Çorum Aile Hekimleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Ali Yılmaz, kamuoyunda “torba yasa” olarak bilinen yasanın 52. Maddesinin 2 Ocak 2014 tarihinde TBMM Genel Kurulu’nda oylanarak kabul edildiğini hatırlattı.
52. Madde ile Aile Hekimliği Kanununda değişikliğe gidildiğini ve “Aile hekimlerine ve aile sağlığı elemanlarına çalışma süresi ve mesai saatleri dışında ayda asgari sekiz saat; ihtiyaç halinde ise bu sürenin üzerinde nöbet görevi verilir’’ ifadesine yer verildiğini ifade eden Ali Yılmaz, aile hekimliği sistemini temelinden sarsacak ve sistemi çalışmaz hale getirecek bu maddenin yasalaştırılması hususunda maalesef ısrarcı olunduğunu dile getirdi.
Ali Yılmaz, “Daha vahimi Sağlık Bakanlığı tüm illerdeki aile hekimlerinin, aile sağlığı çalışanlarının ve aile hekimlerinin çatı örgütü AHEF (Aile Hekimleri Federasyonu)’in tüm uyarı ve taleplerine duyarsız kalmayı tercih etmiştir. 23 Kasım 2013 tarihinde Ankara’da 2500 aile hekiminin talepleri için yürümüş olması ve 4 Aralık 2013 tarihinde tüm Türkiye’de yaklaşık 12 bin aile hekimi ve aile sağlığı çalışanı iş bırakmış olması görmezden gelinmiştir. Görmezden gelinmek ile kalınmamış sahada çalışan aile hekimlerinin yaklaşık yarısını temsil eden AHEF’e % 5’i temsil eden marjinal küçük bir grup yakıştırmasında bulunulmuştur” dedi.
Torba Yasanın 52. Maddesi ile ‘Aile hekimlerine ve aile sağlığı çalışanlarına çalışma süresi ve mesai saatleri dışında ayda asgari sekiz saat; ihtiyaç halinde ise bu sürenin üzerinde nöbet görevi verilir’ denilerek asgari alt sınır belirlendiğini vurgulayan Ali Yılmaz, üst sınır belirsiz bırakılarak yetkinin idareye bırakıldığını, bu yönü ile yasanın Aile Hekimleri ve Aile Sağlığı Çalışanları üzerinde idari baskı aracı olarak kullanılmasına imkan sağlandığını ileri sürdü.
Sağlık Bakanlığının Aile Hekimlerine ve Aile Sağlığı Çalışanlarına nöbeti zorunlu kılan yasanın gerekçesi olarak ‘mesleki yetersizlik nedeni ile eğitim ihtiyacı’ olarak ifade edildiğine dikkat çeken Ali Yılmaz, açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Fikri ne olursa olsun hekimlerin Tıp Fakültesinde aldıkları zorlu eğitimler ile kazandıkları becerileri, bilgileri, sınavlardaki yeterlilikleri sonucu mezun olurken aldıkları diplomaları hiçe saymak bilgisiz, yetersiz, eğitimsiz göstermek yakışmamıştır. Aile hekimlerini yetersiz ve eğitimsiz gösterecek açıklamalar ile bir meslek grubunun onuru çiğnenmektedir. Bu gerekçe asla gerçekler ile bağdaşmamaktadır. Gerekçe mesleki yetersizlik ve eğitim ise sözde yetersiz olan hekimlerin başında eğitici olmaksızın yöneteceği acil servislerden hizmet alan vatandaşlarımız eğitim materyali olarak mı kabul edilecektir? Bu noktadan hareketle muhtemel eğitim kayıpları konusunda tedbirler alınmış mıdır?
Sağlık Bakanlığı Mevzuatına göre Acil Sağlık Hizmetlerinin sunumunda belirlenmiş sertifikasyon programına katılmış hekimlerin görevlendirilmesi esas alınmıştır. Ayrıca acil sağlık hizmetleri ekip çalışması içerisinde yürütülmesi gereken hizmetlerden olup ekibi yönetecek hekimin ekibini, acil servisi, hastanenin işleyişini bilmesi gerekmektedir.
Bizler Aile Hekimliği Sistemi çalışanları olarak “Meslek içi Eğitim” veya “Uzmanlık” eğitimi almaya hazırız. Ancak söz konusu eğitim, Eğitim ve Araştırma Hastaneleri ilgili akademisyenlerinin, eğitmenlerinin gözetiminde ilgili bilimsel program doğrultusunda teorik ve pratik olarak gerçekleştirilmelidir. Hali hazırda Tıpta Uzmanlık Kurulu yılda ortalama 2 bin aile hekimi için bu eğitimleri planlamaktadır.
Ancak sağlık bakanlığı teşkilatlanma yasası ve kamudaki yanlış planlamalarının sonucu olarak ortaya çıkan acil servislerdeki hekim açığının sözde eğitim kisvesi ile giderilmeye çalışılması tamamı ile yanlış bilgilendirmeden ibarettir, gereken kamuoyu desteğini sağlamak için kasıtlı olarak kamuoyu yanıltılmıştır.
Acil servislere yılda 90 milyon başvurunun olduğu kamuoyunun dikkatinden kaçırılmakta ve bu hasta yükünün azaltılmasına yönelik hiçbir çalışma yapılmamaktadır. Acillere başvuruların sadece % 30’u gerçek acil durumlar veya hayati tehlikesi olan hastalardır. Acile başvuran her 100 hastadan 70’i soğuk algınlığı, baş ağrısı, eklem ağrısı, ateş gibi poliklinikte tedavi edilecek hastalardır. Doğru yaklaşım vatandaşlarımızın bilinçlendirilerek gereksiz insan gücü ve maddi kaynakların israfının önüne geçilmesidir. Hastalara ilk başvuru noktası olarak aile hekimlerine gitmeleri alışkanlığı kazandırılmalıdır.
Artık vatandaşlarımız bilmelidirler ki; aile hekimlerine yakın gelecekte kendi kurumu dışında nöbet tutturulacaktır ve bu nöbetlerin ertesinde izin kullanmalarına müsaade edilmeyecektir. Bu bağlamda hem aile hekimliği görevimizin yerine getirilmesinde hem de acil sağlık hizmetlerinin yerine getirilmesinde ortaya çıkabilecek muhtemel aksaklıklardan ve tıbbi kötü uygulama nedeni ile telafisi imkansız zararların ortaya çıkmasından aile hekimleri ve aile sağlığı çalışanları sorumlu olmayacaktır.

“AİLE HEKİMLERİ DOLGU MALZEMESİ DEĞİLDİR”
Bugüne kadar halkın sağlık sistemine olan memnuniyetinin %20’lerden, %80’lere ulaşmasında, aşılama oranlarının Avrupa ortalamasının üzerinde %97 gibi yüksek seviyelere ulaşmasında, anne ve bebek ölümlerinin yarı yarıya azaltılmasında en büyük emeği olan Aile Hekimliği çalışanları, eğitim gibi bahanelerle kamu hastaneler birliğine bağlı ayrı sağlık işletmeleri olan hastanelerde çalıştırılmaya zorlanmaktadır.
Aile Hekimleri ve Aile Sağlığı çalışanları 2013 yılı başında 2 yıllık dönemi kapsayan aile hekimliği hizmet sözleşmesi imzalamış olup, sözleşme dönemi içerisinde yapılan kanun, yönetmelik değişiklikleri ile görev tanımlarımız değiştirilmekte, özlük haklarımızda gerilemelere yol açılmaktadır.
Sağlık Bakanlığının STK’ları, aile hekimlerini ve aile sağlığı çalışanlarını muhatap almaksızın yasalaştırdığı söz konusu madde bizler tarafından kabul edilemez ve uygulanamaz olarak değerlendirilmektedir. Aile mekimlerinin dolgu malzemesi olarak görülmesini asla kabul etmiyoruz.
Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu yasanın iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yapmaya hazırlanmaktadır.
Cumhurbaşkanımızın torba yasayı onaylamamasını ve TBMM’ye geri göndermesini umut ediyoruz.
Sağlık Bakanlığının önümüzdeki günlerde yayınlamayı düşündüğü ‘Aile Hekimliği Ödeme ve Sözleşme Yönetmelik Değişikliği’ ile ASM çalışanlarının ücretlerini düşüreceği, yeni ek görev ve sorumluluklar getireceği, kazanılmış hakları geriye götüreceği anlaşılmaktadır. Yönetmelik değişikliğinin bu biçimiyle yayınlanması ;Aile hekimleri çalışanlarının moral, motivasyonunu bozacağı ve  hizmetlerini yürütmesinde sıkıntılara sebebiyet vereceği ortadadır.
Tıpta Uzmanlık Kurulu(TUK) 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye dayanarak Sözleşmeli çalışan Aile Hekimlerine ‘Aile Hekimliği Uzmanlık Eğitimi’nin esaslarını belirlemek amacıyla 2-3 Ocak 2014 tarihinde yaptığı toplantıda aldığı kararları açıklamıştır. TUK üyelerini ağırlıklı olarak Sağlık Bakanlığı tarafından belirlendiğini, alınan kararlardan önce birinci basamak hekimlerinin ve örgütlerinin görüş ve önerilerinin alınmadığını ya da bunlara itibar edilmediğini hatırlatmak isteriz. TUK kararlarının yeni şartlar getirerek birinci basamak hekimlerinin mesleklerini yapmalarını engelleyebileceğini, hekimler arasında hak kayıplarına, eşitsizliklere yol açabileceğini düşünmekteyiz.
Sağlık Bakanlığının Tıpta Uzmanlık Kurulu aracılığıyla yıllardır birinci basamak hizmet birimlerinde bilgi, beceri, deneyim kazanmış; bu birimlerde başarılı hizmetler yürütmüş ve halen yürütmekte olan pratisyen hekimlere uzmanlık sınavına girme şartı getirmesi, eğitimin belirsiz içeriği,6 yıl gibi uzun bir süreye yayılacak olması,6 aylık rotasyonlarla kendi nüfusundan kopması ihtimali gibi yaşanabilecek bir çok olası sorunlar meslektaşlarımızda ciddi endişeler oluşmasına neden olmuştur.
Aynı ASM’de aynı koşullarda aynı işi yapan hekimlerin arasında eşitsizlikler sürerken, ASM’de çalışan pratisyen hekimlere koşulları zorlayarak uzmanlık eğitimi dayatılması, iş güvencesinin elinden alınması, hakkaniyetten uzak bir yaklaşım olarak değerlendirilmektedir.
Aile hekimleri ve aile sağlığı çalışanları olarak hakkımızı her zeminde savunacağımızı, halkımızın sağlığını koruma ve geliştirme sorumluluğumuzun bilincinde, halkımızın sağlığının avukatı olmaya devam edeceğiz.”