İnsanoğlu çok çalışmalı ki başarılı olsun. Toplumun temel yapısına ters olmayan işleri kastediyoruz. Gelenek göreneklerimize uygun meslek sahibi olmak hepimizin boynunun borcudur.
İnsan çalışırsa nerede olursa olsun kendini ifadede edebilir. Çalışanın emeği boşa gitmez. Elbette bir gün çalışmanın karşılığını Allah verir.
İnsan çalışkanlığının yanında kendine de güveniyorsa başarı merdivenlerini birer birer çıkar. Başarı herkesin ortak olduğu özelliktir. Kim çok çalışırsa onun orada kalır. Hatır gönül gütmez ister zengin olalım, ister fakir kim olursa olsun çalışırsa başarı onundur.
Önceliğimiz alanında çok çalışmadır.
Günümüzde uzak yakın yok, bilgiye dokümana ulaşamıyorum mazereti olmamalı. Taşradayım mazeretleri geçersiz.
Tüm bilgilere ulaşmasını bilenler için anlık olarak bilgilere ulaşmak mümkün çünkü bütün bilgiler anında elimizin altına gelmektedir.
Çalışarak kendini yetiştiren insanlar belki horlanabilir, dışlanabilir. Hakkı da yenmiş olabilir. Öylede olsa insan çalışmasına devam etmeli. Bunu geçen gün Prof. Dr. Mahir Kaynak Bey’de ifade etti.
Böyle Türkiye’ deki önde gelen kişilerin sözlerini ben çok önemserim.
Şikâyet etmeden, aldırmadan çalışmalı insan. Doğru bildiği alanda çalışmasına devam etmeli. Yeraltında akan suyun bir gün yeryüzüne çıkarak faydalı olacağını çoğumuz duymuştur.
Çalışma alışkanlığı da genelde okul sıralarında kazanılan alışkanlıklardandır. Okul çağında öğrenci çalışmayı önemsiyorsa, öğrencinin geleceği aydınlık demektir.
Günümüzde çalışmak, öğrenmek için niyetlenenlere birçok imkânlar vardır. Geçmişi düşündüğümüzde bugünlerde ne kadar çok kolaylıklar olduğunu anlarız.
İnsanımız için en büyük tehlike rahata alışmalarıdır. Rahata düşkün olursak işte o zaman çalışmalar sıkıcı olur, çalışılmayız.
Eskisi gibi çoğumuzun evladı ovaya, yaylaya gitmiyor. Zamanım yok deme mazereti yok. Okuldan gelince imkânları var. Ders çalışmak isteyen öğrencilere aileler imkânlarını sonuna kadar sunmaktalar.
Bu arada imkân sunuyorum derken yanlışlarımızda olmakta. Velilerle konuştuğumuzda çocuğuna tüm imkânlarını seferber ettiğini ama çocuğunun bir türlü başarılı olamadığını anlatıyor.
Ne gibi imkânlar sundunuz diye sorduğumuzda? Odasına bilgisayar aldım. Yetmedi internette bağlattım. Bu çocuk niye hala başarısız diye yakınılıyor.
Velilerimiz zannediyorlar ki bilgisayar ve internet olduğunda çocuğu başarılı olacak. İster en büyük kötülüğü yaptınız evladınız için.
Yanılgıya burada düşüyoruz. Geçenlerde çocuğuyla anne konuşuyor. Çocuk anne sıkıldım diyor. Annesi de sitem ediyor. Sen ancak bilgisayarın başında sıkılmazsın diye.
Üstüme vazife olmasa da sorayım dedim.
Sordum.
Çocuğunuzun bilgisayarı var herhalde. Evet dedi. Çocuğunu şikâyet ederek bilgisayarın başına oturduğunda zamanını bilmiyor. İki saat olduğunda bile anne bilgisayarı daha yeni açtım diyor. Hiç beni anlamıyorsun demesi de başka….
Nasıl başa çıkacağım bilemiyorum dedi. Ukalalık olmasın ama ben öneride bulunabilirim dediğim de iyi olur dedi.
Önerim çok basit. Öncelikle bilgisayarı evden çıkaracaksınız dedim. Sonra da başarı artacak ama bir önerim daha olacak. Çocuğunuza ders çalış dediğinizde ailecek televizyonu kapatacaksınız dedim.
Anne biraz kızdı.
Dizilerin tutkunuyum ben dedi. Sanki şöyle diyordu; ekmeksiz yaşarım, dizisiz yaşayamam. O zaman dedim, kusura bakmayın hanımefendi önerilerimi geri alıyorum. Hem başarı isteyeceğiz hem de kurallara uymayacağız.
Zihni çalışmak bedenle çalışmaktan daha yorucudur. Dikkat ister. Emek ister. Fedakârlık ister.
Onun için insanımızın önce kendi yaptığı hatayı düzeltmesiyle başarının geleceğini bilmeliyiz.
Çocuğumuzun bedenen, ruhen, zihnen evde olup bitenlere takılmadan çalışmalı. Televizyon açık siz izliyorsanız çocuğun bedeni kitaptadır. Zihni ise sizin televizyondadır.
Hakikaten başarılı eğitim ve öğretim yılı geçirmek istiyorsak önce kendimiz öğrenci olmalıyız. Karneyi biz alacak gibi düşünmeliyiz.