Doğruluğun karşılığını anlatan birçok kıssa okunmuş, anlatılmıştır. Bana, anlatacağım hikâye kadar etki eden hikâye okumadım. Saatlerce nasihatten etkili desem yeridir.
Hani bizim insanımızın temelinde olan aldatma, hak etmediğini, çeşitli hilelerle hak etme taktiklerinin heba oluşudur.
Zamanında kral ülkesinin topraklarını genişletir. Askerleriyle cepheden cepheye koşar. Zor şartlar altında memleketini birkaç katına çıkartır. Memleketinin sınırları genişlemiştir.
Savaş meydanlarında başarılıdır. Aile reisi olarak da üzerine düşeni yapar. Nasip olmayınca olmuyor. Kral olmuştur. Dediği dediktir. Fakat kendisine Allah babalığı nasip etmemiştir.
Ömrünün sonuna yaklaştığını anlar. Savaşların sonunda elde etmiş olduğu toprakları “güvenilir” birine bırakmak ister. Ülkesinin gençlerine teslim etme niyetindedir.
Bunun içinde halkının gençlerini imtihana tabii tutar. Her gence ölçüsü belli, adedi belli çiçek tohumu verir. Süresini de belirtir. Mümkün olduğu kadar çiçek tohumlarını yetiştireceklerdir.
Gençler aynıdır. Doğruluktan sapmışlar. Hırs gözlerini kör etmiş. Bir yerlere geleyim de nasıl gelirsem geleyim diyerek bin bir türlü hilelere başvururlar.
Makamın cazibesi böyle oluyor herhalde. Hele hazırlanmış, imkânlar sunulmuş, soğuğu yok, sıkıntısı yok. Her türlü sahtekârlık caiz diyenler o zamanlarda varmış.
Kral sürenin bittiğini telalarla duyurur. Halk merak içindedir. Kimin ürettiği çiçek birinci gelecek diye? Gençler sırayla yetiştirdikleri çiçekleri jüriye teslim ederler.
En sonunda utana sıkıla genç gelir. Vazosunda toprak vardır. Çiçek yoktur. Özür diler. Neler ettimse sizin verdiğiniz tohumdan çiçek üremedi. Hikmetini de bilemedim. Affını ister. Genç teselli edilir.
Merak doruktadır. Jüri başkanı birinciyi dolayısıyla kralın varisi belli olacaktır. Heyecan olmaz mı? Vazoda çiçek yetiştiremeyen genç kralın varisi olur.
Kral halkına hitap eder. Ey halkım bu kadar genç içinde bu gördüğünüz gence inanın. Çünkü doğru kişi budur.
Ben tüm çiçek tohumlarını defalarca kaynattım. Tohumlardan çiçek çıkması mümkün değildi. Görüyorsunuz işte hırs insanı kör eder.
Dünya üç günlük dersiniz, ebedi gibi aç kuzgunlar gibi hakkınız olsa da olmasa da üzerine çökersiniz. Savaş meydanlarına çıkmadan varis olmak için entrikaları gördünüz. İnsanın niyeti bozuk olursa, hak hukuk tanımaz.
İşte gördüğünüz garip ama doğru genci tebrik ederim. Makam sevdası bunların gözünü, kalbini, ruhunu şeytan teslim almış ki, olması mümkün olmayanı zuhur ettiriyorlar. 
Dünyanın temeli adalettir. Doğruluk hazinedir. Gördüğünü gördüm demek gerçek yiğitliktir. Yaptığını yapmadım demek hüsrandır.
Doğruluğun yolu çilelidir. Çileli yolda yürümek herkesin haddine değildir. Kızmak, esip gürlemek belki üç gün mutlu eder.
Hilenin sonu utanmaktır. Hele bu milletin malıysa, kul hakkına tecavüzse sonun hayır olacağını ummak, hayalden ibarettir.
İşte kral gibi hileyle makam sahibi olacakların bir gün ayıpları yüzlerine vurulacaktır. Geri dönüşü olmayan günden bahsediyoruz. Doğruluktan ayrılanın sonu iyi olmaz.
Krallık için hile yapmadan olduğu gibi derdini anlatan genç olmak isterdim.