Nasip oldu üç defa gittim, gördüm ve gezdim. İmkanım olursa yine gidip gezeceğim. Batum’a Karadeniz’in Antalya’sı dersek herhalde doğru bir değerlendirme de bulunmuş oluruz diye düşünüyorum. Türkiye’nin en doğusuna doğru ilerledikçe Karadeniz’in engin dağlarını saran yeşil örtü Hopa’ya yaklaştıkça Karadeniz’in mavisiyle adeta kucaklaşmak istercesine üzerinize doğru geliyor. Kemalpaşa beldesini geçip Sarp sınır kapısına geldiğinizde Yeşil dağların enginliği size sadece Batum’a doğru dar bir boğazdan geçiş izni veriyor. Batum’a girer girmez modern plajlar sizi karşılıyor. Dağlar denizden giderek uzaklaşırken bakir ovalar göz alabildiğince bereket sunuyor. Kısa bir zaman sonra kumsal ve plajları ile dikkat çeken Ganio kasabasındaki Asparoz kalesini gördükten sonra 15 dakikalık bir yolculuk yapıyor ve Batum’a varıyorsunuz. Hemen hemen üç kişiden birinin Türkçe konuştuğu Batum’un yakın zamanda dünyanın sayılı eğlence ve tatil merkezlerinden birisi olacağı muhakkak. Batum’da günü birlik gezmekle birlikte yatırım yapmak amacıyla gelen Türklerin sayısı oldukça fazla. Ülkemizin kuzeydoğusundaki Artvin ve Ardahan illerine sınırı olan Batum, hafta sonunu değerlendirmek için de önemli bir alternatif olsa gerek. Gürcistan'ın Türkiye sınırında yer alan Acara Özerk Cumhuriyeti'ne bağlı olan Batumi ya da Türkçe ifade ile Batum, komşu bir kent olması dolayısıyla Karadeniz bölgesi başta olmak üzere çok sayıda Türk vatandaşını misafir ediyor. Batum adeta bir Türk kenti olmuş. Özellikle bir Osmanlı eseri olan Orta camii ve bölgesini ziyaret ettiğinizde kendinizi adeta Türkiye’de hissediyorsunuz. Sağınız solunuz hemen her yer Türk restoranları ve Türkçe yazılar, helal yemekler vs. derken Camii bahçesinde namaz saatini bekleyen ve Rus zulmünü yaşamış Müslüman ve Acar yaşlı amcalarla yarı Türkçe anlaşmaya çalışıyorsunuz. Türkiye’den geldiğinizi duyunca sizi bırakmak istemiyorlar. Batum zaman dilimi olarak ta Türkiye'den bir saat ileride yer alıyor. Batum’un yerli nüfusu az ve insanlar fakir. Hemen üç kişiden ikisi turist ve onların çoğu da Türkiye’den gelenler. Batum; Türkiye’den vizesiz TC kimliği ile kolayca giriş yapılması nedeniyle oldukça değişken bir nüfus yapısına sahip. Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletlerinin sağladığı maddi kaynakların yanı sıra Türk iş adamlarının inşaat ve turizm alanlarında yaptıkları yatırımlar Batum ekonomisi için can suyu niteliğinde. Türkiye'den gelen yatırımcıların yatırımları, Batum’a gelen turistler için lüks tatil imkanları sunuyor. Birkaç yıla kalmaz devam eden yatırımlar sonuçlandığında Antalya’da ne varsa Batum’da da o var demek Batum’u anlatmak için daha kolay olsa gerek. Batum’un merkezinde yükselen lüks otellerin hemen tamamı dünyada marka olmuş oteller zincirlerinin birer halkasından oluşuyor. Batum sahilinde boy gösteren ve özellikle akşama doğru açılan turistik eşya tezgahlarını, çaldığı enstrümanları ile tamamlayan sokak sanatçıları, karikatüristler ve ressamlar tamamlıyor. Biliniz ki sanki Bodrum sahillerinde dolaşıyormuş gibi bir hisse kapılıyorsunuz. Sahilde yer alan cafeteryalarda çalışan Acar gençler Türkçe biliyor ve bir süre İstanbul’da çalıştıklarını söylüyorlar. Ancak; Batum’un varoş mahallelerinde kaldıklarını ve ayda beşyüz Lari yaklaşık altıyüz Liraya günde 12 saat çalıştıklarını ifade ediyorlar. Plaj hemen yanı başınızda İster cafede denizi seyredin ve Türk kahvenizi yudumlayın. İsterseniz denize girin. Dilerseniz bisiklet kiralayıp sahilde gezinti yapabilirsiniz. Deniz mi su çok berrak Türkiye’de olsa banko mavi bayrak. Batum adeta bir Açıkhava müzesi gibi. Kent nüfusunun yüzde 80 inin üniversite mezunu olduğu şehir kültürel yapısıyla dikkat çekiyor. Burada kentin sembolü sayılabilecek çok sayıda tarihi yapı var. Güneş, ay ve gezegenlerin hareketlerini takip eden Astroloji saati ve UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesinde yer alan eski banka binası, Yunan mitolojisinin kahramanlarından Medea'nın heykeli ve Botanik Bahçesi de Batum'un mutlaka görülmesi gereken yerlerinden.Batum mutfağının en dikkati çekici ve özgün yemeği haçapuri bizim peynirli pidenin akrabası olsa gerek. Mutfağında et ve balık kültürünün hakim olduğu Batum'dan dönerken Armut suyu yani armutlu gazoz almanızı öneririm.Gürcistan’da sadece iki havaalanı var. Bunlardan birisi Batum’da ve Türkiye tarafından inşa edilmiş. Bu havaalanının ismi Hopa Batum havaalanı.Türkiye’nin her yerinden pasaportsuz olarak Batum havaalanına bilet alabiliyorsunuz. Havaalanına indiğinizde otobüslerle Türkiye’ye transferiniz yapılıyor. Ruslardan kalma binaların dış cephelerinin cilalandığı, sonradan balkonların eklendiği ve yeni yapılan modern binaların yanında renklendirilmeye çalışıldığına şahit oluyorsunuz. Yine Ruslardan kalma tarihi Virgin Maryy kilisesi ile birlikte Ermeni ve Rus kiliseleri Hıristiyan Acar halkın önemli ibadet yerlerinden. Piazza meydanında yer alan saati mutlaka günün herhangi bir saat başında görmelisiniz. Saatin saat başını gösterdiğinde gong çalmasıyla birlikte açılan kapıdan kendini gösteren gelin ve damat sembolü yaklaşık 30 saniye dans ettikten sonra size elveda diyor. Caddelerinde lüks araçların dolaştığı, insanların Türkçe konuştuğu, modern binaların giderek hızla yaygınlaştığı, Türkiye’den giriş ve çıkışların giderek kolaylaştığı, şaşaalı gece hayatının gün be gün dikkat çektiği, Batum’dan yaklaşık 12 bin Lari’ye yani yaklaşık 15 bin liraya iki artı bir yazlık almanız da mümkün. Batum sayesinde ülkemizin kuzeyinde ticari bir hareketlilik oluşmuş. Buradan Batum’da karlı çıkıyor Türkiye’de. Batum Türkiye'den gelenlerin hiç te yabancılık çekmeyeceği detaylara sahip bir kent. Batum; Türkiye’ye ait olmamasına rağmen coğrafyası ve yapısıyla bölgeye bereket sunmuş. Son bir not. Bütün bu bilgilerden sonra aklıma hemen şöyle bir soru takılıyor. Peki ya Batum Bizim olsaydı o zaman ne olurdu? Cevabı çok kolay, Öncelikle İstanbul Karadeniz’den bu kadar göç almaz ve Batum Türkiye’nin kesinlikle ikinci büyük kenti olur ve bu bağlamda İstanbul, İzmir ve Bursa’nın yükü hafiflerdi. Ve sonra Karadeniz insanının engin zekası ile Batum ihya olur Türkiye’nin önemli liman, tarım, turizm, sanayi iş ve ticaret merkezlerinden biri olurdu. Batum’la birlikte Hopa, Artvin, Fındıklı, Arhavi ve Ardeşen’de gelişir ve Türkiye’nin kuzeyi ihya olurdu. Ve ayrıca Subtropikal bir bölgede yer alan. Narenciye ve çay gibi tarımsal ürünler bakımından zengin olan Batum Türkiye için önem arz ederdi. Mondros Mütarekesi uyarınca önce İngilizlere, sonra Ruslara ve sonrasında da Gürcistan’a bırakılan Batum neden Türkiye’ye verilmedi şimdi daha kolay anlaşılıyor. Öyle değil mi?