Cep telefonlarının günlük hayatımızda vazgeçilmez olan yerini almasıyla toplumsal anlamda büyük değişiklikler yaşadığımızın sanırım hepimiz farkındayız. Fevkalade büyük kolaylıklar sağlayan bu buluş sayesinde artık insanlar arasında inanılmaz bir iletişim ağı oluştu ve günlük hayatımız hayli hızlandı. İletişim içerisinde olduğumuz kişi sayısında artışlar oldu. Bu artışlara paralel olarak kendimize ayırdığımız zamanı azaltıp, çevremizdeki insanlara daha fazla zaman ayırma zorunluluğu ortaya çıktı.
14-18 yaşlarımı hatırlıyorum. O zamanlar ülkemizin telekomünikasyon alt yapısı bugünkü gibi değildi. Arkadaşlarımıza ev telefonundan ulaşmaya çalışırdık. Kimi zaman arar 5-10 saniye konuşur, kimi zaman ise sadece çaldır kapat yapardık. Eee baba korkusu ne yaparsın. Mazaallah telefon faturası kabarık gelirse nereye gideriz. Biz de tekniği bulmuştuk, bir kere çaldırdıysam çıkıyorum iki kere çaldırdıysam çıkmıyorum demekti. Tabi ev telefonlarında bugünkü telefonlarda olan akıllı ekran teknolojileri olmadığı için muzip birinin çıkıp bizleri işletme ihtimali de vardı. Her neyse o zamanlar cep telefonları yeni yeni piyasaya çıkıyordu ve SMS diye bir kültür henüz oluşmamıştı. İyi hatırlıyorum 1998 yılıydı, bizden yaşça büyük iki arkadaşımız üniversiteyi kazanmış gitmişlerdi. Tatile geldiklerinde bize cep telefonlarıyla hava atarken, bir arkadaş diğerine sordu, abi bu SMS ne işe yarıyor öğrendin mi diye; o da dedi ki; bak buraya 160 tane harf yazarak karşı tarafa yazı gönderebiliyormuşuz dedi. Anlayacağınız teknoloji kullanımında o günlerde bir hayli cahildik. O zamanlar cep telefonları iş adamları ve devlet adamları dışındakiler için lüks tüketim olarak görülüyordu. Neden mi, çünkü cep telefonu almak da kullanmak da cep yakıyordu. İletişim kurmak çok pahalı olduğu için önemli durumlarda SMS atılıyor, çok daha önemli durumlarda arama yapılıyordu. Cep telefonunuza SMS geliyorsa önemli birisiniz eğer arama geliyorsa çok daha önemli birisiniz gibi algılanıyordunuz. Tabi zaman geçtikçe insanların alım gücünün artması ve çağın en önemli buluşlarından birisi olan cep telefonlarının herkesin cebine girmesiyle birlikte bu teknolojiyi artık bir lüks olmaktan öte ihtiyaç haline getirdi.  Artık hemen hemen her vatandaşın cebinde bir cep telefonu var. Cep telefonuyla iletişim de ucuzladı. İnsanlar birbirlerine bayram günlerinde, dini günlerde ve özel günlerde arıyor, SMS atıyor, bir şekilde o günün anlam ve önemine binaen birkaç satır yazarak sevdikleriyle o özel günü paylaşmak istiyor. 
Buraya kadar her şey normal, şimdi gelelim hikayenin ana fikrine; 
Geçtiğimiz Mevlit kandilinde dikkatimi çeken bir husus oldu. Çoğu zaman yaptığım gibi toplu halde sevdiklerime, tanıdıklarıma, benden yaşça büyüklerime kandil mesajları attım. Çoğu dostum cevap yazdı veya aradı. Tabi cevap alamadığım arkadaşlarım da oldu. Eskiden olsa bir işi vardır müsait değilmiştir der konuyu kapatırdım ama bu sefer farklı düşündüm. Acaba bizler gelişen teknolojiyi kullanalım derken farkında olmadan bu özel günlerin anlamını kaybetmesine neden olacak yanlışlar mı yapıyoruz dedim. Büyüklerimiz hep anlatırken ben de çoğu zaman hevesle onları dinlerdim. “Eski bayramlar şöyleydi, kandiller böyle kutlanırdı… vs.” gibi. Kendi adıma söyleyeyim yaşadığımız zaman diliminde bu özel günlere dair büyüklerimin anlattığı lezzetleri ben alamaz oldum. 
Toplumun kaynaştıran bir arada tutan en önemli etmenlerden biri de bu manevi günlerdir. Bu noktada bu günleri kutlarken dahi çok hassas davranmamız gerektiğine inanıyorum. Çevremize hoş görünmek adına bu tarz mesajlarla kutlamalar yapıyorsak farkında olmadan manevi değerlerimize zarar vermiş olabiliriz. Bir şeyi yapmış olmak için yapmamalıyız. İstisna durumlar olabilir, Devlet Büyüklerinden veya kurumlardan da SMS ile kutlama mesajları gelebilir. Bu mesajlara dönme fırsatımız olmayabilir ama şahsen tanıdığımız bildiğimiz insanlardan bizlere SMS ‘li kutlama mesajları geliyorsa mutlaka bunlara cevap vererek dönmeliyiz diye düşünüyorum. Biz bu şekilde davranmalıyız ki bizden sonra gelen nesil de öyle davransın. Çocuklarımıza bu değerlerin önemini doğru şekilde öğretmez isek Allah korusun birkaç kuşak sonraki torunlarımıza anlatacak değerimiz kalmayabilir.

Tekrar görüşene kadar, hepinize saygılarımı sunarım…