Türk Büro Sen Çorum Şube Başkanı Sami Çam, Ankara’da meydana terör saldırısını kınadı.
Türk Büro Sen Şube Başkanlığı’nda bir basın toplantısı gerçekleştiren Çam, Türkiye’de olağanüstü hal veya sıkıyönetimin ilan edilmesi gerektiğini savundu.
"Ankara’nın göbeğinde patlayan ve 37 vatandaşımızın hayatını kaybetmesine, 125 vatandaşımızın yaralanmasına sebep olan, alçakça saldırıyı tüm nefretimizle kınıyoruz” diyen Çam, Ortadoğu’nun dehlizlerinde Ankara’yı Bağdatlaştırmak, Türkiye’yi Suriyeleştirmek isteyen güçlerin Türk Milletinin sinesine çarparak bu alçak planlarının hiçbir zaman başarıya ulaşamayacağını söyledi.
Çam konuşmasında şunları belirtti:
“Bizler Türk milletinin birlik ve beraberliğe her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğuna ve iktidarıyla, muhalefetiyle, sivil toplum örgütleriyle bu cennet vatanımızın ebediyen yaşaması için herkesin elini taşın altına koyup kardeşlik hukukunun tesis edilmesi gerektiğine inanıyoruz. Terör acımasız yüzünü bir kez daha sivil ve masum insanları katlederek göstermiştir. Terörün her türlüsünün lanetlenmesi ve kınanması bu topraklarda yaşayan insanlarımızın asli görevidir. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bu topraklar var olduğu günden bu tarafa haini, yerli işbirlikçisi hiç bitmemiştir. Ama bu Devletin İstiklal Marşı vatan evlatlarına “Korkma!” diye seslenir. Türk Milleti mensuplarının marşından da anlaşılacağı üzere hiçbir şart altında ve hiç kimseden hiçbir terör örgütüne, hiçbir devlete eyvallah etmeden Yüce Türk Devletini ilelebet muhafaza ve müdafaa edecektir. Türk toprakları üzerinde hesap kuranlar, proje hazırlayanlar, taşeron terör örgütlerini kullanarak canımızı acıtmak isteyenler bu akıttıkları kanda muhakkak bir gün kendileri boğulacaktır.

7 AYDA KIBRIS’TAN DAHA FAZLA ŞEHİT VERDİK
23 Temmuz'dan bu tarafa milletimiz yaklaşık 500 şehit vermiştir. Oysa biz 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’nda 498 şehit vermiştik. Bizim kiminle, nasıl mücadele ettiğimizi iktidar sahipleri ve yetkilileri iyi tahlil etmek zorundadır. Güvenlik zafiyeti maalesef ülkemizde hat safhadadır. Terörle mücadele konusunda devletimiz gereken istihbaratı ve güvenlik politikalarını uygulamamaktadır. Terör örgütlerinin finansal destekçilerine yardım ve yataklık yapanlara, silah tedarikçilerine işlem yapılmaması bizi endişelendirmektedir.
Terörle mücadelede sadece eline silah almış terör örgütü mensuplarıyla silahlı çatışmalar bir mücadele tarzı değildir. Bataklığın kökünü kurutabilmek için tüm destekçilerinin de ifşa edilip gerekli en ağır cezalara çarptırılması gerekmektedir.
Bunun için;
1-Terör örgütünün üst düzey yöneticileri nerde yaşıyorsa, Kandildekini Kandilde, Suriye’dekini Suriye’de, Avrupa’da yaşayanları da Avrupa’da biran önce yok edilmelidir. Ki Türk Devleti bunu 1980’li yıllarda asala terör örgütünü nasıl bitirdiyse aynı yöntemlerle terör örgütünün üst yönetimleri imha edilmelidir.
2-Ülkemizin içerisinde bulunan yabancı uyruklu, denetimi, kimliği, kişiliği, hangi istihbarat örgütleriyle bağlantısı olduğu tespit edilemeyen ne kadar yabancı uyruklu insanlar var ise acilen Türk toprakları dışına çıkartılıp, kendi ülkelerinde tampon bölgelere yerleştirilerek bakımı orada sağlanmalıdır.
3- Son zamanlarda yaşanan terör olayları daha kötü felaketlere mahal vermemek için ve terörle daha etkili mücadele edebilmek adına sokağa çıkma yasaklarından ziyade ülkemizde acilen olağanüstü hal ve sıkıyönetim ilan edilmelidir.

TERÖR VE ÇOCUKLARA TECAVÜZ SUÇLARINA İDAM
Ülkemizde edebin, hayanın, törenin, imanın, ahlakın, bütün kutsal değerlerimizin içinin boşaltıldığı, insanların bilinçaltına atılmış hayvani duygularının su yüzüne çıktığı bir dönem yaşıyoruz. Bunu iki şekilde görmekteyiz. 1-Terör olaylarının acımasızlığı, 2-Toplumdaki ve en son ahlaki çöküntü olarak Karamanda yaşanan küçük çocuklara uygulanan cinsel istismardır. Bizler çocuklarımızın geleceğinden endişe ediyoruz. Toplumumuz ahlaki bir buhran yaşamaktadır. Bu buhrana sebep olanlar maalesef kendilerine çeşitli sivil toplum örgütlerinde ve vakıflarda yer bulabilmektedirler. Bazı grupların dünyadaki tek idealleri olan ve bir nevi emperyalizme hizmet eden para, makam ve nisa üçlemesini toplumun değer yargılarını yok ederek ve ahlaksızca kullanmaktadırlar. Bizler ülkemizin geleceği için her türlü sapkınlığa düşmüş insanların bir an önce toplumdan ayrıştırılması gerektiğini düşünüyoruz. Bu vesileyle bizler ülkemizde cinsel istismar ve terör suçlarının idam cezası getirilerek bu suçları işleyenlerin aleni şekilde, toplumun gözü önünde idam edilmelerini talep ediyoruz.
Türk Büro Sen olarak ülkemize yapılan bu tür hain saldırıların tekrar yaşanmaması en büyük temennimizdir. Şehit düşen vatandaşlarımıza rahmet, yaralılarımıza da Cenab-ı Allah’tan acil şifalar diliyoruz. Türk Milletinin başı sağolsun. Rabbim bir daha bize bu acıları yaşatmasın.”