Akil insanlar sorunları çözmek için yöneticilik yaparlar. IQleri düşük olan çocuk yaştakiler ise oyun oynarlar ya da etrafındakilere oyun oynatmak isterler.
Oyun oynamak çocukların işidir. Çocuk olmak çok güzeldir ve bütün insanlar zamanı geldiğinde çocuğu olmasını ister. Kaçınılmaz bir gerçekte herkesin içinde bir " Çocuk Ruhunun" olduğunu hepimiz biliriz ve çok zamanda çocuk olmak isteriz. Bazen de insanların yaşı ne olursa olsun büyüyemezler hep çocuk kalırlar. Yaşları büyümüştür ama IQ’leri yetersiz olduğu için beyinleri çocuk gibi düşünür ve çocuk gibi yaşarlar. Bunlardan etrafımızda çok fazla vardır ve bunları herkes görür.
Bunlar yerleri ve konumları ne olursa olsun hep çocukça düşündükleri için hep oyun oynadıklarını zannederler ve çevresindekilere de oyun oynatmak isterler. Bu tür insanları IQ’leri yetersiz olduğu için onları kınamamak gerek sanıyorum. Çünkü işleri sadece oyun oynamak ve etrafındakilere oyun oynatmaktır. Zaten bunlardan başka bir şeyde beklenemez.
Birde etrafımızda her tarakta bezi olanlar vardır. Bunlar bilgi ve donanımları ile her kurum tarafından özellikle istenirler. Bu tür insanlar işlerinden, çocuklarından, eşinden, dostlarından uzak kalmasına rağmen vatana millete hizmet etmek için birçok parçaya bölünme pahasına istendiği yerde olmaya çalışır. Bu insanlara bakarsınız bir gün siyasete girmiş halkına ve yaşadığı şehre bir şeyler vermek için görev yapar. Bir gün bakarsınız bir derneğin başkanıdır. Şehrin eğitim ve kültür hayatına katkı sağlamaya çalışır. Bulunduğu dernekte binlerce öğrenci kendisine teslim edilmiştir ve onların eğitimi kendisine verilmiştir. Bu işlerin altından kalkmak önce bilgi, tecrübe ve güven ister. Bunları IQ’leri çocuk yaşta olanları algılamaları ve anlamaları beklenemez. Bu kişiler zamanı gelir bir kurumun başında olur halkın haber alma hakkına katkı sağlamaya çalışır. Bu tür insanların tek amacı bulundukları makamlara hak ederek gelmeleridir. Birilerinin sermayeleri ile silahşorluk yapanların bunları anlamaları mümkün değildir.
KRALIN KÖPEĞİ
Can Yücel'in Türkçe söylediği "Herboydan, Dünya Şiirinden Seçmeler", Seçilmiş Hikayeler Dergisi Yayınları tarafından 1957 yılında yayınlanmıştı. Hey gidi günler! Bu kitaptaki bütün şiir söyleyişleri (çevirileri) birer Türkçe başyapıttır.
Yıllardır unuttuğum kitabı, şiir kitapları arasında araya araya buldum. İsa'dan önce 500 yıllarında söylenmiş şu halk şiiri için aramıştım:
Köpek var taş yok
Taş var köpek yok
Taş var köpek var
Ama kralın köpek
Sıkıysa at taşı
DERSLERİNİ ALMAMIŞLAR
O zamanlar, bizim kuşağın "Kral"ı taşladığını gören "Kralın Köpekleri" kuyruklarını kısıp sıvışırlardı. Kuyruk acıları bundandır! Günümüzde, kralı taşlamak yerine kralın köpeğine özenen yazıcılar bile var. Demek ki geçmişten ders çıkarmamışlar: Kralın köpeği suretinde Cumhuriyet'in duvarlarına siymektense, efendisiz sokak köpeği olup taşlanmak evladır!
HER ŞEY ŞİİRLE BAŞLAMIŞTI, ŞİİRLE BİTİRELİM
Köpek
Ürüdü yine bir köpek karşı taraftan.
Sanıyor aslanın ödü kopup düşecek.
Aslanın suskunluğu vakarından!
Sus köpek! Yoksa seni didik didik edecek.
Köpek gelmiş işte köpek gidecek.
Aslanın asaletini hiçmi hiç bilemeyecek.
Elbette olur olmaz her şeye ürecek.
Sus köpek! Sahibin alıp seni götürecek!
Bre bre bre köpek!
"Bu ŞİİR köpekleri ilgilendirmektedir". Başka anlam aramak gereksizdir. Ama kervan yürütenler, kervanda batıracaktır zamanı gelince.