Büro Memur-Sen Çorum Şube Başkanı Erdoğan Cengiz, "Bugün bir millet olarak hala tarih sahnesinde bir yere sahipsek, bugün bir millet olarak bizi biz yapan inanç değerlerine sahipsek, bugün tüm olumsuzluklara rağmen yine de bağımsız ve özgür kalabilmişsek, bunları Çanakkale'deki tarife sığmaz fedakarlığa borçluyuz" dedi.
Çanakkale Zaferi'nin 101. yıldönümü nedeniyle bir açıklama yapan Erdoğan Cengiz, Çanakkale Savaşı'nın, topyekün bir milletin kendi değerlerine sahip çıkmasının destansı hikayesi olduğunu vurguladı.
Cengiz, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
"Bugün Çanakkale Harbi'nin yıldönümü. Bundan bir asır önce dünya emperyalizminin önde gelen devletleri, oluşturduklar devasa ordu ve donanma ile dayandıkları Çanakkale Boğazı'nda ağır bir yenilgiye uğratılmışlardı.
İslam vatanını aralarında paylaşmak için bir araya gelen ve neredeyse sömürge ülkelerinin tamamından toplanan askerlerden müteşekkil o muazzam silah gücü, göğüslerinde taşıdıkları imandan başka silahları olmayan vatan evlatlarının destansı direnişi karşısında çaresiz geri çekilmişlerdi. Ve bu sadece bir yenilgi, sadece bir geri çekilme değildi. Bu zafer, tarihin kırılma noktalarından biriydi.
Her milletin tarihinde böyle büyük ve önemli dönüm noktaları vardır. Bu dönüm noktaları o milletin tarihine yeni bir yön kazandırır. Ama bazı olaylar da vardır ki, yalnızca bir milletin tarihini etkilemekle kalmaz, tüm dünya milletlerinin tarihini etkiler. 1915 yılında cereyan eden Çanakkale harbi, bu milletin asli değeri olan evlatlarının Çanakkale'de verdikleri bu emsalsiz mücadele, işte tarihin böyle pek fazla kaydetmediği, az rastlanır olaylardan birisidir.
İşte o yüzden Çanakkale cephesi yalnızca 1. Dünya savaşının en önemli cephelerinden biri değildir. Çanakkale Boğazı yalnızca 7 düvelin engellendiği, durdurulduğu bir nokta da değildir. Çanakkale Harbi ve burada dökülen kan, bütün bunlardan daha fazla bir şeydir.
Bundan dolayıdır ki, Çanakkale bir savaş olarak değil de bir milletin ölüm kalım mücadelesinin bir parçası olarak ele alındığında doğru anlaşılabilecektir. Çanakkale, topyekün bir milletin kendi değerlerine sahip çıkmasının destansı hikayesidir. Mehmet Akif'in Çanakkale şehitleri için söylemiş olduğu, "Bedr'in aslanları ancak bu kadar şanlı idi" sözünü bu açıdan değerlendirmek gerekiyor.
Bugün bir millet olarak hala tarih sahnesinde bir yere sahipsek, bugün bir millet olarak bizi biz yapan inanç değerlerine sahipsek, bugün tüm olumsuzluklara rağmen yine de bağımsız ve özgür kalabilmişsek, bunları Çanakkale'deki tarife sığmaz fedakarlığa borçluyuz. İyi bilmeliyiz ki, Çanakkale'de inançlarının bedelini ödeyen o yüz binlerin bunda büyük bir
payı ve hakkı vardır. O yüzden onları şükran ve rahmetle anmamız gerekiyor.
Peki, bugün biz üzerimizde hak sahibi olan, o yüzbinleri aşan şehitlere karşı gereğince ve yeterince vefalı mıyız?
Onların uğruna canlarını feda ettikleri değerlere yeterince sahip çıkabiliyor muyuz?
Geleceklerini, gelecek kaygılarını bir tarafa atarak milletlerinin kurtuluşu için onları seferber eden sorumluluk duygusunun nasıl bir şey olduğunu anlamak için az da olsa bir çaba içerisine giriyor muyuz?
Bu soruların cevabının canı yürekten evet olmadığını maalesef itiraf etmeliyiz. Bugün keyfe keder sürdürdüğümüz yaşamımızı kimlerin canlarının pahasına sürdürdüğümüz hiç mi hiç aklımıza gelmiyor.
İşte bu sebeplerden dolayı, Çanakkale Harbini ve o harbin şehitlerini anlamak sadece gösterişli törenler düzenleyerek olmaz. Hatta bazen o gösterişli, bol yaldızlı resmi törenler onları doğru olarak görmemizi ve anlamamızı da engelleyebilir. Bugün ne hazindir ki, Çanakkale'de uğruna can verilen değerler unutulmuş, unutturulmuş durumdadır.
Ama bütün bu olumsuzluklar, o aziz şehitlere karşı sorumluluklarımızı yerine getirmeye engel olamaz. Bugün bize düşen görev, şehitlerin emanetine sahip çıkmak, onların göz kırpmadan uğruna canlarını feda ettikleri değerleri kuşanmak olmalıdır.
Bu duygu ve düşüncelerle Çanakkale zaferinin 101. yıldönümünü kutluyor, herkesi yaşamış olduğu hayatı yeniden gözden geçirmeye, sorgulayıcı bir düşünme faaliyetine ve sorumluluklarını idrak etmeye çağırıyorum.