Hitit Üniversitesi Arap Dili Kulübü’nün ‘Güz Söyleşileri’ kapsamında düzenlediği konferanslar serisi devam ediyor.
Bu kapsamda “Kanayan Yaramız: Doğu Türkistan” konulu konferans düzenlendi.
Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Konferans Salonunda düzenlenen konferansa, Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ataullah Şahyar konuşmacı olarak katıldı.
Öğretim üyeleri ve öğrencilerin ilgi gösterdiği konferans üniversite öğrencisi Mustafa Türken tarafından sunuldu.
Kulüp üyesi ve konferans sorumluları, Elif Şahin ve Seher Polat’ın hazırladığı ve Doğu Türkistan hakkında bilgiler veren sinevizyonun ardından konferansına başlayan Yrd. Doç. Dr. Ataullah Şahyar, Doğu Türkistan’ı çok yakından takip ettiğini, defalarca orya giderek, Doğu Türkistan’da yaşayan Uygur Türklerine yapılan zulüm ve haksızlıkları bizzat yerinde görüp incelediğini ifade etti. 
Doğu Türkistan’da yaşayan Uygurların Mao dönemine kadar ve Mao sonrası olan süreci hakkında bilgiler veren Şahyar,  şunları söyledi: 
“Bugün siyasi literatürde Doğu Türkistan, "Sincan Uygur Özerk Yönetim Bölgesi" olarak geçen Doğu Türkistan, gerçekte ise Çin’in sömürgesi bir devlet olmadığını, vatandaşlarının kendi toprakları içinde seyahat etme özgürlüğüne dahi sahip olmamalarıdır. Doğu Türkistanlıların bir köyden başka bir köye, ilçeye, şehre göç etmeleri yasaktır ve izne tabidir. Çoğu insanın, herhangi bir sabıkaları olmamasına rağmen yurt dışına çıkmaları, Çin içinde başka bölgelere seyahat etmeleri de yasaklanmıştır”
Hitit Üniversitesi Öğretim Üyesi Ataullah Şahyar, Doğu Türkistan İslâm Cumhuriyeti’nin 12 Kasım 1933 tarihinde kurulduğunu,  ancak Çin Lideri Mao’nun ordusuyla 1934’de bölgeyi işgal ettiğini, 1944 yılında yeniden Doğu Türkistan Cumhuriyeti kurulduğunu, 1949 yılında Çinlilerin burayı işgal ederek, bölgeyi Çin Halk Cumhuriyeti'ne bağladığını belirti. 
Şahyar sözlerini şöyle sürdürdü: 
“Çinliler, bölgeye, "kazanılmış topraklar" anlamına gelen "Sincang" adını koymuşlardır. 1949 yılında Mao önderliğindeki komünistlerin Çin'in yönetimini ele geçirmelerinin ardından, Doğu Türkistan üzerindeki baskılar eskisine oranla daha da arttı. Komünist rejim, asimile olmayı reddeden Müslüman Uygur Türklerini fiziksel olarak yok etmeye başladı. Katledilen Müslüman sayısı, 1949-1952 yılları arasında 2 milyon 800 bin; 1952-1957 arasında 3 milyon 509 bin; 1958-1960 yılları arasında 6 milyon 700 bin; 1961-1965 yılları arasında 13 milyon 300 bin gibi inanılmaz rakamlara ulaştı.  Bağımsız gözlemcilere göre günümüze kadar, başta “Laogai” adlı Çin toplama kamplarında ve çeşitli şekillerde öldürülen, Doğu Türkistanlı sayısı 35 milyon gibi inanılmaz bir rakama ulaştı”
Rakamların bu denli inanılmaz olduğunu ifade eden, Şahyar, günümüzde de, Doğu Türkistan'da yaşayan Müslüman Uygur Türklerin, sebepsiz yere tutuklandığını, rejime karşı oldukları iddiası ile idama mahkum edilerek kurşuna dizildiğini, Müslümanların ibadetlerini topluca yapmalarının engellendiğini,  kazançları acımasız vergilerle ellerinden alındığın, bölgede yapılan nükleer denemelerle ölümcül hastalıklara yakalandığını örneklerle anlattı.
Günümüzde Doğu Türkistan’ın yaşadığı en büyük sorunun göç, asimilasyon politikaları, nükleere denemeler olduğunu belirten Şahyar, Çin yönetiminin, 1949 yılından itibaren bölgeye sistematik olarak Çinli göçmenleri yerleştirdiğini, Doğu Türkistanlıları da zorunlu olarak Pekin’e ucuz işçi olarak çalışmaya götürdüğünü söyledi. 
Şahyar, Çin hükümetinin 1953 yılında başlattığı bu politika sonucunda, 1953 yılında bölgede % 75 Müslüman, % 6 Çinli yaşarken bu oran 1982 yılında %53 Müslüman, % 40 Çinli'ye, 1990 yılında yapılan nüfus sayımında ise % 40 Müslüman, % 53 Çinli’ye ulaştığını ifade etti.
Yrd. Doç. Dr. Ataullah Şahyar, Çin yönetiminin, Doğu Türkistanlı Müslümanları nükleer denemelerinde kobay olarak kullandığını, bölgede ilk olarak 16 Ekim 1964 tarihinde başlatılan nükleer denemelerin olumsuz etkileri yüzünden bölge insanı ölümcül hastalıklara yakalandığını, 20 bin özürlü çocuk doğduğunu ve denemeler sebebiyle 210 bin Doğu Türkistanlı Uygur Türkünün öldüğü ve binlercesinin sakat kaldığını, sarılık vebası, kanser gibi hastalıklara yakalandığını ifade etti.  
Şahyar, Çin şovenizmi en fanatik dönemini Mao'nun 1966-1976 yılları arasında uygulattığı Kültür Devrimi esnasında yaşadığını, camiler yıkılıp, cemaatle  ibadetin yasaklandığı, Kuran kursları kapatıldığını, okullarda dinsizlik propagandası yapıldığını, bütün iletişim araçları vasıtasıyla insanların dinden uzaklaşmaları için yoğun çaba harcandığını, dini ilimlerin öğrenilmesi ve dini bilgilere sahip öncü kişilerin halkı eğitmeleri ise tamamen yasaklandığını belirtti.
Program, Kulüp Başkanı Prof Dr. Yakup Civelek’in konuşmacıya ve katılımcılara teşekkür konuşmasıyla sona erdi.