Çorum’da “Kur-an’dan Hayata” isimli bir konferans düzenlendi. 
Kur’an-ı Kerim’i birlikte okuma, doğru anlama ve vahiyi hayata taşıma amacıyla kurulan Çorum Kur’an Halkaları Grubu, Mevlit Kandili dolayısıyla “Kur’andan Hayata” konulu konferans düzenledi. Dün akşam Devlet Tiyatrosu Salonu’nda gerçekleştirilen etkinliğe 19 Mayıs Üniversitesi Tefsir Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Okuyan konuşmacı olarak katıldı. 
Konferans, Kur’an Halkaları’nın tanıtım videosu ile başladı.
Grubun; insanlara Kur’an’ın mesajını doğru bir şekilde iletmek ve halkalara katılanlara ‘Allah’ın bak dediği yerden’ bakabilecek bir anlayış kazandırarak, Kur’an-ı anlayan, vahiyle inşa olmuş 5 A (aşk, adanmışlık, aidiyet, amelisalih ve ahde vefa) sahibi, sorumluluğunun bilincinde, şahsiyetli, aktif, iyi insanlar eliyle hayatı inşa etmeyi amaçladığı belirtildi. 
Çorum Yörükevler Camii Müezzini İdris Satılmış’ın Kur’an-ı Kerim tivaletinin ardından 19 Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tefsir Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Okuyan “Kur-an’dan Hayata” konulu konuşma yaptı. 
Çorum halkının ve tüm İslam aleminin Mevlit Kandili’ni kutlayan Mehmet Okuyan, Çorum’da adında Kur’an geçen birçok organizasyon düzenlendiğini ve bu durumdan çok memnun olduğunu dile getirdi. Prof. Dr. Okuyan, Mevlit Kandili’nin kendisi için hem hüzün hem de sevinç ifade ettiğini belirterek, asıl kutlu doğum haftasının Hz. Muhammed’e vahiy inmeye başladığı gün olduğunu söyledi. Okuyan sözlerini şu şekilde sürdürdü: 
“Mevlit Kandili benim için gerçekten çok zor bir algı zamanı. 4 yıl önce Peygamberimizin doğduğu gece babamı kaybettim. Rahmetli babam Kandil gecesi Rahmeti Rahmana doğru yolculuğa çıktı. Şimdi ben bu kandili nasıl algılayayım? Peygamberimiz maddi vücuduyla dünyayı şereflendirdi, başım gözüm üstüne. Ama dünyada en çok sevdiğim insanlardan biri avucumun içerisinden ilahı huzura doğru yolculuğa çıktı. Sevinç ile hüzün benim için bu gece birbirine karışıyor. İşin ortasını bulma noktasında bir şey söyleyeyim ve meselenin böyle duygusal boyutta gitmesini biraz dağıtalım. 
Ben babamdan konuştuğum zaman yüreğim burkuluyor, gözlerim yaşarıyor. Herkes babasını çok sever ama ben babamı çok daha fazla seviyordum. Her geçen gün özlemi biraz daha artıyor. Babamla yaptığım kavgaları bile özledim. Keşke babam sağ olsaydı da onunla kavga ederken sadece onu dinleseydim, ben ağzımı hiç açmasaydım. Babası sağ olanlara duyuruyorum; babanızın nefesini nimet sayın. Nefesi nimet olsun. Emin olun gidince yeri dolmuyor. Allah sizi de bizi de yakınlarımızla mahşerde cennette buluştursun inşallah. İyi ki ahrete inanıyoruz ve sevdiklerimizle inşallah cennette buluşacağız. 
Mevlit Kandili ile alakalı bir fikriyatımı sizlerle paylaşmak isterim. Mevlit Kandili Peygamberimizin doğumu ile alakalı bir kutlama zamanıdır. Öyle yerleşmiş ve çok çok eskiden beri gelmiyor. Kandil kavramı literatürümüze sonradan yerleşmiş bir kavram. Onun için; üzerinde fazla durmak, çok fazla ciddiye almak ve konuşmak da istemiyorum. Böyle kandillerle vakit geçirecek zamanımız yok. Ama peygamberlikle alakalı bir duyarlılık ortaya koymak mecburiyetindeyiz. Bir duyarlılık olsun ki o duyarlılık peygamberimizin hayatı içinde bir anlam ifade etsin. Meseleye öyle bir yerden bakalım ki baktığımız o noktada peygamberimiz bizimle aynı hissiyatın sahibi kılınmış olsun. Öyle bir doğumdan söz edelim ki, o doğum peygamberimiz için de çok anlamlı olsun. 
1989 yılından bu yana Türkiye’de kutlu doğum haftaları diye bir gündemimiz var. Mesele Hz. Peygamberimizin doğumu ile alakalı ise kutlu doğum haftalarının şu günlerde olması gerekir. Bunun normal olanı budur. Rebiülevvel ayının 12’si bir hafta. Bu böyle uygulanmıyor. Daha çok miladi yıl esas alınarak nisan ayının yirmisi baz alınarak böyle bir kutlu doğum uygulaması yapılıyor. Böyle kutlu doğum kutlamaları, belli gün kutlamaları bizim literatürümüzde yok. Bunlar baka taraflardan geldi. Biz Hz. Peygamberimizden hasretimizi bir haftanın organizasyonu ile şekillendiremeyiz. Hz. Muhammed’e olan sevgimizi bir haftalık anma programlarına sıkıştıramayız. Biz Hz. Muhammed’e duyduğumuz sevgiyi onu anarak ifade edemeyiz. Bizim için Hz. Muhammed’i anmak değil, bizim için Hz. Muhammed’i anlamak esastır. Anmaktan anlamaya doğru bir sıçrama yapmak zorundayız. Çünkü biz Hz. Muhammed’i anıların konusu olarak görmeyiz. Bize göre Hz. Muhammed anılmayı değil anlatılmayı beklemektedir. Aslında kutlu doğum haftası demek Hz. Peygamber için de önemli bir anlam taşıyan bir zaman dilimiyle buluşturulmalıdır. 
Bir gün eğer karar mekanizmasının herhangi bir yerinde sözü dinlenen bir imkanım olursa kutlu doğum haftasını Hz. Peygamberin vahiy almaya başladığı zaman diye ilan ederim.  Hz. Muhammed’in vahiy aldığı zamandır asıl kutlu doğum. Çünkü onun için de asıl önemli olan doğum odur. Yani temmuz ayı ile ağustos ayının ramazana denk gelen günleri Kadir Gecesini içine alan o zaman dilimidir asıl kutlu doğum. Meseleyi vahiyle buluşturmaya gayret etmektir mühim olan. Doğru olan duyarlılık ortaya koymayı isteyenler için asıl üzerinde durulması gereken nokta meseleyi vahiy ile ilişkilendirmek. Hepiniz mutlak süratle bireysiniz. Kur’an-ın 94. Suresi İnşirah Suresidir. Birinci ayeti çok harika bir ifadeye sahiptir. “Biz senin için yüreğini ferahlatmadık mı? Senin için gönlünü ferahlatmadık mı? Senin için yüreğini genişletmedik mi? Belini çatırdatan o korkunç yükü indirip atmadık mı? Neydi Peygamberimizin belini çatırdatan yük? Mekke’nin o gün içerisinde bulunduğu fakat kendisinin içerisinde bulunmayı reddettiği, ürktüğü, tiksindiği korkunç, ahlaksız yapı idi. 
Peygamberimiz bu arada kendiliğinden herhangi bir çözüm de üretemediği Hira Mağarası’na çıkıyordu. Hira Mağarası’na Mekke’ye kuş bakışı manzara seyri için çıkmıyordu. Piknik yapmak ya da temiz hava teneffüs etmek için de çıkmıyordu. Onun Hira’ya çıkış sebebi Mekke’nin ağır ahlaksız yapısından duyduğu sıkıntılardan kaçmak ve hakikatın izini sürmek idi. İşte Hira’da kaldığı zamanların birinde 610 yılının Ramazan ayının Kadir Gecesi’nde Cebrail O’na vahiy getirdi.”