Balıkesir Gazeteciler ve Yazarlar Cemiyeti, yerel basının geleceğini konuştu.

Balıkesir Gazeteciler ve Yazarlar Cemiyeti tarafından gazetelerin geleceğinin konuşulduğu ve meslekte öne çıkanlar için ödül töreni programı düzenlendi. 

Balıkesir Gazeteciler ve Yazarlar Cemiyeti tarafından Öğretmenevi’nde düzenlenen toplantıya Çorum'dan da Yayla Haber, Alaca Lider, Osmancık Haber ve Kargı Gazetesi Yöneticisi aynı zamanda Avrupa Gazeteciler Derneği Çorum Temsilcisi Hacı Odabaş katıldı. 

Toplantı da konuşan Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Zakir Avşar, resmi ilanların sona ermesiyle meydana gelen sorunları dile getirirken önemli açıklamalarda bulundu. Avşar, “Yerel basını korumazsak çürürüz” dedi.

Yerel basının demokrasi ve ülkenin geleceği adına önemli bir noktada bulunduğunu belirten Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Zakir Şakir, “Gazetelerin Geleceği” adlı sunumunda önemli örnekler verdi. Balıkesir Gazeteciler ve Yazarlar Cemiyeti Başkanı Semra Aman Akyürek’in daveti üzerine Balıkesir’de yerel basın temsilcileriyle buluşan Prof. Dr. Zakir Avşar, resmi ilanların kaldırılmasıyla birlikte yerel basını bekleyen tehlikeleri anlattı. Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Yücel Yılmaz, yapılan toplantıda Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Zakir Avşar’e plaket takdim etti.

“BALIKESİR MİLLETİMİZİN SESİ OLMUŞTUR”

Balıkesir’in tarihteki yerine değinerek konuşmasına başlayan Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Zakir Avşar, “Balıkesir çok önemli bir vilayet. Milli Mücadele deyince aklımıza ilk gelen şehirlerden birisi de Balıkesir’dir. Hasan Basri Çantay, Mustafa Kemal Samsun yollarındayken Mehmet Akif Ersoy’u alıp getirmiş. Zağnospaşa Camisinde bir vaaz verdirmiştir. Bu vaaz aslında Milli Mücadele’nin en önemli ateşleyicisidir. Bizim tarihimiz içerisinde Balıkesir’in yeri ayrıdır. Mehmet Akif buraya neden gelmiştir? Özgürlük için gelmiştir. Mehmet Akif Zağnospaşa Camisinde neler söylemiştir? Mehmet Akif o günkü statükonun tersine halkın dileğini, halkın yüreğini, istediklerini dile getirmiştir. O Zağnospaşa Camisinde vermiş olduğu vaaz yerel medya üzerinden bütün Anadolu’ya yayılmıştır. Anadolu’da farklı bir duygu ve heyecan yaratmıştır. Mustafa Kemal Paşa İstanbul’dan özel olarak Mehmet Akif’i Milli Mücadeleye katılması için davet etmiş ve getirmiştir. Milli Mücadele’ye Akif’in iştiraki o zamanki Anadolu Gazetelerinde, “Vatan Şairi, Büyük İslam Müteferriki Akif Bey de Milli Mücadeleye Katıldı” diye verilmiştir. Ve altında da Zağnospaşa Camisindeki muhteşem vaaza atıfta bulunarak verilmiştir. Bu yüzden Balıkesir çok önemli bir şehir. Balıkesir milletimizin sesinin temsilcisi olmuştur” şeklinde konuştu.

“BU BİR ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ”

Prof. Dr. Zakir Avşar, “Gerçekleri her gün her an dile getirme ihtiyacımız var. Çünkü gerçekler her zaman tek tek hepimizin lehinedir. Gerçeği üstün tutacaksan yerel basının yaşaması lazım. Yerel basın olmazsa gerçeklerin üstü örtülür. Yerel basındaki herkes birer kahraman. Yerel basının da yaşaması lazım. Bunu bir çıkar mücadelesi olarak değil bir özgürlük mücadelesi olarak ifade etmek lazım. O ilanlardan alınan katma değerleri biz özgürlük olarak yaşıyoruz zaten. Bu mücadeleyi hep beraber verelim” şeklinde konuştu.

“YEREL BASIN DEMOKRASİNİN TEMİNATIDIR”

Balıkesir’de Basın İlan Kurumu yetkilileri ve yerel basın temsilcilerinin katıldığı toplantıda konuşan Hacı Bayram Veli Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Zakir Avşar’ “Özgürlüğümüz, demokrasimiz, çoksesliliğimiz söz konusu. Yerel basın denildiğinde ilk aklımıza gelen özgürlüktür. Demokrasidir. Çok sesliliktir. Çok seslilik olmadan bir demokrasi düşünebilir miyiz? Bunun imkanı yok. O yüzden yerel basını güçlendirmemiz gerekiyor. Basın İlan Kurumu’nun kuruluş amacı zaten budur. Çok sesliliği muhafaza etmesidir. Türkiye’nin bir demokratik yıkıntıya uğraması neticesinde Basın İlan Kurumu inşa edilmiştir. Türkiye bir daha darbelerle karşı karşıya gelmesin diye kurulmuştur Basın İlan Kurumu. Türkiye’nin demokrasiyi içselleştirmesinin, darbelerle yüz yüze gelmemesinin çaresi olarak da yerel basının güçlü olması görülmüştür. Besleme basın değil. Kendi ayakları üzerinde kendi kaynaklarıyla ayakta duran halkı bilgilendiren, bilinçlendiren, eğiten, aydınlatan bir basın. Basın İlan Kurumu’nun kuruluşu da bunun içindir. Bugüne kadar da Basın İlan Kurumu hakikaten çok büyük başarılara imza atmıştır. Yerel basınımız güçlenmiştir. Bugüne kadar basın ilan kurumundan ilan alan bin 200’ün üzerinde kurum ve yayın kuruluşu var. Bu çok iyi bir şeydir. Muazzam birçok seslilik var. Bunu azımsamamak lazım. Türkiye’de insanların söylemek istediği herşeyi söyleyebildiği bir iklim var demektir. Yerel basın bunun teminatıdır” ifadelerini kullandı.

“YEREL MEDYA BİZİM YÜZ AKIMIZ”

Dekan Avşar, “Üzüntü ve endişe verici bir gelişme ile karşı karşıyayız. Yargı Reformu Paketi içerisinde Yerel Basının kaynaklarını sınırlayacak bir yaklaşım ortaya çıktı. Hukuk mühendisliği kalmadı. Hukuk Mühendisliği çok önemlidir. Kanun yapma teknikleri çok önemlidir. Ben uzun yıllar Başbakanlıkta bürokrat olarak çalıştım. Çalıştığımız süre içerisinde gerek kanun gerekse ikinci mevzuatlar düzenlenirken tüm tarafların görüşleri alınırdı. Buna titizlikle önem verilirdi. Ayrıca çıkacak olan mevzuatın her taraf üzerindeki etkisi tek tek tartışılıp ölçülüp biçilirdi. Kanunlar ya da mevzuat yapılırken niçin yapılır? Bir yenilik ve düzen getirebilmek için daha iyiye gitmek için yapılırdı. Kanunlar bizi mevcut olandan geriye götürecekse yapılmasında biz anlam var mı? Reform dediğimiz şey bazı sektörleri ortadan kaldırıyor ve yaşam hakkını elinden alıyorsa bu bir reform değildir. Bu bir yok etmedir. Buna reform değildir. Hele ki bu “Yargı Reformu” diye Adalet Bakanlığı’nın önünde görmüş olduğumuz bir çalışma ise eğer bu daha da vahimdir. Kıymetli Bakanımız ile bir dostluğumuz var. Kendisini çok sever ve sayarım. Kendisi özgürlüğe çok önem veren bir insandır. İnanıyorum ki bu konuyu anlayacaktır” ifadelerini kullandı.

“İLAN GELMEZSE YEREL BASIN YARI YARIYA AZALIR”

Yerel basın temsilcilerine de çağrıda bulunan Avşar, “Yerel basının yek vücut sesini duyurması da gerekiyor. Yerel basının derdini doğru bir şekilde ifade etmesi sorunu çözecektir. Yerel basının ayakta kalabilmesi için hükümet dışı kaynaklara ihtiyacı var. Bağımsızlığını, tarafsızlığını koruyabilmesi için de hükümet dışı kaynaklara ihtiyacı var. Hükümet dışı kaynaklar da böyle yollarla temin edilir. Kanun zamanında düzenlenirken yerel basının ayakta kalabilmesi için Basın İlan Kurumu’nu oluşturmuş. Oradan da gelir sağlamak adına resmi ilanların yayınlanması gibi bir ilke söylenmiştir. Bağımsızlığa zarar vermeyen ve gelirleri garanti eden bir ilkedir. Bundan vazgeçmemiz demek bir süre sonra yerel basındaki arkadaşlarımızın bazılarının yaşayamaması demektir. Eğer bu ilanlar bu şekilde giderse yerel basındaki sayı yarı yarıya düşecek demektir. Çünkü çok mükellefiyet, gider kalemleri var.” Dedi.

“MEZUNLARIMIZ İŞSİZ Mİ KALACAK?”

Yerel basının azalmasıyla istihdam sorununun da ortaya çıkacağını söyleyen Prof. Dr. Zakir Avşar, “Geçtiğimiz bütün İletişim Fakültelerinden mezun olan öğrenci sayısı yıl 8 bin 76. Bu kadar mezunu yerel basını da öldürürsek kim istihdam edecek? Kaldı ki şu anda 10 bine yakın yerel basında istihdam var. Bu çok önemli bir sayıdır. Biz ne yapacağız? Bu insanlara “Gidin kapının önünde durun” mu diyeceğiz? Öyle bir hakkımız var mı? O yüzden daha aklı başında hareket etmemiz, daha makul bir çizgi üzerinde durmamız gerekiyor. Biz aslında bunu tartışmak yerine yerel basını nasıl güçlendiririzi tartışmalıydık. Bunu da düşünmek zorundayız 15 Temmuz’un yıl dönümü geliyor. Türkiye’de demokrasinin saldırıya uğraması tehlikesinin şu çağda bile olduğu ama bunu püskürtme gücünün millette olması demektir. Bu millet nasıl püskürttü peki bunu? Çokseslilikle püskürttü. Medya olmasaydı 15 Temmuz bu kadar rahatlıkla püskürtülebilir miydi? İnsanlar bu kadar rahatlıkla sokaklara çıkabilir miydi? Türk Medyası 15 Temmuz’da muazzam bir sınav vermiştir. Muazzam bir başarı göstermiştir. Kendini kanıtlamıştır. Demokrasinin, insan haklarının, özgürlüğün yanında olduğunu kanıtlamıştır. Şimdi bu kadar net bir şekilde tarafını belli eden Türk medyasına yönelik olarak bence daha güçlendirici faaliyetlerde bulunmamız lazım. Onun gücünü azaltıcı faaliyetlerin hiçbirimize zerre kadar faydası yoktur. Bundan bir netice çıkmaz. Bu bize zararlıdır. Ne kadar çok farklı ses çıkarsa birbirimizi o kadar anlama şansına sahip oluruz. Ama sesleri kısarsak ve tek sese döndürürsek birbirimizi anlamayız. Herkesin birbirine yalan söylediği bir dünyada nereye gidebiliriz? ” dedi.

Prof. Dr. Avşar; “Ben bir dönem RTÜK üyeliği, RTÜK Başkan Vekilliği yaptım. O dönemde de yerel medyanın güçlendirilmesi için çalıştım. Yerel medyanın üzerindeki yükün azaltılması için çalıştım. O zaman da aynı şeyleri savundum şimdi de aynı şeyleri savunuyorum. Yerel medya bizim yüz akımızdır. Medarı iftiharımızdır. Sayın Cumhurbaşkanımıza da söyledim. ‘Biz manşetlerle çarpışa çarpışa bugünlere geldik dediniz’ Siz manşetlerle çarpışa çarpışa geldiniz. Size ‘Muhtar bile olamaz’ manşeti atılırken sizin efsanenizi yerel basın yazıyordu dedim. ‘Haklısınız’ dedi. Yerel basın olmasaydı bugün Türkiye bu kadar özgür olabilir miydi?” ifadelerini kullandı.

“AYAĞIMIZA SIKIYORUZ”

Prof. Dr. Zakir Avşar, “Yerel basında çalışan herkes birer kahraman. Zorluklar içinde büyük işler başarılıyor. Nereden nereye geldi diyoruz ya bazen. Bunu yerel basının arşivini incelediğimiz zaman net bir şekilde görebiliriz. Yerel basın her zaman teşvikkar oldu. Ben bir kez daha sesleniyorum. Ayağımıza sıkmayalım. Yerel basını güçlendirelim. Yerel basın güçlü olduğu zaman demokrasi teminat altındadır. Çokseslilik teminat altındadır. Türkiye’deki en büyük haksızlıkları, hırsızlıkları, yönetsel yanlışları ortaya koyan da yerel basın olmuştur. Yerel basın bunları ifşa etmiştir. Ulusal basın da üstüne üstüne gitmiştir. Ulusal basının gündemi de her zaman yerel basın üzerinden işler. Yerel basını korumazsak çürürüz. Eğer biz çürümeye razıysak eyvallah devam edelim. Ama neden çürüyelim. Yerel basını güçlendirmek zorundayız. Ya demokrasiden vazgeçeceğiz, ya hukukun üstünlüğünden, insan haklarından vazgeçeceğiz ya da yerel medyayı güçlendireceğiz. Bu resmi ilanları vermemenin maliyeti eğer sizin özgürlüğünüzse, insan haklarıysa bu büyük bir maliyettir. Bunun adı reform olmaz. Doğru yerden bakıldığında düşünce ve yaklaşım değişecektir” ifadelerini kullandı.

Yayla Haber