William James’in vurguladığı gibi; insan doğasının en derin özlemi takdir edilmektir.

Takdir; insanın işittiğini duyabilmesi, baktığını görebilmesi, gördüğündeki derinlikleri sezmesi, diğeriyle karşılaştırıp, aradaki farkları ayırması, bu incelikleri görebilmesidir. İyi ve kötünün derecelerini, etkilerini tam olarak tespit edip, kesin değerlerini net görüşle karara bağlamaktır.
Herşeyi inceleyip gerçeğe bağlama sistemidir,
insanın iktidarıdır, takdir sevgiyi doğurur. Hayatta en büyük zenginlik takdirkârlıktır.
İnsan; takdir edebilendir. İnsan, her gördüğünü her işittiğini, karşılaştığı her varlığı kıymeti nisbetinde değerlendirebilene, kullandırabilene denir.
İnsanın takdiri çalışmadıkça, iradesi kendi takdirinin emri altına girmedikçe, o insanın var olmasına imkân ve ihtimal yoktur.
İnsan, ancak takdir ile mevcudiyetindeki güzellikleri yaşayabilir. Kişi ne kadar takdir edebiliyorsa o kadar değerlidir. İnsanın değeri, değeri tesbit edebildiği kadardır.
Güçlü insanlar, sağlam takdir, sağlam değerlendirme yapanlardır. Kim olursa olsun insanın insanlık derecesi, takdir edişi nisbetindedir. Bu sebeple, insan olarak önce kudretimizi uyandıracağız. Yani takdir etmesini, kıymetlendirmesini, kıymetsize kıymet vermemesini öğreneceğiz.
Takdir yapabilmek için; hayalden değil, gerçekçi olarak olaylara ve olumlara bakmak gereklidir. Geçmişten örnek almak, mevcut durumumuzu gerçekçi gözle görmek, geleceği çok iyi keşfetmek şarttır.
Takdir, insanı bir şeyi yapmak için güdüleyen yani ona motivasyon veren en önemli itkilerden biridir. Motivasyon da bir şeyi başarmak için, bir hedefe ulaşmak için gerekli en temel ihtiyaçlardan biri ise neden takdir etmek konusunda bu kadar tutumlu davranılıyor dersiniz? Yöneticiler olarak bir hedefe ulaşmak yolunda çalışanlarının motivasyonunu sağlamak, ebeveyn olarak çocuğunun bir şeyi başarması konusunda onu yüreklendirip, motive etmek sorumluluğunda olan insanlar, hiç para harcamadan, bu kadar temel, insani bir ihtiyacı gidermek konusunda niçin bu kadar cimri oluyorlar?insanların işlerini motive yapmaları sonucu beklenenin üzerinde bir performans sergileyeceğini, bir sonraki işi daha iyi yapmak isteyeceğini, başarılarının sürekliliğini sağlayacağını bilen bir lider şüphesiz ki çalışma arkadaşlarının kilitli kalmış gerçek performansını ortaya çıkarmak için, “takdir” anahtarını kullanmak yolunda olabildiğince bonkör davranacaktır. Bu anahtarı kullanan LC Waikikinin yönetim kurulu başkanı “çalışma arkadaşlarımı motive ederken elinize sağlık, iyi iş çıkardınız” kelimesini çok sık kullanırım diyor. INDEX yönetin kurulu başkanı “Mail ortamında kısa cümleler halinde hitabetlerle birçok yöneticimizin o gününü daha neşeli geçirmesini, kendini daha iyi hissetmesini sağlıyorum. Aynı şekilde çalışanlarımızın mutluluğu da bizleri çok olumlu etkiliyor.” diyerek, takdir etmenin şirket başarısına olan katkısını ortaya koymaktadır. Yapılan araştırmalar takdir edilen çalışanların liderleri ile güven zemininde, sağlam ilişkiler geliştirebildiğini de işaret etmektedir.
Diğer bir yandan, “takdir etme”nin önündeki engel, kimi zaman kişinin özgüven eksikliğinden kaynaklı olabilir. Özgüven engeli olan insanlar, diğerlerinin başarılı olmasını kabullenmekte zorlandıkları için kendilerini “takdir anı” bulmaya odaklayamazlar ya da başarıları küçülterek, onları görmezden gelebilirler.Bazen kişiyi ayakta tutan, öğrenmeyi ve eylemi güdüleyen en temel motivasyon ve tatmin edilmesi gereken baz bir psikolojik ihtiyaçtır “takdir edilme ihtiyacı”. Takdir etmenin de bir psikolojik ihtiyaç olduğunu bilmiyoruz ama. Güzelliği görmek, güzel yapıyor insanı, mutlu kılıyor. Takdir etmek birçok iletişim kapısını aralayan bir anahtar. Kapalı olan, kendini koruma zırhını giyen birçok insanı açan bir anahtar. İletişimin başarısı da karşı tarafı rahat hissettirip açmak ve özüne dokunmak değil midir zaten?
Bazıları için kim ne derse desin “olmak” esastır. Bazıları için de ne olursa olsun “görünmek” daha değerlidir bazı insanlar kendilerini sadece kendi gözleriyle değerlendirir bazıları da kendilerine başkalarının gözünden bakarak not verir. 

Sizin için hangisi daha değerli? Olmak mı görünmek mi?

İnsanın takdir görmek istemesi elbette çok doğal. Alain de Botton’un dediği gibi “Hepimiz dünyadaki takdir pastasından kendi payımızı almak isteriz.” Çünkü takdir edilme isteği insanın başarıya ulaşmasında çok etkili bir motivasyondur. Zoru başaran insanları harekete geçiren en önemli dürtü, başta yakınları olmak üzere, insanların takdirini toplamaktır.Ama takdir toplamak için yaşamaya başladığında insanın kendi standartlarından, kendi değerlerinden uzaklaşma tehlikesi baş gösterir. Farklı insanların farklı beğenilerine hitap etme arzusu insanı hayatta pusulasız kılar. İnsan kendini başkalarının gözünden değerlendirdiği zaman, birbiriyle çelişen hedeflerinden hangisine yöneleceğini şaşırır. Ne değerleri kalır ne de kırmızı çizgileri.Olmakla ve görünmek arasında Mevlana’nın dediği gibi tutarlılık olsa çok iyi olur ama esas sorun insanın kendi değerlerini yaşamak yerine başkalarının ölçüsüne göre yaşamasıdır. İnsanın başkalarının beğenisini alma yarışına girip kendisi olamaması çok acıdır. Çünkü başkaları için yaşamak kesin olarak insanı mutsuz yapar.
İnsanın hayatta kendi etinden ve kemiğinden kendi heykelini yaparken rol modeller seçmesi çok doğrudur ama kendisini sürekli başkalarına göre yontması çok tehlikelidir. Çünkü yontmanın sonu yoktur; sonunda insanın kendisinden eser kalmaz.
En asil hareket bile takdir edilmediği zaman ölür. O yüzden zaman varken yıkmak yerine yapıcı olup takdir edelim.