Ortadoğu her zaman için cadı kazanı, çıkarı olan ya altına odun atıyor ya da benzin döküyor.
Milyonlarca insan çırak çarklarında telef oldular… Oluyorlar. Milyonlarcası da oradan oraya çalkalanıp duruyorlar.
Yıllardır telefonumuzdan, televizyonumuzdan içinde yer aldığımız coğrafyaya bakıyoruz.
Sadece bakıyor muyuz?
Baktığımızda neyi görebiliyoruz?
En önemlisi görebiliyor muyuz?
Veya bizim ne görmemizi istiyorlar?
Sınırlarımızda Suriye ve Irak, azıcık ötemizde Mısır, Libya, Tunus, Yemen, Lübnan, Afganistan durmadan karıştırılıyor.
Biz bu ülkelerde olanlardan kendimize ders çıkarabildik mi?
Devletimizin dirliği, milletimizin birliği için gerekli önlemleri alabildik mi?
Geçmişle geleceği bu günden birleştirebiliyor muyuz?
Oyun büyük, çıkarlar bizim yaşadığımız topraklarda şekil buluyor.
Akla gelmeyen kurgularla oyunlarını sergiliyorlar. Olmadı B, C, D Plan ve bölümleriyle gösterime, devreye giriyorlar.
Orman demiş ya en çok beni üzen baltanın sapı bizden olması… İçimize balta sapı sokup duruyorlar.
Sokanın en çoğu da sözde demokrasi ve adaletten bahseden kendilerine uygar ülke diyen batılı ve okyanus ötesindeki kan emiciler.
Bunlar için adalet kendi ülkesi ve kendi insanları için geçerli.
Bizlerin ülkelerindeki insanların ölmesi onları zerre kadar ilgilendirmiyor.
Onların insanları iyi yaşasın, sefa sürsün diye bizim insanlarımızı bozuk para gibi harcıyorlar.
Tabi onların kendi çıkarlarına dokunmadıkça da sorun yok.
Onların ülkelerinde kaynayan küçük bir tencere görebiliyor muyuz?
Kaynattıkları kazandaki insanların çığlıklarını duyan var mı?
Kapılarını açıyorlar mı?
Türkiye’de siz bakın diyorlar.
Etrafımıza da terörden bölge örüyorlar. Kıpırdamayın biz alacaklarımızı alalım derdindeler.
Susun yoksa itlerimizi üzerinize salarız diyorlar.
Ülkemizin içi kadar sınırları da çok önemlidir. Güvenliğimiz için gerekirse Şam, gerekirse Musul gerekirse, Cerablus hainlerden temizlenmelidir.
(Şuraya da bir virgül koymak isterim, Bu kadar Suriyeli neden kendi ülkeleri için savaşmadı da kaçıyor.
Siz terör var diye ülkesini terk eden Türk gördünüz mü?)
Biz bir olmayı 'Ne Mutlu Türk’üm Diyene' sözü ile başarıyoruz.
Burada din, dil, ırk, cinsiyet ve mezhep yoktur. Hepsini Atatürk’ün ilkeleri vatanımızda birleştirmiş ebru olmuşuzdur.
Hun’lardan, Oğuz’lardan, Gök Türk’lerden bilinen Türk tarihinden Alp Er Tunga’dan Alparsla’a günümüze böyle gelmiştir.
Tomris Hatun, Siyunbike ve Kara Fatma’ları da unutmamak gerek.
Şayet ''Ne Mutlu Suriyeli diyene ''
''Ne Mutlu Iraklı diyene '' denilebilseydi, Bütün ve bir olmayı başarıp, sömürücülere kul olmazlardı beklide.
Yaşadığımız coğrafyada en net bilimsel gerçekliğimizdir.
Ve her şeyin başı cehalettir.
Kültür ve eğitim öncelikli unsur olmalıdır.
En önemlisi de kadınlar okuyarak bilime ve yaşama değer katmalıdır.
Çünkü nesilleri yetiştiren kadınlardır.
Gözümüzün önünde olanlardan ders almalı ve Atatürk ilkelerine ve devrimlerine sıkı sıkıya sarılmalıyız.
Biz kendimize döndüğümüzde, bir olup, biz olduğumuzda dünya birleşse bize hükmedemez.


Türk’ün varlığına göz koyan, Türk’ü sömürmek isteyen her devlet Türk’ün düşmanıdır demiş bin yılın dahi lideri Mustafa Kemal Atatürk.
Kalın sağlıcakla - kültürümüzle - Meyrem’ce...