Geçen iki hafta boyunca bir adam kendini oradan oraya atıyor. İnsanüstü bir gayret göstererek, Silivri ve diğer cezaevlerinde suçsuz yere yatan Ergenekon ve Balyoz tutuklularını güneşe-denize-gökyüzüne ve ailelerine kavuşturmanın anahtarını bulmaya çabalıyor. Kim bu adam? Metin FEYZİOĞLU. 
Yılmaz ÖZDİL, ona ADAM dedi. O kadar güzel bir yazıydı ki bunu bile ADAMIN aleyhine kullanmayı başardılar. Birkaç gün önce “Yeniden Yargılama” isimli, bunun devamı niteliğindeki yazısı da tam anlamıyla benim de ruhumdaki isyana tercüman oldu. Hatta kelimesi kelimesine benzer cümleleri bir haftadır kafamdan geçirdiğimi de söyleyebilirim. Bu muhalefet ya da muhalif kafalar değişmediği sürece, memleketin başına çöreklenen AKP ile Cemaat belasından kurtulmak neredeyse imkansız gibi görünüyor. 
Türkiye Barolar Birliği Başkanı olan adam, aklıyla-bilgisiyle-nezaketiyle kendinden önceki “küçük ölçekli adamlara” örnek olan adam.. Pek çoğunun genç-yakışıklı-karizmatik dediği adam, Uğur DÜNDAR’ın “benim Cumhurbaşkanı adayım” dediği adam; yani Profesör Dr. Metin Feyzioğlu…
Bir ışık, bir umut, bir çözüm bulmaya çalışıyor. Silivri’deki mahkumlar ve aileleriyle görüşüyor. Mahkumların ilk sorduğu soru:”Ne zaman çıkarız?” 
Yani sabırlar tükenmiş, neredeyse hayal olmuş, serap olmuş. Metin FEYZİOĞLU mizahla cevap veriyor:”20 yıl sürmeyecektir”…Tabi nasıl olacak bu? Feyzioğlu’nun hukuki çözüm önerisi, partiler üstü bir konsensüsle ele alınırsa, yani iktidarı-muhalefeti birlik olursa gerçekleşecek.
AKP’li tayfa konuşuyor:  Başbakanın danışmanı Yalçın Akdoğan: TSK’ya KUMPAS kuruldu, diyor.
Eski adalet bakanı Mehmet Ali Şahin: Yargıtay imamı belgeleri Pensilvanya’ya gönderdi, ne ceza verileceğini sordu, diyor. Cemil Çiçek ise: Kuvvetler ayrılığı bitmiştir diyor, yargıya müdahaleyi eleştiriyor. Peki sizler kimsiniz? Yıllardır bunlar olurken, yalı kazığı filan mıydınız? Cemaat çetesi, eski ortağı AKP’ye “yolsuzluk ve rüşvet” davası üzerinden savaş açınca mı diliniz çözüldü? 
Ve Metin FEYZİOĞLU, KUMPAS itirafının üzerine gidiyor, bu itirafı mücadelesinin başlangıç noktası yapıyor. Ayrıca TSK’nın Genelkurmay Başkanı Necdet ÖZEL için de çok haklı gerekçe oluyor bu KUMPAS itirafı. Ve Necdet ÖZEL de kolları sıvıyor, önce MGK’da dile getiriyor, sonra konuyu yargıya taşıyor. Tayyip ERDOĞAN ise Cemaat ile kapıştığından, “yeniden yargılanma meselesini” gündeme getiriyor. Yani Ergenekon ve Balyoz tutuklularının özgürlüklerine kavuşması için, acilen kullanılması gereken bir fırsat doğuyor. Birileri rahatsız oluyor, Başbakana güvenmiyor. Ancak kime ne Tayyip’in niyetinden? İftiralarla içeri atılanlar, bir an önce çıkmalıdır!
MUHALEFET ne yapıyor? Çene yapıyor, eleştiriyor, Metin Feyzioğlu’nu yerden yere vuruyor. Neden? Çünkü beceriksiz olduklarını kabul edemiyorlar. Neymiş? İçerdekileri çıkarmaya çalışırken “rüşvet ve yolsuzluk” gündemden düşürülürmüş. Ne yani? İçerdekiler sizin o saçma bürokrasi sürecini, bir sonraki seçimi beklesinler, hatta iktidar olamazsanız daha sonraki seçimleri beklesinler. Şayet 5-10 yıl içinde sağ kalan olursa, bu defa da TBMM görüşmelerinizi beklesinler, bu arada televizyonlardan boş tartışmalarınızı dinlesinler. Yok canım! Düşürme kardeşim yolsuzlukları gündemden, muhalefet sensin!
MUHALEFET sensin madem, gündemi sen belirle, her defasında Başbakana cevap yetiştirmeyi bırak. CHP genel başkanı Kılıçdaroğlu, cemaatçi savcı Zekeriya ÖZ’e sahip çıkmış. Dubai’ye giderken Ali Ağaoğlu değil de tatilin masrafını Zekeriya’nın karşıladığına inanıyormuş. Ve Zekeriya’nın devlete hizmet ettiğini söyledi. Yani gazetecileri, askerleri, milletvekillerini zindanlarda çürüten adamın…
İşte bu kafadan MUHALEFET çıkmaz, lider de çıkmaz. MHP lideri Devlet Bahçeli de çocuk gibi Metin FEYZİOĞLU’na küsmüş, randevusunu iptal etmiş. Gördüğünüz gibi, bu fosilleşmiş kafalar muhalefetteyken hapishanelerde Engin ALAN gibi kahraman askerlerin çürümesi mubahtır. Oğlunu kaybettiği için duvarlarla konuşan, kanser hastası Fatih HİLMİOĞLU işte bu etkisiz ve hastalıklı muhalefet sayesinde zindanlarda çürüyor… Ve kızıyorlar, çünkü fosilleşmiş kafaların taşımakta beceremediğini, Türkiye Barolar Birliği Başkanı yükleniyor. Ancak onlar gibi “siyasi” değil, “insani” nedenler güdüyor. Muhalefet açısından popülist politikalar ile sadece “seçim ve oy kazanmak” üzerine kurulu, kimilerinin günün birinde “belediye başkanı veya milletvekili” olmayı hayal etmesinden ibaret küçük bir dünya var. Ancak VİCDAN’dan yoksun insanlardan oluşursa muhalefet, günün birinde iktidarın bıraktığı koltuğa yerleşiverirler, o kadar…
Bakınız İP genel başkanı Doğu PERİNÇEK: Hapishanede yatarken, Ermeni soykırımı yalanına karşı açtığı davada İsviçre’yi AİHM’de mahkum ettirdi. Bu karar, Ermeni yalanlarına karşı, Türkiye’nin elini Dünya’da güçlendirecek en ciddi karardır. ADAM hapishanede yatarken büyük bir zafer kazanıyor, CHP-MHP gibi kendini muhalefet sanan bir takım oluşumlar da Başbakanla çene yarıştırıyor. 
MUHALİF Basına ne oluyorsa… Geçenlerde Halk TV’de Gürkan HACIR ile Barış YARKADAŞ bu konuyu değerlendirdiler. Ancak Yılmaz ÖZDİL’in yazısı onlara çok dokunmuştu. Bunun üzerine Metin FEYZİOĞLU’nun hayatını didik didik edip, nihayetinde tıpkı istihbaratçılar gibi, akıllarınca köşeye sıkıştıracakları birkaç bilgi bulmuşlar. Kim hakkında? Ergenekon ve Balyoz tutuklularını dışarı çıkartmaya formül arayan, gecesini gündüzüne katan Metin Feyzioğlu hakkında. Adamın ne Mercedes’le görüşmeye gitmesi kaldı, ne dedesi Turhan Feyzioğlu’nun öğütleri, ne de kendisi ve karısının aldığı davalar… Yahu insan utanır. Sizin karşınızda kanunsuz işler yapan bir adam mı var? Bu adam mafya babası mı? Çete reisi mi? Yolsuzluk mu yapmış? Vatandaşa biber gazı mı yedirmiş?
Yoksa bu “adam gibi adam” beynini çalıştıramayıp, çene yarıştıran adamların dünyasında, bir umut ışığı mı olmuş? Gezi olaylarının başlangıcından beri, Ergenekon ve Balyoz davası sürecinin en başından itibaren Metin FEYZİOĞLU bir hukuk adamı olarak ve temsil ettiği kurumun sözcüsü olarak yapması gerekenleri fazlasıyla yapmış. CHP ve MHP gibi konulara sonradan müdahil olmamış, içerden ve titizlikle takip etmiş. Bu arada çok saygı duyduğum Süheyl BATUM ile Ümit KOCASAKAL’ı şu açıdan anlıyorum; AKP’yi güvenilmez buluyorlar. Zaten hiçbirimiz güvenmiyoruz ancak içerdekilerin çıkması için bu fırsat ise mutlaka değerlendirilmelidir. Çünkü içerdekilerin 5 dakika bile fazladan yatması meşru değildir. Sizler dışarıda çözüm önerilerinizi “günlerce, aylarca, yıllarca” da tartışabilirsiniz ama içerdekiler için günler geçmiyordur, zaman akmıyordur. Bir an önce ne şekilde olursa olsun, içeridekiler salıverilmelidir. Ondan sonra sizler, sabahlara kadar da konuşsanız sorun değil… 
İleriki zamanlarda yeniden ve adil bir mahkemede bu insanlar “tutuksuz” yargılanabilir ve itibarları iade edilebilir. Zaten Engin ALAN dahil, hiçbiri “af” istemiyor, sadece “adil yargılanmak” istiyorlar. 
ADAM ile DİĞERLERİ arasındaki farkı anlatmak, en kısasından nasıl mümkün olur?
Bakın ne demiş KONFÜÇYÜS: “Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.”