İnsan ve Düşünce Derneğinin bu haftaki konuğu Doç. Dr. Ferit Uslu oldu.
Uslu, seminerinde “Felsefi Sorgulama ve İdeolojiler” konusunu işledi.
Sunumuna Cemil Meriç’in “ideolojiler insan aklına giydirilmiş deli gömlekleridir” sözüyle başlayan Uslu, toplumumuzda felsefenin hayatla ilişkisinin yeterince bilinmediğini bu nedenle de felsefi düşüncenin halk tarafından pek sevilmediğini söyledi.
“Düşünüyorum öyleyse varım” ifadesinin bizde “Düşünüyorsun öyleyse vurun”a dönüştüğünü belirten Uslu, sözlerine şöyle devam etti:
“Felsefe bir öz eleştiri, kendini sorgulamadır. Gerek toplumun gerekse fertlerin düşünce ve davranışlarını gözden geçirmeleri; bunu yaparken de tutarlı, mantıklı, derinlikli, eleştirel olmalarıdır. Buradan yola çıkarak aslında hepimiz eleştirel düşünüyoruz diyebiliriz. Örneğin bir kahvehanede dinden siyasete, spordan eğitime kadar her şeyi konuşup eleştiriyoruz. Ama sadece bir şeyi eleştirmiyoruz oda ‘kendimizi’ İnsan zihninde 2 kategori var; biri kendisi diğeri ise öteki. Bu öteki, din konusunda, düşünmede, yaşamda, ırkta vb. her konuda olabiliyor ve biz işte bu ötekini eleştirmekte oldukça mahiriz. Kendimize ait olana karşı ise fazlasıyla muhafazakarız. Ötekini eleştirirken kılı kırk yarıyoruz da kendimizi eleştirirken aynı hassasiyeti göstermiyoruz. Bizim partimizin başkanı akla mantığa aykırı bir şey söylediğinde vardır bunun bir hikmeti derken, diğeri benzer şeyleri söylediğinde yerden yere vuruyoruz. İşte felsefi düşünce her iki durumda da objektif olmaktır, taraf gözetmeksizin eleştiriye bir standart getirmektir. Eleştirinin amacı doğruya ve gerçeğe ulaşmak, hakikati her alanda aramaktır ki biz buna yöntemsel eleştiri diyoruz. Yoksa hedef gözetmeksizin her şeyi eleştirmek bize fayda sağlamak bir yana elimizde hiçbir şey bırakmayacaktır. Eleştirebilmek için ‘bilmek’ , bilmek için ‘okumak’ gerekir. Maalesef toplumumuzda ki eleştirilerin çoğu bilgiden yoksundur. İnsanlar bilgi sahibi olmadan hüküm sahibi olmaktadırlar. Örneğin televizyonda kendilerine mikrofon uzatılan herkes hangi konu olursa olsun konuşmakta, gerektiğinde Nükleer Fizik Uzmanı gibi davranabilmekte ama bu konuda benim bilgim yok dememektedirler.
İdeolojiye gelecek olursak ideolojiler eleştirmeden muhafaza ettiğimiz dünyamızın çelik gömleklerini oluşturmaktadır. Bizimle aynı düşünceye sahip olmayanları ötekileştirir ve elimizde olsa onlara hayat hakkı vermeyiz. Eskiden sadece din üzerine kurgulanan ideolojilere son birkaç yüzyılda ‘izm’lerde ( komünizm, kapitalizm, liberalizm,Kemalizm…) eklenmiştir. Peki bir fikir nasıl bir ideolojiye dönüşür. Bunun en basit cevabı şudur; bir fikir donduysa, hayatla bağı koptuysa o artık bir ideolojidir. İdeolojiler hedeflerine ulaşmak için insanların hayatını feda etmekten bile çekinmezler. Nazizm örneğin dünyaya hakim olmak için milyonlarca insanın hayatına mal olmuştur. Bu nedenle ideolojiler insandan kopuktur, insanın hali ile hallenmezler. Onlar için en iyi insan ideolojisi uğruna tereddüt etmeden hayatını feda edebilen insandır.
Bir ideolojiye sahip olduğumuzda artık düşünemez, eleştiremez olursunuz. “Bunda bir hikmet vardır” mantığı öne çıkar. İdeoloji sabit olduğundan bilgiden koparsınız ve kaçınılmaz olarak komplo teorileri kurmaya başlarsınız. Aklınız her şeyi ideolojinizin penceresinden görmeye başlar. Şii iseniz bütün dünya bir araya gelmiş Şiileri yok etmeye çalışıyor diye düşünürken Sünni iseniz bu seferde bütün dünya sizi yok etmeye çalıştığı vehmine kapılırsınız. Örneğin Amerika’daki “Flat Earth Society” dünyanın İncil’de geçtiği gibi düz olduğuna inanıyor, kendilerine NASA’nın çektiği fotoğraflar söylenildiğinde NASA çalışanlarının ateist olduğunu İncil’i yalanlamak için photoshopla bu görüntülerin elde edildiğini iddia ediyorlar.
İdeolojiler tabudur, her şeyi açıkladıklarını iddia ederler her konuyla ilgili bir cevapları vardır. Bu anlamda sorgulanamazlar düşünmenin , akletmenin önünde birer engeldirler.
Fikrin suç olmadığı sorgulanabilir bir devlet, kararları eleştirilebilen liderler, kendilerini ifade edebilen çocuklar yetiştiren öğretmen ve ebeveynler olursa ancak felsefi düşünce gelişebilir ve insanlar ideolojilerin kıskacından kurtulup birbirlerine karşı daha anlayışlı olabilirler.”