20 gündür Türkiye gündemine oturan Taksim Gezi Parkı direnişi, AKP iktidarını salladı. On bir yıllık saltanatlarında böylesine görkemli bir baş kaldırmayla karşılaşmayan iktidar öylesine korktu ki, korkusunu bastırmak için tüm gücüyle abanmaya başladı.
Yurtdışından gelir gelmez ayağının tozuyla aynı anda dört yerde halkın karşısına çıkan başbakan, bununla da yetinmedi ve Cumartesi günü Ankara’da Pazar günü de İstanbul’da iki büyük miting düzenledi.
AKP, İstanbul’da düzenlediği miting için şehrin her noktasından kamuya ait toplu taşıma araçları ile insan taşıdı. Her ne kadar belediye başkanı yaptığı açıklamada, otobüslerin parasını AKP’ nin ödediğini söylemiş olsa da çok inandırıcı gelmedi. Bu konuda lafla değil, belge ile konuşmak gerekir. Yoksa MAUN Suresi suratlara tokat gibi iner maazallah…
İstanbul mitinginden önce verdiği talimatla, Gezi Parkı’nın boşaltılmasını sağlayan başbakan, mitingde kendi tabanına hitap ederken, parkın nasıl boşaltıldığını anlatarak, güven tazeledi…
AKP mitingine giden de Taksim’de direnen de bu ülkenin çocukları. Ceplerinde ay yıldızlı kimlik taşıyorlar. Hepsinin ellerinde Türk bayrakları var ve birbirlerine nefretle bakıyorlar. Bugün toplu taşıma araçlarında, yüzlerdeki ve gözlerdeki nefrete bizzat şahit olduk. Bu ülkenin gençlerini bu denli ayrıştıran bir iktidar ne yazık ki, düzenlediği mitinge de “millî iradeye saygı mitingi” adını vermiş. İktidar, kendilerine oy verenler kadar, oy vermeyenlere de saygı duyulması gerektiğini bir türlü kabullenemedi. Adeta bir kin siyaseti güdüyor ve bu ülkenin çocuklarını tıpkı geçmişteki sağ-sol ayrımında olduğu gibi ayrıştırıyor. Hakaret ediyor, küçük görüyor, aşağılıyor.
Gezi direnişi, İstanbul’da bir de vali sorunu olduğunu ortaya çıkardı.  İstanbul İstanbul olalı, böyle bir vali ile yönetilmedi. Böylesine “yanardöner” bir valiye sahip olduğumuz için ne kadar şükretsek azdır. Esasında, son yılların en büyük halk hareketini idare etmekten aciz olan ve siyasetlerini başbakanın iki dudağından çıkacak cümlelere odaklayan vali, emniyet müdürü ve belediye başkanının, istifa etmeleri gerekmez mi? Batı medeniyetinde böyle yaparlardı. Ama Türkiye ne yazık ki hâlâ o muasır medeniyet seviyesine erişemedi.
İktidar, acımasız ve sevgisiz. Bu kadar acımasız ve sevgisiz siyasinin bir araya toplanması da hayli ilginç. “Bu ülkenin çocuklarına yazık etmeyin, Topçu Kışlası denilen lanet yapı, bu çocuklardan daha mı kıymetli?”diyebilecek bir yüreği bünyesinde barındıramıyor...
İftira, yalan, kin ve ötekileştirme üzerine inşa edilen siyasetin, siyasilere de ülkeye de bir faydası olmaz. Gezi direnişi, partiler üstü bir bilinci bünyesinde taşıyor. Bu bilinç, belki içinden yeni bir lider çıkartır ve rüzgârlar bir anda yön değiştirebilir.
Her yer Taksim, her yer Gezi…
Şu anda (16 Haziran Pazar) saat 22,50 ve Beylikdüzü, diğer pek çok ilçede olduğu gibi yine ayakta. Her akşam on binler yürüyor, TEM yolunu trafiğe kapatıyor. On binler nasıl Marjinal oluyor, birileri anlatsa da anlasak.
Görünen o ki; Gezi Parkı eylemleri, yurdun dört bir yanında devam edeceğe benziyor. Hal böyle olunca da halkın tamamını kucaklayamayan başbakan, daha çok miting düzenlemek zorunda kalacak.  Kesin olan bir şey varsa o da, artık Türkiye’de hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. “Ben yaptım oldu zihniyeti”  bulduğu her alanda rahatça hareket edemeyecek. Zira bir şeyler değişti…
Burada bir diğer üzücü nokta, askerin de polisle birlikte halka karşı kullanılması. Askeri vesayetten şikâyet edenler, nasıl oluyor da askerden yardım isteyebiliyorlar?
Umarız bu sevgisiz, basiretsiz ve hesap sorucu siyaset, daha başka canların yitip gitmesine sebep olmaz.