlarca dolar borçlanılıyor, her yıl rantiyeciye 50 milyar lira faiz ödeniyor? Madem Hazine altın ve döviz kaynıyor; neden fabrikalar, limanlar, ormanlar, madenler, hatta otoyollar ve köprüler haraç mezat satılıyor, ülkemizin değerleri elden çıkarılıyor?
 
‘YETKİLİLER BU MANTIKSIZLIĞI İZAH ETMEK DURUMUNDADIR’
2013 yılı bütçesinde memur, işçi, emekli, dul, yetim, gazi, şehit yakını gibi dar ve sabit gelirli vatandaşlara ayrılan ödenek, toplam milli gelirin yalnızca %7,1’idir. Milli Gelirin %92,9’unu mutlu azınlığa peşkeş çekmek, hangi adaletle bağdaşmaktadır?  Milletten tahsil edilen vergilere, ÖTV ve KDV’ye %18 artış öngörüp, memurlara %3’le yetinin demek hangi adaletle bağdaşmaktadır?
Bir taraftan Türkiye’nin ekonomisi en hızlı büyüyen ülke olmasıyla övünen yetkililerin, diğer taraftan memurlarına ve emeklilerine gerçek enflasyonun üçte biri kadar maaş artışı öngörmesi anlaşılır ve kabul edilebilir değildir. Kamu görevlilerimiz; 666 sayılı KHK ile ek ödemelerde yaratılan adaletsizliklerin çözülmesini, kaldırılan fazla mesailerin, ikramiyelerin, servis ücreti karşılığı ödenen ulaşım yardımlarının yeniden düzenlenmesini, Bir saatlik fazla çalışma karşılığında ödenen 1,35 TL’nin hiç olmazsa çalışanın bir saatlik ücreti tutarına çıkarılmasını, 
4/C’li çalışanlarımızın insan haklarına aykırı uygulamalarla çalışmaya mahkûm edilmesinden vazgeçilmesini, Adil bir vergi sistemi ile herkesin kazandığı ölçüde vergi ödemesinin sağlanmasını,
Mağdur edilen, unutulan 4/B’li ve diğer sözleşmeli çalışanlarımızın kadroya geçirilmesini, 
İşyerlerinde yaşadıkları sorunların çözülmesini beklerken; yetkililerin aylarca çalışıp, günlerce müzakere edip ortaya çıkardıkları 2013 yılı bütçesini görünce büyük bir hayal kırıklığı yaşamışlardır. 
Ülke insanı yanlış ekonomi politikalarıyla günden güne tüketilirken, yanlışı görme ve doğruya yönelme erdemi gösteremeyenlerin, vicdanı ve ahlak anlayışı mutlak sorgulanmalıdır.  

ZENGİN DAHA ZENGİN, FAKİR DAHA FAKİR HALE GELMEKTEDİR
İddialara göre Türk ekonomisi büyümektedir. Ancak, bu büyüme dar gelirliye, ücretli çalışana ve işsize yansıyacak tarzda gerçekleşmemektedir.  
Ülkemizde, gelir dağılımda yaşanan adaletsizlik hızla artmakta, zengin daha zengin, fakir daha fakir hale gelmektedir. Türkiye Kamu-Sen olarak itirazımız ekonomik program hazırlanırken, sosyal ayağının eksik bırakılmasınadır. Vatandaşına yansımayan büyümenin kime ne fayda sağlayacağı tartışmalıdır. Küresel sermayenin taleplerine uygun olarak hazırlanan ekonomik programlar, sermayeyi büyütürken; başta kamu çalışanları olmak üzere dar ve sabit gelirlileri ezmektedir. Milletin sırtına binilerek adalet sağlandığı, bütçe açıklarının kapatıldığı nerede görülmüştür? Bütün bu verileri göz önünde bulundurarak soruyorum; Fazla mesaisi elinden alınmış, İkramiyesi elinden alınmış, Yol parası elinden alınmış, Havuz parası elinden alınmış, Giyim yardımları elinden alınmış bir memur şimdi siz bizim yerimizde olsanız bu hükümete dua mı ederdiniz, yoksa beddua mı?”