Çorum Hitit Üniversitesi’nde 2012-2013 akademik yılı düzenlenen törenle başladı. Törene katılan Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Cemil Çiçek, “Üniversiteler toplumdan kopuk olmamalı” dedi.
Hitit Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi yerleşkesinde düzenlenen akademik yıl açılışına TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Çorum Valisi Sabri Başköy, AK Parti Çorum milletvekilleri Salim Uslu, Murat Yıldırım, Cahit Bağcı, Garnizon Komutanı Jandarma Kıdemli Albay Haman Saraç, Hitit Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Reha Metin Alkan, Belediye Başkanı Muzaffer Külcü, akademisyenler ve öğrenciler katıldı. Rektör Alkan yaptığı açılış konuşmasında, üniversite olarak Avrupa, Amerika ve Türki Cumhuriyetler’deki üniversitelerle yakın işbirliği içerisinde olduklarını belirtti. Kendilerini 20 yıl sonrasına konumlandırmak için hazırladıklarını dile getiren Prof. Dr. Alkan, “Farkındalık oluşturan üniversitelerin yoluna devam edeceğini biliyoruz. Bu kapsamda İletişim ve Güzel Sanatlar Fakültesi’nin kuruluş başvurusu YÖK’te bekliyor. Sivil havacılıkla ilgili bölüm açılması için de yoğun bir şekilde çalışıyoruz. Bu şekilde üniversite olarak farkındalık oluşturmayı hedefliyoruz” dedi.
TBMM Başkanı Cemil Çiçek ise, insanların başka galaksilerde yaşamadığını belirterek, üniversitelerin hayatın içinde eğitim vermesi ve toplumdan kopuk olmaması gerektiğini söyledi. Üniversitelerin insanları eğiten kuruluşlar olduğunu kaydeden Çiçek, insanların başına ne geliyorsa eğitimsizlikten geldiğini söyledi. TBMM’nin kanun fabrikasına dönüştüğünü dile getiren Çiçek, eğitimdeki olumsuzlukları ve ortaya çıkardığı sorunları kanunla çözmeye çalıştıklarını belirtti. Bazen kanun çıkararak da sorunun daha karmaşık hale geldiğini dile getiren Çiçek, bilgiyi üreten ve kullanan üniversitelerin en stratejik kuruluşlar olduğunu kaydetti. Çiçek, “Demek ki bizim üniversitelerimizin en azından üç görevi var. Bir, insanı eğitecek ve öğretecek. İkincisi bilgiyi öğretecek, bilgiyi kullanan kuruluşlar oldukça dünyadaki rekabet hızlanıyor. Ancak biz bu konuda çok geride kalıyoruz. Sadece Türkiye değil, İslam dünyası da başkasının ürettiklerini kullanıyor. Gayet açıktır, herkesin evinde Japon malı bir ürün vardır. Ama bizim ürettiğimiz başka ülkelerin evlerinde ne kadar var, onlara bakmak lazım. Eskiden Ar-Ge çalışmalarına fazla önem verilmiyordu. TÜBİTAK’ın bütün programlarına Başbakan katılıyor. AB fonları var. Proje dediğiniz kabarık dosyanın arasında kağıtlar koymak değildir. Biz 250 değil, 500 milyon euro kullanmamız lazım. Meslek kuruluşlarının fonları var. Türkiye’nin sıkıntısı para değil, parayı iyi kullanamamaktır. Ülkemizin geleceği doğrudan doğruya eğitim ve öğretime bağlı, aksi takdirde bu yarışta geride kalırız” diye konuştu.
Gençlerimizin diplomayı alınca gelecek tek yerinin devlet kapısı olduğunu belirten Çiçek, “Meclis’e her gün 8 bin kişi geliyor, günde 12 bin 500 geldiği de oluyor. Bunların önemli bir kısmı iş için geliyor. Yetiştirdiğimiz gençleri devlette iş buluruz diye yetiştirirsek bu mantıkla bizi bir yere götürmez. Devlette olduğundan çok fazla personel var. O nedenle hayatla, sanayi kuruluşlarıyla irtibatlı, çevresel ilişkisi yoğun eğitim-öğretim faaliyetlerini yürütemediğimizde diploması elinde işsiz, hayata küsmüş insanlar yetiştirmiş oluyoruz. Onun için istihdam açısından üniversitelere önemli görevler düşüyor” dedi.

“BAŞKALARINA AĞLAMAKTAN GÖZÜMÜZDE YAŞ KALMADI”
Bir millet zaferleri ile övünmediği, acılarını da unuttuğunda başına birçok iş geleceğini kaydeden Çiçek, “Biz başkalarının peydahladığı suni bir millet değiliz. Çok büyük trajediler yaşadık. Bizim başkalarına ağlamaktan gözümüzde yaş kalmadı. Biz kendi acılarımıza ağlayamadık. Balkan savaşlarının yüzüncü yılındayız. Elin oğlu uyduruyor soykırım. Biz yüz binlerimizi kaybettik Balkan savaşlarında. Eski defterleri karıştırmak için, acıları yeniden kanatmak için söylemiyorum. Bu coğrafyanın, bu devletin, bu vatanın kıymetini bilmemiz lazım. Üniversiteler, yıllar geçti Balkanlar’la ilgili araştırma yapılmadı. Toplum sadece ekonomik verilerle ilgili ayakta kalamaz. Sadece devleti ayakta tutmak için yol, baraj yetmiyor. Basit bir topluluk değil, bir milletiz. İnsanlığa katkı veren, sabıkası olmayan bir milletiz. Bu duyguyu kim verecek? Önce aile verecek, sonra 4 yaşından, 5 yaşından sonra eğitim kurumları verecek. Üniversiteler verecek. Demek ki milletimizin beklentileri budur. Bu duyguyu vermemiz lazım. Bu duyguyu ancak benim ülkemin üniversiteleri verir. Üniversitelerimizin bu manada da ciddi vicdan muhasebesi yapması lazım” şeklinde konuştu.
Türkçe’nin önemine de dikkat çeken Çiçek, “Çocuklarımıza yabancı dil öğreteceğiz de Türkçe’nin akıbeti ne olacak. Biz dünyaya Türkçe’yi öğretmek istiyoruz ama kendi vatanımızda kendi dilimizi unutuyoruz. Dil bir milletin en önemli varlığıdır. Dil yoksa millet yoktur. Anamızın ak sütüdür. Yahya Kemal’in ifadesiyle ‘Dile karşı çok kötü davranışlarımız var’. Dallas kahvesi diyor. Dallas doyduğun yer mi? Doğduğun yer mi? Niye Çorum kıraathanesi demiyorsun. Bu kültür taşeronluğudur. Yabancı dili öğretelim ama Türkçe kursları açalım. Halka da Türkçe kursları açalım. Bizim yazar dediğimiz, köşe yazarı dediğimiz, siyasetçi dediğimiz kişiler kaç kelime kullanıyor. Siyasetçi olarak bakalım. Bu kadar sene siyasetin içindeyim. Acaba kaç kelime ile konuşuyorum. Onun için bu konularda üniversiteler ciddi duyarlılık içinde olması gerektiğini ifade ediyorum” dedi.
Çiçek'in konuşmasının ardından ödül törenine geçildi. Ödül töreninin ardından ilk dersi Prof. Dr. Ahmet Samsunlu verdi. İlk dersin ardından Çiçek, Ankara'ya hareket etti.