Türkiye Kamu-Sen İl Temsilcisi ve Türk Eğitim-Sen Çorum Şube Başkanı Selim Aydın, Hitit Üniversitesi’nde derebeylik anlayışının hâkim olduğunu ileri sürerek, bu anlayışın en son örneğinin görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavlarında yaşandığını belirtti.

Konuyla ilgili olarak bir basın toplantısı düzenleyen Selim Aydın, Hitit Üniversitesinde yapılan görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavlarında tam bir fiyasko ve kötü bir tiyatro oyunu oynandığını vurgulayarak, “Türk Eğitim-Sen olarak keyfi ve hastalıklı anlayışa sessiz kalmayacağımızı, dün olduğu gibi bugün de yarın da en yüksek perdeden tepkimizi dillendireceğimizi, kurumlarda kamu çalışanlarının huzur ikliminden ve milli bütünlükten rahatsız olanları tek tek, isim isim deşifre edeceğiz” dedi.

Hitit Üniversitesi’nde hiçbir zaman tasvip etmedikleri bazı durumların, ısrarcı bir şekilde yaşandığını kaydeden Selim Aydın, açıklamasında şöyle dedi:

“Malumunuz odur ki üniversiteler ülkemizin gelişiminde öncü olan kuruluşlardır.

Ortak aklın en çok hâkim olması, ortak akıl ile çalışmaların yürütülmesi gereken Hitit Üniversitemizde de maalesef derebeylik anlayışı hâkim.

Bu anlayışın en son örneğini görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavlarında yaşananlardan çok açık görebiliyoruz.

Bizim açımızdan yaşananlar tam bir fiyasko, kötü bir tiyatro oyunu olmaktan öteye geçmemiştir. Türk Eğitim-Sen olarak keyfi ve hastalıklı anlayışa sessiz kalmayacağımızı, dün olduğu gibi bugün de yarın da en yüksek perdeden tepkimizi dillendireceğimizi, kurumlarda kamu çalışanlarının huzur ikliminden ve milli bütünlükten rahatsız olanları tek tek, isim isim deşifre edeceğiz.

Hitit Üniversitesi Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği sınavlarından önce üniversite yetkilileri ile yaptığımız görüşmelerde sınavların adil ve şeffaf olarak yapılması, sözlü mülakat esnasında ise salonda kamera kaydının olmasını talep etmiştik.

Çünkü Bu konuda endişelerimiz vardı. Daha önceki uygulamalarda pek çok haksızlığın yapıldığını biliyorduk. Bunun önüne geçmek istemiştik. Bugün görüyoruz ki bu endişelerimizde ne kadar da haklıymışız.

Hitit Üniversitesi Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği sınav öncesi 19 kadronun ilanı yapılmıştır.

Bu kadroya yerleşenlerin 15 i Eğitim Bir Sen üyesi, 2 si de Türk Eğitim-Sen üyesidir.

Birkaç örnek verecek olursak yazılı sınavdan 65.31 puan alan mülakattan 93,80 şişme puan ile kadro alıyor, Yazılı sınavdan 89,80 puan alan kişi mülakattan 53,20 puan alarak başarısız oluyor.

Yine bir örnek vermek istiyorum. Tekniker ( İnşaat ) unvanında 1 kadro ilan edilmiştir. Yazılı sınava girenlerden sadece 1 kişi başarılı olmuştur.

Bu arkadaşımız sözlü sınavda kendisine yöneltilen mesleki soruların tamamını bilmiş ve vermiş olduğu cevapların doğruluğunu teyit etmiştir.

Komisyon üyelerinden Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Bıyık, arkadaşımıza, Afrin operasyonu ile ilgili sorular yöneltmiştir.

Arkadaşımız bir vatansever gibi, Devlet büyüklerimizin de izah ettiği açıklamalar doğrultusunda cevap vermiştir. Ne yazık ki bütün soruları doğru ve milli anlayışla cevaplayan, bu kadroya atanma ihtimali olan tek kişi olmasına rağmen sözlü sınav puanı düşük tutularak “Başarısız” ilan edilmiştir.

Mesleki sorulardan problem yaşamayan arkadaşımızın, Afrin operasyonuna vermiş olduğu cevaplar mı acaba rahatsızlık uyandırdı? Bu hazımsızlığınızın sebebi nedir? Kime hizmet ediyorsunuz. Biz bu ülkeyi karşılıksız sevdik. Biz bu ülkeyi sevmekten başka ne yaptık?

‘HİTİT ÜNİVERSİTESİ EŞ REKTÖRLÜK İLE Mİ YÖNETİLECEK?’

Yakın zamanda kulağımıza gelen bilgilere göre “Biz burada olduğumuz müddetçe bunlara kadro yok“ diyecek kadar haddini aşan yöneticilerin var olduğunu biliyoruz.

Ülkemizin bazı yörelerinde yerel yönetimlerde de uygulanmak istenen ve kanunsuz olarak uygulanan eş başkanlıklar gibi Hitit Üniversitesi de eş rektörlükle mi yönetilmektedir?

Yalakalık yoluyla üniversite yönetiminin takdirini kazananlar kendilerine ikbal, çevresindekilere de kadrolar sağlamaktadırlar. Kadrolar tahsis edilirken liyakatten ziyade, yönetime yakınlık veya referanslar etkili olmakta, Türk milliyetçisi, benim ilkem önce ülkem diyen vatanseverler ise ötekileştirilmektedir.

Ey sahibinin sesi, sözüm sahibinedir. Biz bugün varız, yarın da var olacağız. Siz, ağalarınızın gideceği günün korkusu ile yaşayacaksınız.

15 Temmuz malum FETÖ darbe hadisesinden sonra ülke olarak gördük ki devlet kadroları ehil olmayan, hakkı olmayan, liyakati olmayan kadroların eline geçince nasıl bir felaket ile karşılaşabiliyoruz.

15 Temmuz sonrası Türk siyasal hayatı ve daha mühimi Türk milleti; kendi varoluş kavramları üzerinde ittifak oluşturdu. Türk Milleti bu ittifakı kurunca; devlet erkanı da bu milli damardan beslenerek kadrolarını milli ve yerli zeminde oluşturma kaygısına düştü.

Sayın Cumhurbaşkanımız bu hususun önemini her yerde altını çizerek belirtti. Hatta çoğu zaman; Türkiye’nin içte ve dışta tüm meselelerin çözümünün başarılı ve daim olması için; bu milli damarın, bu milli ittifakın daha da güçlenerek her türlü zemine yayılmasından defalarca bahsetmiştir.

Ancak devlet kadrolarının önemli kademelerde bulunan bazı idareciler; Sayın Cumhurbaşkanımızın bu uyarısını, bu hedefini idrak edememiş olsa gerek ki; milli kadroların devlet kademelerine geçişte adeta set olmak gibi, milli kadrolara alerji taşıma gibi talihsizliği yaşatmaktadırlar. Türk devleti; içte ve dışta önemli badirelerden geçiyor. Bu tür ayrımcı zihniyetler, bu tür milli kadroları dışlayan taassup sahibi kafalar, bu tür milliliğe alerji duyan düşünceler sadece FETÖ ye hizmet eder.

15 Temmuz’dan sonra devletin tepesinde oluşan milli birlik ve beraberlik ruhu maalesef ki hala daha bazı kamu kurumlarına sirayet etmemektedir. Adaletle yönetilmesi gereken kurumlar ne yazık ki olması gereken duruma henüz gelmemiştir. Dün FETÖ’nün yaptığı kirli oyunlar, senden benden ayrımı, kendinden olmayana hayat hakkı tanımama alışkanlıkları bazı kamu yöneticilerinde kötü bir huy olarak kalmıştır.

Bu durumları gördükçe sessiz kalmamız mümkün değildir. Belirli aralıklarla milli birlik ve beraberlik ruhuna, liyakate aykırı hareket edenleri deşifre edecek, bunlar hakkında devlet büyüklerimize gerekli açıklamalar tarafımızca bizzat yapılacaktır.

Devletimiz, milletimiz ve kahraman ordumuz içerde ve dışarda kol kola, omuz omuza beka mücadelesi verirken, yetkili makamdaki yöneticilerin bu birlik ve beraberlik ruhunu hoyratça tüketmesine müsaade etmeyeceğiz. Bu birlik ve beraberlik ruhundan dün FETÖ zihniyeti rahatsızdı bugün ise rahatsız olanları biliyor ve görüyoruz.

Buradan yetkileri uyarıyoruz: Hakkı ve adaleti elden bırakmayın. Ateşle oynamayın. Milli birlik ve beraberlik ruhunu bütün kurumlarda tesis etmeniz gerekirken bu ruha halel getirmeyin.

Bu kişilere son olarak şunları hatırlatmak istiyorum: Türkiye’de siyaset ve bürokrasi artık siyasi parti-tarikat-cemaat-meşrep-mezhep üzerinden yürümüyor. İşte 15 Temmuz’un yaşanmasındaki en önemli sebeplerden biri buydu. 15 Temmuz ruhu ve akabindeki Yenikapı ruhu; bu düşünceyi devirdi ve tarihe gömdü.

Çünkü topyekün Türk Milleti; 15 Temmuz ile beraber particiliği bırakarak milli hamlelere yöneldi. Bugün bu milli ittifak ruhu emin adımlarla yoluna ilerliyor. Bu ilerleyişte, bu ruhu kimler idrak edemezse, ilerde oluşacak yapılanmalarda olmayacaktır.

Afrin’de bozkurt selamı verip savaşan, şehadet şerbetini içen arslanları alkışlayıp; aynı milli damar ve ruhtan gelen kişileri devlet kademelerinde yer edinmesini engellemek Sayın Cumhurbaşkanımızın aylardır inşa etmek için çırpındığı ruhun ırzına geçmektir.

Beyler kendinize gelin ve milli bir silkinişle uyanın. Uyumaya devam ederseniz, ülkemize ve milletimize en büyük ihaneti yapmış olursunuz”