Memur-Sen İl Temsilcisi Ahmet Saatçi, 30 Kasım 2012 Cuma günü TBMM Çankaya kapısı önünde saat 14.00’te Memur-Sen tarafından yapılan “Kamuda Başörtüsü Serbest Olmalı” adlı eylem hakkında bilgi verdi. Saatçi, Memur-Sen Kadınlar Komisyonu Başkanı Arife Topçuoğlu tarafından yapılan açıklamayı duyurmak ve kamuoyu ile paylaşmak adına yaptığı açıklamada: “Biz Memur-Sen olarak ‘insanı ilgilendiren her şeyle ilgiliyiz, her şeyde tarafız' dedik ve gereğini yaptık. Bunun için bir sınır da gözetmedik. Bugün burada, başını örten vatandaşlarına savaş açanlarca onları en temel haklarından mahrum bırakmak için konulan bir yasağın kaldırılması için toplandık” dedi.
Saatçi’nin verdiği bilgiye göre, eylem sırasında şu açıklama yapıldı:
“Duvarlarında, egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğu yazılı olan TBMM, milletten gelen bu talebe kulaklarını tıkamadan, gereğini yapmalıdır. Bugün buradan yükselen ses, kıstırılmışların, yok sayılmışların, görmezden gelinmişlerin sesidir, itirazıdır. İkna odalarında tehdit edilmiş, onurları kalpleri kırılmış bu ülkenin öz çocuklarının haykırışıdır. İnancından dolayı başlarını örttüğü için hala “parya muamelesi” gören bizlerin itirazı var. Sahip olduğumuz en temel haklarımızın yasaklanmasına itirazımız var. İnsan doğasının itirazı var: Dünyanın en şerefli, en onurlu, en mükemmel varlığına yapılana bakın: Karanlık, kibirli güç odakları çıkarlarını korumak için giriştikleri kavgayı, inancımızın gereği olan başörtüsü üzerinden yürütüyorlar.
Devlet, şiddet gören kadını koruyor. Ancak aynı devlet, kadının başını kapatarak TBMM’ye gelmesini, kamu hizmetinde görev almasını yasaklayarak bizzat kendisi şiddet uyguluyor. Üniversitede rektörlerin lütfuyla başlarını örtebilen kızlarımız, başlarını açmadan kamuda görev yapamıyorlar. Bu cinsiyet ayrımıdır. Bu ayrıma son verilmesi için çok bedel ödedik, bundan sonra ödemek istemiyoruz. Türkiye bu ayıptan kurtulmalı, kadınları inançlarını yaşama konusunda sınırlamaktan vaçgeçmelidir. Anayasa’da bulunmayan bir yasak, iç tüzük, yönetmelik hatta genelge gibi anayasaya uygun olması gereken düzenlemelerle var ediliyor. Anayasada korunan bir hak, yönetmelikle yok sayılıyor. Artık yeter! Aklımıza, ruhumuza giydirilmeye çalışılan deli gömleklerine hayır diyoruz.
Başörtüsü yasağı, sadece kadın-erkek eşitliğine değil, kadın-kadın eşitliğine de aykırı bir uygulamadır. Başını örten kadınlar TBMM’ye giremezken, kamuda görev alamazken, onunla aynı inancı taşıyan erkeğin ve hemcinsi olan başı açık kadının memur olabilmesi, milletvekili seçilmesi bize adil gelmiyor. Bu, devlet eliyle kadına yönelik ayrımcılık ve şiddetten başka bir şey değildir.
Bugün sesimizi duyurmak için geldiğimiz TBMM’de yıllar önce Merve Kavakçı’ya haddi bildirilmişti. Çünkü o başörtülüydü. Milletvekilliği başörtüsü gerekçe yapılarak gasp edilmişti. Türkiye kendi insanına bunları yaparken Avrupa’da, başörtülü kadınlar bakan, milletvekili, belediye başkanı seçildiler, seçiliyorlar.
Kendi yurttaşına yabancılaşmış,  onları tebaa gören bürokratik oligarşinin bir dayatması olarak başlayan başörtüsü yasağının, vesayetin zincirlerinin ve kelepçelerinin kırılıp, kirli oyunlarının bozulmasına karşın devam etmesi kabul edilebilir bir durum değildir. Bürokratik oligarşinin getirdiği yasakların hala hayatımızı yönetmesi sona ermelidir.
Referandum süreciyle başlayan demokratikleşme ve özgürlükçü çabaları hem destekledik, hem de hızlandırdık. Bu çabalar, 28 Şubat sürecinin dayatması kesintisiz eğitimin ve okullardaki tek tip kıyafet dayatmasının kaldırılmasını sağladı. Bunlar önemli adımlardır. Bu adımları, daha fazla gecikmeden kamuda başörtüsü yasağının kaldırılması takip etmelidir.
Başını örten kadınlara yıllardır reva görülen hukuksuz uygulamalar bir ötekileştirmedir. Ötekileştirmeye artık son vermeliyiz. Kadınların imani ve insani değerlerini görmezden gelerek üretilen bu yasak açık bir insanlık ayıbıdır.  Başörtülü kadınların sahip olduğu değerleri, birikim ve eğitimlerini görmezden gelen ve onların enerjilerini yok eden bütün uygulamaların son bulmasını istiyoruz. Toplumsal hayatın hiçbir aşamasında sorun olarak görülmeyen başörtüsü, toplum mühendisleri eliyle sorun haline getirilmiştir. Biz sorunu, onu var eden yasağı bitirerek çözmek için burdayız.
Gerek İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi gerek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde din ve vicdan özgürlüğü kapsamında başörtüsü serbestîsi açıkça ifade edildiği halde, bu pazarlık edilemez temel insan hakkı, bu güne kadar “hukuksuzların egemenliği”yle gasbedilmiştir.  Egemenlerin insafsız iradesiyle biçimlenen “Devlet Memurları Kanununun, “Adaylık Devresi İçinde Göreve Son Verme” başlıklı 56. madde hükmünü ve diğer madde hükümlerini keyifleri istemediği için, kalpler ve kalemler titremeden uygulanması sonucu sayıları on binleri aşan aday memur ve kamu görevlisinin işlerinden olmasını yakın tarihimiz bir utanç levhası olarak yazmıştır.
Ancak bizler, bu ülkenin asli üyeleri, bütün vatandaşlık sorumluluklarını yerine getiren bireyler olarak, yeni bir sayfa açılmasını, yeni bir dünya, yeni bir Türkiye kurulurken her alanda sorumluluk almak ve hiçbir ayrımcılığa tabi tutulmadan özgür ve onurlu birer vatandaş olarak yaşamak istiyoruz. Bizler bir eli Tokyo’da diğer eli New York’ta gözleri İstanbul ve Ankara’da konumlanmak suretiyle dünyayı kucaklayan, gerçek dünya vatandaşı kadınlar olmaktan bahsediyoruz. Biz bu yolda, sorun üreten değil, çare üreten, teknoloji üreten, fikir üreten, huzur üreten başı örtülü-başı açık kadınlar olarak hep birlikte çalışmak ve yaşamak istiyoruz.
Çağdaşlaşma adına elimizden alınan, alınmaya devam edilen haklarımız var. Ve biz bu süreci durdurmak, gasp edilen haklarımızı almak, asli doğamızla hak ettiğimiz, özgür ve kendine yeten bir hayat istiyoruz.
Serbest mesleklere mensup kadınların çalışma hayatı önünde de kıyafet yönetmeliği büyük bir engel teşkil etmektedir. Barolar ve meslek odaları, avukat, mühendis, doktor olan kadınların mesleklerini serbest icra etmelerini de anılan yönetmeliğin “baş daima açık” hükmüne dayandırdıkları haksız ve hukuksuz kurallarla engellemektedir. Bir mühendis, başı açık fotoğraf vermeden meslek odasına üye olamamakta ve odaya üye olamayan mühendis mesleğini serbest icra etme hakkını kullanamamaktadır. Aynı şekilde barolar da avukatların başörtülü çalışmasına engel olmakta ve hatta bu yasakçı anlayışı, baro seçimlerinde oy getiren bir rant aracı olarak kullanmaktadırlar. Devlet bu ayıptan kurtulmalı, kadınların inançları doğrultusunda giyinme hakkını teminat altına almalıdır.
İsteyen, uluslar arası hukuktan doğan yükümlülükleri yerine getirmek desin;
İsteyen, din ve vicdan hürriyeti, inanç hürriyeti, ifade hürriyeti desin;
İsteyen, kadın hakları gereği desin;
İsteyen, sürdürülebilir kalkınma ve istihdamın arttırılması gibi ekonomik gerekçeler desin;
İsteyen, kadına yönelik şiddete son desin;
İsteyen ayrımcılıkla mücadele desin;
İsteyen, demokrasinin gereğidir desin;
İsteyen, batıdaki islamafobia ile mücadele etmek desin;
İsteyen, demokrasi ve özgürlük özlemi içindeki doğuya model olmak desin;
Sonuç: kamuda başörtüsüne özgürlük olacaktır.”