Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmanın gurur ve onurunu daima taşımakta olan biriyim.
Atatürk’ün çizdiği, çağdaş, yenilikçi, demokratik yolda yürümeye çalışan, ilkelerine sahip çıkan bir vatandaşım.
Yaşadığım bu ülkede, öncelikle emniyet güçlerine, yargı güçlerine ve siyasi yapısallığa güvenmek isterim.Ki gelecek nesillere bırakabileceğimiz ülkeyi, aydınlık yarınlara taşıyabilelim.
19.08.2010 tarihinde gece saat 01.00 civarında aldığım bir haber ile şaşkınlık ve hayal kırıklığı yaşadım.
Kardeşlerim, İstiklal Caddesi’nde yürürken, kalabalık sebebiyle yanında hanımefendi olan bir beyefendi ile çarpışırlar. Bunun üzerine çarptıkları beyefendi, sert bir üslupla ağır (küfürlü) konuşmaya başlar. Küçük kardeşim,özür dileyerek,yanında bir hanımefendi olduğunu hatırlatarak, konuyu yumuşatmaya çalışır. Ancak beyefendi “Polis” olduğunu söyleyerek, ağır ifade ve küfürler içeren üslupla konuşmasını daha da sertleştirir. Bunun  üzerine diğer kardeşim sinirlenir, konuşmasını düzeltmesini, polis olmasının ona bu tarzda konuşma hakkının vermeyeceğini belirtir. Değerli polis memurumuz, tarzını daha da sertleştirir, silahını çıkarır, kardeşimin kafasını bacaklarının arasına alarak, silahın kabzası ile vurmaya başlar. Bunu gören diğer kardeşim, ağabeyinin durumunu kabul edemez ve bunu yapan polis memuruna vurur. Polis memurunun yanında bulunan diğer, polis arkadaşları da olaya katılarak, İstiklal Caddesi’ni, filmlerden tanıdığımız Teksas’a çevirirler. Ellerindeki silahlarla kardeşlerimi ağır şekilde darp ederler. Kanlar içinde kalan kardeşlerim, kendi olanaklarıyla hastaneye giderler, kafalarına dikişler atılır, yüzlerine dikişler atılır. Hastaneden çıkmak üzereyken, gelen bir polis minibüsünden inen 10 ‘a yakın polis memuru, yaralı ve dikişleri henüz atılmış olan kardeşlerimi tekrar darp etmeye başlarlar.
Karşılarındaki polis memuru olması sebebiyle, ne bir rapor tutturuluyor, ne de adli tıp kurumuna götürülüyorlar.
Bilakis, dayak yiyen, darp edilen, yaralanan, hastanelik olan benim kardeşlerim ama raporu alan değerli polis memuru arkadaşımız.
Şimdi sizlere soruyorum; bu ülkede can güvenliğimizi sağlayan, emniyet güçleri böyle davranırsa, kime güveneceğiz, kime inanacağız?
Olayı en kötü şekliyle düşünüyorum;
Kardeşlerimin katil olduğunu, tinerci, gaspçı,v.s olduğunu ele alalım. Polis memuru beyefendinin böyle mi davranması gerekir? Suçları var ise olumsuz davrandılar ise usulünce alır, emniyet merkezine götürür, cezası ne ise o yönde davranır.
Bu tür davranan şahıs, polis midir? Yoksa bir mafya mensubu mudur?
Adalet önüne çıkılacak, umarım Türk polisi gibi Türk yargı sistemi de bizi yanıltmaz, güvenimizi yerle bir etmez.
Ama ben bilinçli bir Türk vatandaşı olarak, Türk Emniyet mensubuna ve adına yakışmayan davranışı sergileyen ”polis memuru” şahısların peşini bırakmayacağım. Sonuna kadar hakkımı arayacağım. Bu ülke, bu kadar ucuz davranan şahısların cirit attığı bir arena değildir.
Herkes hak ettiği cezayı almalı, taşıdığı sorumluluğun bilincinde olmalı, hassasiyetini farkına varmalıdır.
Yüce Türk Emniyet Birimleri’ne ve Yüce Türk Adaleti’ne güveniyorum.
Ve konuya duyarlı tüm vatandaşları bu hassasiyeti paylaşmaya davet ediyorum.
Hiçbir mesleki yetki, ego tatmini için kullanılamaz, kişiselleştirilemez.
Saygılarımla.