Bu yazı içerik olarak çok değerli bir konuyu ele almakla birlikte bir hayli iddialı bir ifade olsa da Türk Dili’ne yeni bir kavram kazandırmayı amaçlamaktadır.

Evet hep söylenir ya “Niyet hayır, akıbet hayır! Niyet halisse, akıbet de halistir,hayrdır!” şeklinde…

Esasen burada niyet bir gösterge olarak kullanılmaktadır ve niyetin halis olması; niyetin saflığını, doğruluğunu, hile ve menfaatle ilişkisini, kararın tarafsızlığını ifade etmektedir. Dolayısıyla iyiliğe odaklı niyet önemli ve değerlidir. Öyle ki konu şöyle devam eder; iyi niyetle çıkılan yolun sonunda iyilik ve güzellikle karşılaşılır. İyi niyetle yola çıkılmışsa iyilik ve güzellik sizi bekler ve selamlar…

Pekala “niyetin halis olması yeterli midir?

Niyetin saflığı her zaman doğruya ulaştırır mı?

Niyette menfaat gözetilmemesi bireyi hata ve yanlıştan uzaklaştırır mı?

Farklı cevaplar verilebilir, lakin esas olan “iyi niyetle yola çıkmaktır ve iyi niyetle alınan yol ise varılacak noktayı anlama bilincini ifade eder.

Lakin niyetin iyi olması; akıl ve vicdan terazisinin kefelerini dengelemekle de tamamlanmaz, hele hele nasılsa niyetim halis “teslimim abi!” noktasına hiç getirmez ve teslim olmayı ifade etmez.

Bu noktada bir sorgulama sistematiğine ihtiyaç bulunuyor! Şimdi bu sorgulama sistematiği de nereden çıktı denilebilir. Bunu ortaya çıkaran deneyimlerdir, edinilen tecrübelerdir. İşte son olarak iki yıl önce yaşadığımız 15 Temmuz yıkım hareketinde ortaya çıkan gerçeklikler bu düşünceyi pekiştirmektedir. Bu öyle bir tecrübedir ki; niyetin “halis” olması kötülüğü kovmak bir yana, kimileri için kötülüğün tarafında olmakla sonuçlanmıştır. Bu sonuçla karşılaşanların niyetlerinin saf ve halisane olduğunu kanıtlamanın göstergesi ise Millet-Bayrak-Vatan-Devlet davasına sarılarak katkı verme iradesindeki samimiyettir.

Halis mi olmak yoksa Halisdemir mi!

Evet! Türk Dil Kurumu’na yeni bir sözcük olarak önerimiz halis olmayı pekiştiren “halisdemir olmak!” üzerinedir. 15 Temmuz 2016 tarihinden sonra niyetin “saflığına, doğruluğuna, hile ve menfaat düşüncesi karışıp karışmadığına bakmak yanında, “niyetin sağlamlığına” yani niyetin Millet-Bayrak-Vatan ekseninde Devlet’in ali menfaatlerine uyumuna ve Devlet’in bekası ile olan bağıntısına da bakmak gerekiyor.

İşte okumakta olduğunuz yazıya konu olan bu bakış 15 Temmuz kahramanı Ömer Halisdemir’in duruşundan ve tutumundan esinlenilmiş ve tarafımızca “Halisdemir niyeti” ve “Halisdemir bakışı” olarak adlandırılmıştır. Dolayısıyla vatanı koruyup kollamak konusunda niyet halis olabilir, ancak esas olan “halisdemir niyeti” ile tutum almak, irade ortaya konyaktır yani “Halisdemir” olmaktır!

Niyetin Halisdemir olması!

Halisdemir niyetli olmak kısaca;

Milletinin geleceği için yükümlülükten kaçmadan korkusuzca sorumluluk almak

Bayrağının düşmemesi için toprağa düşmeyi göze almak

Vatanın birlik ve bütünlüğünü korumak için kendi hayatından vazgeçmek

Devletinin ali menfaati için yapılması gerekeni sorgulamadan icra etmektir.

Sonuç itibariyle; bir yolda yürürken bilmeden, farkında olmadan iyi niyetle yola koyulmak yetmiyor. Bunun yerine hangi yola koyulduğun ile hangi yola sürüldüğün, sürüklendiğin konusunu sorgulamak gerekiyor. Olup biteni kollamak ve anlamak, anlamak yönünde çaba içerisinde olmak gerekiyor. Halis niyetle çıkılan yolun, millilik ve yerlilik konusunda yani ulusal çıkarlarla ilişkisi üzerinde durmak gerekiyor. Tabii bu değerlerle, gidilen yol uyumsuzsa ve çatışıyorsa, niyet halis olsa da sonuç karanlık olabiliyor, oluyor...

Bu bakımdan elde edilen tecrübeler ışığında niyetin “Halisdemir” olması Devletin bekası ve Milletin refahı için “olmazsa olmaz” bir gereklilik olarak öne çıkıyor ve bundan böyle niyetin “Halis” olmasından ziyade “Halisdemir” olması üzerinde durmak ve konuya gereken önemi vermek, yürünen yolu özenle ve sağduyu içinde dikkatle seçmek gerekiyor!