Çorum İl Müftüsü Mehmet Aşık, Kurbanın bizi yoktan var eden, bin bir çeşit nimete gark eden, rahmeti, bilgisi, gücü her zerreyi kuşatan, Allah’a yakınlaştıran yüce bir ibadet olduğunu açıkladı.
Kurban Bayramı nedeniyle bir mesaj yayınlayan Müftü Aşık, “Kurban kesen mümin, bir bakıma Allah ile misakını yeniler. Mümin birey, Hz. İbrahim’i örnek edinmişçesine, kurban kesmekle, gerçekte kendi İsmaillerinin tümünü kurban ettiğini ilan etme, kurbanının kanı akarken kendi içindeki olumsuzlukları boşaltıp arınma durumundadır” dedi.
Müftü Mehmet Aşık’ın açıklaması şu şekilde:
“İbadetler, Müslüman kalma şuurumuzu diri tutan sembollerdir. Çünkü onlar şeklî boyutlarından daha derunî bir anlam içermekte… O da bir gönül yüceliği yakalayıp kurbet-i Rahman’a kavuşmak… Kurbet-i Rahman… Rahman’ın yakınlığı… Bir Müslümanın bütün ömrü boyunca koşusu onadır… Her ibadet O’na götürür Müslümanı…
Kurban, bizi yoktan var eden, bin bir çeşit nimete gark eden, rahmeti, bilgisi, gücü her zerreyi kuşatan, Allah’a yakınlaştıran yüce bir ibadet…
Kurban... İsmail olana sabır ve teslimiyet, İbrahim olana azim ve niyet...

“KURBAN, SEVİNÇLERİ BÜYÜTME MEVSİMİDİR”
Kurban, “BismillahiAllahüekber” derken İbrahim olmak… onun ve oğlu Hz. İsmail’in Yüce Allah’ın buyruğuna itaat konusunda verdikleri başarılı imtihanı yâd etmek…
Sonra da dua etmek: “Şüphesiz benim namazım da, diğer ibadetlerim de, yaşamam da, ölümüm de âlemlerin Rabbi Allah içindir.” (En’am, 162)
Kurban, bir bayram aynı zamanda sevinçleri büyütme mevsimi...
Önce kendi gönüllerimizi bir sevinç yumağı haline getirip sonra anne – babamızın gönüllerini alıp, çocuklarımızı, şefkat ve merhamete muhtaç öksüz ve yetimleri, yoksul ve kimsesizleri, hasta yatağında ziyaretçi bekleyenleri sevindireceğimiz, insanî duyarlılıkları ve yardımlaşmayı öne çıkararak bütün insanlığın gözlerine sevinç taşıyacağımız müstesna zaman dilimi…
Söz gelimi, kurban, sıradan bir hayvan boğazlama değildir. Mümin, Allah’a kulluğunu, teslimiyetini, sonsuz sevgisini, bağlılığını, sadakatini, O’nun için her şeyini feda etmeye hazır olduğunu, adanmışlığını, tüm kötülüklerden tevbe edip arınma kararını... Kurban üzerinden dile getirmeye çalışır; bunu salt ibadet niyetiyle yapar. Kurban kesen mümin, bir bakıma Allah ile misakını yeniler. Mümin birey, Hz. İbrahim’i örnek edinmişçesine, kurban kesmekle, gerçekte kendi İsmaillerinin tümünü kurban ettiğini ilan etme, kurbanının kanı akarken kendi içindeki olumsuzlukları boşaltıp arınma durumundadır.
Kurban keserken müminin Kur’an’dan ilhamla yaptığı dualar, onun bu ruh dünyasını ana hatlarıyla ortaya koyacak niteliktedir: “Kuşkusuz ben yönümü/yüzümü/bütün varlığımı, yerin ve göklerin yaratıcısı Allah’a dosdoğru biçimde yönelttim. Ben, O’na ortak koşanlardan değilim. (En’am, 79) “Kuşkusuz namazım, kurbanım/ibadetim, hayatım ve ölümüm, yalnız âlemlerin Rabbi olan Allah’a özgüdür.” (En’am, 162)
Kurban ibadetiyle ilgili bütün işlemlerin, mümin için tam bir imanî arınma sürecini oluşturacak nitelikte bir duyarlılıkla gerçekleştirilmesi öngörülmektedir. Salt Allah rızasına endeksli yapılması istenilen bu ibadetin, bu odaklanmanın gereği olarak her yönüyle güzel yapılması istenmektedir; kesiminden, her şeyinin değerlendirilmesine kadar: “Allah her işi güzel yapmayı (ihsan’ı) emretmiştir. Öldürmeyi de güzel yapınız. Bir hayvanı keseceğiniz zaman, onu güzelce kesin. Biriniz hayvan keseceği zaman, bıçağını bilesin ve hayvana eziyet çektirmesin.” (Ebû Davud, Dahaya, 10-11; İbnMace, Zebaih, 3)
Kur’an’ın sık sık kullandığı bir kavram vardır: Muhsin. İhsan sahibi anlamında… İhsan, yapılan işi iyi ve güzel yapmak demektir. Peygamber Efendimiz’in ifadesiyle, muhsin, yaptığı her işi Allah’ı görüyormuşçasına, O’na beğendirmek kaygısıyla; dolayısıyla iyi ve güzel yapan mümindir. (Buhârî, İman,1) Allah, müminlere ihsanı emretmekte (Nahl, 90), muhsinleri çok sevdiğini (Maide, 13) ve onların ecrini asla zayi etmeyeceğini belirtmektedir. (Tevbe, 120)
Bizim dindarlık anlayış ve uygulamalarımız acaba ne kadar muhsince? Söz gelimi, Kurban ibadetimizi böyle bir duyarlılıkla mı yerine getiriyoruz? Kurban konusunda Hz. Peygamber’i ne kadar örnek alabiliyoruz? Kurban ibadetinin ifasında, İslâmî edep, zarafet, incelik, duyarlılık, güzellik, ölçülülük, hakkaniyet, estetik zevk gibi, Allah’a teslimiyetin güzellikleri ne ölçüde tezahür edebiliyor? İnanan inanmayan herkesin, “Bak, işte böyle olur!” diyebildiği muhsince örnekliği sergileyebiliyor muyuz?

KURBAN BAYRAMINDA DİNİ GÖREVLERİMİZ
Bilindiği gibi senede iki dini bayramımız vardır. Bunlar Ramazan bayramı ile Kurban bayramıdır. Kurban bayramı günlerinde üzerimize vacip olan üç tane dini görevimiz vardır.

1- BAYRAM NAMAZINI KILMAK
Hem Ramazan orucu ve hem de Ramazan ve Kurban bayramı namazları Peygamber efendimizin Medine’ye hicretlerinin ikinci senesinde meşru kılınmış ve ilk bayram namazları da o sene içerisinde Peygamber efendimiz ve ashabı tarafından kılınmıştır. Sevgili Peygamberimize Medine hayatı boyunca hizmet etme şerefine nail olan Enes b. Mâlik hazretlerinin rivayetine göre, Efendimiz Medine’ye hicret ettiklerinde Medinelilerin cahiliye döneminden kalma her sene kutladıkları iki bayramları vardı. Bu bayram günlerinde eğlenirler, oynarlar, neşelenirlerdi. Bunların yerine Ramazan ve Kurban bayramı meşrû kılınınca Peygamber Efendimiz: “Allah size o iki gününüzün yerine, onlardan daha hayırlı iki bayram lütfetti. Bunlar; Ramazan bayramı ile Kurban bayramıdır.” (EbûDâvûd, Salât, 239) buyurdu. İşte o tarihten itibaren günümüze kadar İslam âleminde bayram namazları büyük bir cemaatle ve coşku ile kılınmaktadır. Bundan sonra da inşallah kıyamete kadar kılınmaya devam edecektir.

2- KURBAN KESMEK
Kurban bayramı günü ilk yapacağımız şey bayram namazını kılmak, ikinci olarak yapacağımız şey de kurban kesmektir. Peygamber efendimiz böyle yapardı. Ümmetine de böyle yapmalarını emretmiştir.

3- TEŞRİK TEKBİRLERİ
Kurban bayramı günlerinde yapmamız gereken dinî görevlerimizden biri de teşrik tekbirleridir. Teşrik tekbirleri arefe günü sabah namazından başlayarak, bayramın dördüncü günü ikindi vaktine kadar devam eden 23 vakitte getirilir. Bu günlere eyyâm-ı teşrîk / teşrîk günleri denir. Bu günlerde farz namazlardan sonra teşrik tekbirlerini getirmek vaciptir.

KURBAN İBADETİ VE İLETİŞİM BOYUTU
İbadet Boyutu
Müslüman, bütün yapıp etmelerini ibadet şuuruyla gerçekleştirmeyi yaratıcı ile sözleşmesi sırasında açıklamış ve bu sözün takipçisi olacağını hür iradesiyle belirtmiştir. İşte bu inanç çerçevesinde maddî bir birikime sahip olan Müslüman bireyin, eylemlerinden biri de kurban ibadetidir. O, ya kurban ibadetini gerçekleştirir ya da maddî imkânlarını iyileştirerek gerçekleştirmeyi kendine amaç edinir. İkinci basamaktan birinci basamağa yükselmek istemesinin amacı, Allah'ın bir buyruğuna daha muhatap olma arzusudur.
İletişim Boyutu
Allah kendisiyle olan bağın daha anlamlı hâle gelebilmesi için diğer bireylerle de ilişki kurulmasını ister. Bu ilişkinin anlaşılır ve gözlenebilir olabilmesi için de onun önüne "model insan"ı çıkartır. Biçimsel olarak diğer insanlardan farksız gibi görünen bu model insanı sevmeyi kendisini sevmekle özdeşleştirir; böylece insan kendine benzeyen model insana yönelir, onu tanımaya çalışır, tanıdıkça, bildikçe daha çok sever ve onunla gönül merkezli bir iletişime girer. Bu bağlamda kendine döner, kendini tanımaya başlar. Kendini tanıdıkça onunla örtüşmeyen davranışlarını terk eder. Böylece bireyler birbirlerine yaklaşırlar, birbirlerini tanırlar ve birbirlerini severler. Onu seven insan onun gibi olan, ona benzemeyi, onun yolundan gitmeyi kendine ilke edinenleri sevmeyi kendine amaç edinir.
İyilik Boyutu
Yapılacak iyiliğin "iyilik" (ihsan) özelliği taşıyabilmesi için herhangi bir karşılık beklemeden yapılması gerekir. Bu sebeple "iyi insan" daima başkalarına iyilik etme isteği duyar içinde. Kuşkusuz insandaki bu duygu doğuştandır, Allah tarafından verilmiştir. Bu yüzden esas sevilmesi gereken varlık O'dur. Yaratılanın yaratandan ötürü sevilmesi bu yüzdendir.

KURBANIN HÜKMÜ;
Sözlükte yaklaşmak, Allah‟a yakınlaşmaya vesile olan şey anlamlarına gelen kurban, dinî bir terim olarak, Allah‟a yaklaşmak ve O‟nun rızasına ermek için ibâdet maksadıyla, belirli şartları taşıyan hayvanı usulüne uygun olarak kesmeyi ve bu amaçla kesilen hayvanı ifade eder (İbn Âbidin, Reddu‟l-Muhtâr, VI, 312). Kurban Bayramında kesilen kurbana udhiye, hacda kesilen kurbana ise hedy denir.
Akıllı, hür, mukim ve dini ölçülere göre zengin sayılan mümin, ilâhî rızayı kazanmak gayesiyle kurbanını kesmekle hem Cenab-ı Hakk‟a yaklaşmakta, hem de maddi durumlarının yetersiz olması sebebiyle kurban kesemeyenlere yardımda bulunmaktadır (Serahsî, el-Mebsût, XII, 8; İbn Nüceym, el-Bahru‟r-Râik, VIII, 197). Bu ibadetin ruhunda Hakka yakınlık ve halka fedakârlıkta bulunma anlayışı vardır.
Rabbimiz kurban bayramını, bayram namazını ve kurban ibadetini bize haber verirken şöyle buyuruyor: “(Resûlüm!) kuşkusuz biz sana Kevser`i verdik. Şimdi sen rabbine kulluk et (namaz kıl) ve kurban kes. Asıl sonu kesik olan, şüphesiz sana hınç besleyendir (Kevser, 1-3)”

KURBAN KESERKEN DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR
1.Usulüne göre bir kesim yapmış olmak için hayvanın yemek ve nefes borularıyla, iki atardamarından en az birinin kesilmesi gerekir. Bu şekilde yapılan bir kesim sırasında, hayvanın omuriliğinin kesilmesi mekruhtur. Bu konuda etlik kesim ile kurbanlık kesim arasında bir fark yoktur.
2. Hayvanın canı çıkmadan başının gövdesinden ayrılmamasına özen gösterilmelidir.
3. Kurban edilecek hayvana acı çektirilmemeli ve eziyet edilmemelidir. Bu nedenle hayvanlar ehil kişiler tarafından kesilmeli ve kesim işlemi süratli bir şekilde yerine getirilmelidir.
4. Çevre temizliği için gerekli tedbirler alınmalıdır.
5. Aynı şekilde, hayvanların bir diğerinin kesimini görecek şekilde yan yana bulundurulmamalarına azami özen gösterilmelidir.
Teşrik tekbirlerinin dini hükmü ve  bu tekbirleri kimlerin ne zaman getireceği.
Hz. Peygamber (s.a.s.)‟in, kurban bayramının Arefe günü sabah namazından başlayarak bayramın dördüncü günü ikindi namazına kadar, ikindi namazı da dahil olmak üzere farzlardan sonra teşrik tekbirleri getirdiğine dair rivayetler vardır (Beyhâkî, es-Sünenü‟l-Kübrâ, Haydarâbâd, 1344, III, 315; Dârekutnî, Sünen, Beyrut, 1966, II, 49).
Buna göre Hanefîlerde tercih edilen görüşe göre arefe günü sabah namazından bayramın dördüncü günü ikindi namazına kadar 23 vakit, her farzın ardından teşrik tekbiri getirmek, kadın erkek her Müslümana vaciptir. Teşrik günlerinde kazaya kalan namaz kaza edilirken teşrik tekbirleri de kaza edilir. Teşrik günleri çıktıktan sonra kaza edilmeleri halinde ise tekbir getirilmez. Namaz kaza edilmedikçe tekbirler kaza edilmez (Serahsî, el-Mebsût, II, 43; İbnü‟l-Hümâm, Fethu‟l-Kadîr, II, 81). Şâfiî mezhebine göre ise teşrik tekbirleri sünnettir (Mâverdî, el-Hâvî, 1994, II, 501).

KURBAN ETİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Hz. Peygamber (s.a.s.) kurban etinin üçe taksim edilip, bir bölümünün kurban kesemeyen yoksullara dağıtılmasını, bir bölümünün akraba, tanıdık ve komşularla paylaşılmasını, bir kısmının da evde yenmesini tavsiye etmiştir (Ebû Dâvûd, Dahâyâ, 10). Ailenin fakir olması durumunda etin tamamı da evde bırakılabilir (Tahâvî, Şerhu Meâni‟l-Âsâr, Beyrut 1399, IV, 185). Ancak, durumu iyi olan Müslümanların, toplumda muhtaçların arttığı bir dönemde kurban etlerinin çoğunluğunu hatta tamamını dağıtmaları uygun olur.
Çorum halkının mübarek Kurban bayramını kutluyor, bu bayramın iç dünyamıza, hanelerimize ve Çorum’umuza huzur ve mutluluk getirmesini Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum.”