Etkinlik günü geldi çattı…
Tünel Kültür Sanatevi, tiyatrocu deyişiyle “kapı pencere kıracak” gibi kalabalıktı. Ayakta izleyiciler vardı. Etkinliği başlatmak, konuşmacıları davet etmek için birkaç söz söylerken binamızda asansör olmadığı için Bedia Muvahhit ile Vasfi Rıza Zobu’nun mazeret beyan ederek gelemediklerini, Mücap Ofluoğlu’nun ise yüksek ateşle yattığını ancak konuşmasını Haşmet Zeybek ile gönderdiğini söylemiştim ki bir hanım izleyici ağlayarak ayağa katlı. “Nasıl gelmezler?” derken avazla ağlıyordu. “Her kata iskemle koydurur insan, on dakika dinlenir her katta, ama gelir” diyerek Bedia Muvahhit ile Vasfi Rıza Zobu’ya kırgınlığını ve sitemlerini haykırıyordu. Bu heyecanlı hanımı zor da olsa sakinleştirdik ve etkinlik başladı.
Ogün gençliğin verdiği bir acemilikle Mücap Ofluoğlu’nun Haşmet Zeybek ile gönderdiği mektubun bir kopyasını almadığım için nasıl üzgünüm anlatamam. 
1950’de Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü görevindeyken Ankara, Büyük Sahne’de balo yapılmasına karşı çıktığı için Demokrat Parti’nin tepkisini çekmiş ve istifa etmiştir. İstanbul’a gelerek ve Küçük Sahne’yi kurmuştur. İşte bu dönemde genç sanatçılarla çalışarak onlara olanak sağlamıştır.
“Sabah 10.00’da gel…”
Söyleşiye katılan Mengü Ertel’in anlattıkları…
1950’li yıllara Muhsin Ertuğrul Devlet Tiyatroları genel Müdürlüğü görevinden ayrılmış İstanbul’a gelerek Küçük Sahne’yi kurmuştur. Amacı genç sanatçılarla çalışmaktır.
O yıllarda Güzel Sanatlar Akademisi’nde öğrenci olan Mengü Ertel dekoratör olmak isteyen bir gençtir. Amacı da Muhsin Ertuğrul ile çalışmaktır. Her gün provanın başladığı saat 10.00’da Küçük Sahne’ye gelmektedir. Gelmektedir ama prova bitip de sıra Muhsin Ertuğrul ile konuşmaya geldiğinde sesi çıkmamaktadır. Bir gün, iki gün, üç gün… Hoca yanından geçip gitmekte Mengü Ertel’in de kayıp sesi veya sessizliği ile baş başa kalmaktadır.
Ancak o gün kararlıdır. Ne olursa olsun Hoca ile konuşacaktır.
Prova saat 13.00!’de biter Muhsin Ertuğrul yanından geçerek gider. Yine sesi çıkmaz olmuştur. Ama bu kez kararlıdır. Muhsin Ertuğrul’un peşine takılır. İstiklâl Caddesi’nde Hoca önde Mengü Ertel peşinde yürürler. Galatasaray Lisesi’nin önünden karşıya geçen Hoca postaneye girer. Posta Kutularının olduğu yere yönelir… Mengü Ertel de peşinde… Posta Kutusunu açarak gelen dergi ve gazetelerini alır.
Caddeye çıkar… Mengü Ertel peşinde… Yürüyerek Tünel’e gelirler. Biletlerini alarak Tünel’e biner ve karşılıklı otururlar. Tünel göz açıp kapayıncaya kadar Karaköy’e varır. Beraberce inerler… Hoca önde Mengü Ertel peşinde…
Vapur iskelesine giderler. Haydarpaşa-Kadıköy vapurunda karşılıklı otururlar. Hoca dergilere, gazetelere göz atmaktadır. Vapur Haydarpaşa’ya yanaşmak üzeredir. Hoca inecek ve tren ile Dragos’taki evine gidecektir. Mengü Ertel’in son şansı…
Yutkunarak “Hocam…” diyebilir. Muhsin Ertuğrul yüzüne bakar ve sorar, “Ne istiyorsun?”
Mengü Ertel cevaplar… “Hocam, tiyatrocu olmak istiyorum”… Cevap… “Sabah onda gel”dir.  
Sabah onda Küçük Sahne’ye gelen Mengü Ertel’e sorar Muhsin Ertuğrul, “Ne olmak istiyorsun oyuncu mu, rejisör mü?
Mengü Ertel ise “Dekoratör” cevabını yerecektir.
Muhsin Ertuğrul “İsmail” diye seslenir.  Gelen sahne marangozudur.  Mengü Ertel, İsmail’in ilkokul mezunu bir sahne teknisyeni olduğunu söyleyecektir.
Muhsin Ertuğrul Mengü Ertel’i göstererek “Sana çırak verdim İsmail…” der.
Mengü Ertel her gün tiyatroya gelmekte eski dekorları sökerek çıkan çivileri 6’lık, 8’lik, 10’luk diye ayırmakta ve bir kutuya koymaktadır.
Bu iş haftalar sürer. İkinci ayın sonlarına gelindiğinde Mengü Ertel umudunu yitirmek üzeredir. Yaptığı iş dekor sök, çivileri çıkar, kutulara koy…
Bir gün Muhsin Ertuğrul seslenir. “Mengü…”
Koşarak gider… İçinden “Eski dekorlardan çivi sökmekten başka bir iş yaptığım yok… Hoca beni kovacak her halde” diye düşünmektedir. Muhsin Ertuğrul’un odasına girer. Muhsin Bey ona bir elli lira uzatır. Mengü Ertel almak istemez. “”Al bunu” der Muhsin Ertuğrul, “Senin hakkın”…
Mengü Ertel dekoratörlük yolunda önemli bir aşamayı geçmiştir.
Gelelim Engin Cezzar’a…
Engin Cezzar ABD’de Yale Üniversitesi’nde tiyatro eğirimi almış bir gençtir. Muhsin Ertuğrul’a gelerek Hamlet’i oynamak istediğini söyler.
Aldığı cevap şöyledir. “Çık oyna…”
Engin Cezzar çıkarak Hamlet adlı oyundan bir tirat yorumlar. O sezon sahneye konan Hamlet oyununda başrol Engin Cezzar’ın olacaktır.
Muhsin Ertuğrul, hemen her konuda olduğun gibi, fırsat eşitliği ilkesini titizlikle uygulayarak genç sanatçılara sağladığı olanakla günümüze ışık tutmaya devam etmektedir.
Devam edecek.