CFR Council of Foreign Relations… Dış İlişkiler Konseyi… 1921'de  Newyork'ta kurulan bir düşünce kuruluşu... Adına bakıp ta bu kuruluşun ABD'de Dışişleri Bakanlığına bağlı bir kuruluş olduğunu düşünmeyin sakın.
 
Bu kuruluş Dışişleri'nin politikasına yön veren  ve başka ülkelerde ABD'nin çıkarlarını koruyan ve hatta siyasetçiler atayan bir kuruluştur.
 
Ve hatta bir noktada "ABD'nin çıkarlarını" korumak da CFR için tali bir görevdir. Bu kuruluş, dünyanın başına bela olan küresel çetelerin çıkarları doğrultusunda hareket eden, ABD'nin başkanlarını seçen, seçim kaybettiren bir kuruluştur.
 
Bağlı olduğu tek kuruluş ise İLMÜNATE'dir. Bu konuya Figen Özen “Emperlaist İşgal” ve “CIA’nın Çetecileri ana başlıklı yazı dizilerinde ayrıntılı bir şekilde değinmiştir. Merak edenler bu seri yazıları veya Arslan Bulut'un yazılarını okumalıdır.
 
Şimdi CFR'nin el attığı ve ülkemizi de ilgilendiren bir konuyu paylaşmamız gerekmektedir.
 
CFR’nin, Mayıs ayındaki "Türkiye ile İlişkiler" hakkındaki raporundaki şu ifadelerin altını özenle ve hatta dikkatle  çizmeliyiz.
 
Bu raporda;
 
"Türkiye’deki muhalefet partilerine Uluslararası Cumhuriyet Enstitüsü (International Republica Isntitue) veya Ulusal Demokratik Enstitü ( National Democratik Insitue)  tarafından güçlendirilmelerine yarayacak teknik yardım sağlanması" önerilmektedir.
 
At yarışı meraklıları “ekürü” kavramını pekiyi bilirler. Aynı ahırın atları… Bir koşuda örneğin “Yağmur” adlı atı işaretlediniz. Ama koşuyu “Yağmur” değil de “Rüzgâr” adlı at kazandı. Eğer “Rüzgâr” da aynı ahırın atı ise işaretlemediğiniz halde koşuyu kazanmış sayılırsınız. Aynı ahırın atı ifadesi aynı patronun atı demektir.
 
ABD, hangi ülkede atlar koşuyorsa ister ki bütün atlar onun için koşmalıdır. Kim birinci gelirse gelsin Amerika kazanmalıdır Emperyalizmin sınır tanımaz ihtirası…
 
Ne tatlı değil mi?
 
Şansa oyunlarının tutkunlarına hep şu söylenir. “Sen kazansan da kaybetsen de tek kazanan vardır… Oyunu oynatan…”
 
Erdoğan belediye başkanı iken “İstanbul sana dar, Türkiye’ye açılmalısın…” diye siyaset koçluğu yapan “kâşif-i Eş-Başkan” dahi eski ABD Büyükelçilerinde Morton Abramowitz, AKP iktidarından kuşkulanmaya başlamıştır.
 
Eylül 2012 tarihli The National Interest’teki makalesinde şunları söylemektedir.
 
“On yıldır Türk politikasında büyük bir hareketlilik görmedik. Bugün ise bazı çıkışlarla karşılaşıyoruz. Politik değişimleri tahmin etmek zordur, özellikle Erdoğan’ın katı hâkimiyeti varken ona karşıt biri üzerine bahse girmek de aptalca olabilir. Fakat 2014’de ülkede ve komşularda kargaşanın devamı, yeni partilerin ortaya çıkmasına ve hatta belki de AKP’nin dağılmasına sebep olabilir. Bunlar olurken de Türkiye önemli, dinamik ve sonsuz sürprizlerle dolu bir ülke olarak kalmaya devam edecektir.”
 
Anlaşılan, ABD kendisi adına koşacak yeni atlar, pardon partiler peşindedir. Meclis’teki muhalefet partilerini muhtelif kaset tertipleriyle yeniden düzenlemek ona yeterli gelmemektedir. Çünkü dip dalgası onu korkutmaktadır. Dip dalga denetlenemediği sürece de korku dağları beklemeye devam edecektir.
 
Anlaşılan, Türkiye’deki antiemperyalist, ulusalcı (milliyetçi) tabandaki dip dalga “Büyük Abi” ve şürekâsını yeni arayışlara yöneltmektedir. 
 
Anlaşılan, Türk milletinin kaburgaları kırılıp soluksuz kalmış işçisi, memuru, çiftçisi, esnafı ve milli burjuvazisiyle bir cephede birleşmesinden korkmaktadır. “Sonsuz sürprizlerle dolu bir ülke” ifadesi bu cepheye yönelik bir göndermedir.
 
Anlaşılan Türkiye’de medya kuşatması üzerinden millete narkoz verilerek uyuşturulması, sendikaların başlarına Made in ABD-AB markalı çuvalların geçirilmesi, Türk ordusuna Ergenekon, Balyoz vb tertiplerin yapılmasına rağmen ABD Türk milletinin azim ve kararından korkmaktadır ki korkmalıdır da... 
 
Anlaşılan bölücü terör örgütünün üst düzey elebaşıları ile İngiltere’nin hakemliğinde yapılan Oslo görüşmeleri ve varılan mutabakat onlara yeterli gelmemektedir. Türkiye’yi bölme planlarının tıpkı Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi ellerinde kalmasından ürkmektedirler.
 
"Küresel Abi"ler, şimdi de muhalefet şekillendirmek üzere kollarını sıvamıştır. Zaten uyuklayan muhalefetin kafasına çuval geçirilecektir. Bu kez "müzik nota"sına bile gerek yoktur. "AKP gitsin de" zihniyeti yaldızlı soba borusu ile parlatılacaktır. 
 
Anlaşılan, son dönemde, iktidarın uyguladığı politikalar, BOP gereği yaşanan değişim ABD’ye yeterli gelmemektedir. AB Uyum Yasaları’yla gelinen bu değişim sürecini, İngiliz The Guardian gazetesi işgal altındaki Irak'la, Türkiye'yi kıyasladığı bir yorumda açıkça özetlemektedir.
 
"ABD Irak'a savaş helikopterleri, biz ise Türkiye'ye insan hakları savunucuları gönderdik. ABD'nin diğer bir Müslüman ülke olan Irak'ta şok ve korkuyla gerçekleştirdiği rejim değişikliğini, AB Türkiye'de barışçıl programlarla gerçekleştirdi.” (KILICIN KİMİ KESECEĞİ ASLA BELLİ OLMAZ! – Figen Özen)
“Neler Yapmadık Şu Vatan İçin” adlı yazımızda şunları söylemiştik. “Andy – Ar adlı Sosyal Araştırmalar Merkezi’nin Ağustos ayında yaptığı bir araştırmada, “yeni bir siyasal partiye ve lidere ihtiyaç var” diyenlerin oranının, yüzde 60,4 çıkması bakıp da görebilenler için çoban ateşidir.”

Türk milleti, Kemalist Devrim’in yeniden ihya ve inşası için yola çıkmaya hazır olduğunu yeri dar olana da yeni dar olana da beyan etmektedir.”
Ancak bu "çoban ateşi"nin de doğru yerde, doğru zamanda ve doğru kişiler tarafından yakılması gerekmektedir.  Aksi takdirde bu ateş, okyanus ötesinden esen rüzgârlar tarafından denetim altına alınır veya söndürülür.
ABD ile iç ve dış yandaşlarının korkusu Türk milletinin “Ya istiklal, Ya Ölüm” şiarıyla tam bağımsız Türkiye için tıpkı 1919’da olduğu gibi birleşmesidir. Önümüzdeki süreçte dolaşıma sürülecek parti tasarımlarını dikkatle izliyoruz. Maksat, milleti birleştirmek midir, yoksa dip dalgada biriken tam bağımsızlıkçı enerjiyi boşaltarak emperyalistlerin ellerini mi rahatlatmaktır?  Hele yaklaşan seçimler öncesinde…
Evet, olan biteni yakından izlemeye devam ediyoruz… Cehenneme giden yol iyi niyet taşlarıyla döşenmiştir.
Altını çizerek söylüyorum ki doğru söylemler, doğru önderlik ve eylemle buluştuğunda Türkiye, tıpkı 20. yüzyılın başında yaptığı gibi 21. yüzyılın da akışını belirleyecektir.
Kimse şunu unutmasın lütfen, korkunun ecele faydalı görülmemiştir. Emperyalistler her zaman korku içinde yaşamaya devam edeceklerdir.
Bu korkunun devam etmesini de Türk milletinin "azim ve kararı" sağlayacaktır.