Toplumda insanlarımızın doğruları var. Bunun yanında yanlışları da olabiliyor. Doğruları tüm toplum kesimleri onaylar. İyi ki doğrusunu yaptı diye de taltif edilirler.
Bunun yanı sıra yanlışlara şahit olununca, yanlışı engelleme gücü olanlar müdahil olmalı ki, kötülüğe fırsat verilmesin.

Aslında toplumun bozulmasının farkında olanlarda sessiz kalınca yaşatılması gereken güzellikler birer birer kaybolmaktadır. Kendi kendimize o kadar dertleniyoruz, öyle rahatsızlığımızı iyi veya kötü ifade ediyoruz. Fakat elimizi de taşın altına sokmuyoruz. Hatta böyle olmamalı diye feryat ediyoruz.

Gençlerin yanlışı olabilir. Büyüklerinde hataları olabilir. Önemli olan sorumluluk duygusundan yoksun olmamak.

 Etrafında olup bitenden haberdar olmalı insanlar. Haberdar olunca da olumsuzluklarda genellikle uzak durmalıyım ki başıma iş almayayım der çoğumuz. Doğrusu bu olmasa gerek. Herkesin kendine yetecek derecede aklı var diyenlerde olabilir.

İnsanın aklı kifayet eder. Lakin uyarı da bulunmakta insanlık görevidir. Rahatsız olunan konuda halkımız doğru yöntemlerle, yanlışı düzeltebilir.

Nemelazımcılıkta denen bir ben mi varım, savunmasıyla ötelediğimiz yanlışların etrafımızda olmayacağını kimse garanti edemez.

Etik değerle bezenmiş nesli hepimiz arzu etmekteyiz. Evladımız olsun, başkasının çocukları olsun, hepsinin saygı sevgi çerçevesinde davranışlarda bulunması en büyük dileğimizdir. Sadece dilemekle de temenniler gerçekleşmiyor.   İsteklerin gerçekleşmesi için uygun dille uyarmalıyız. Yaşamalı ve yaşatmalıyız.

Kültürümüzün sürmesini isteriz. Büyüklerinin yanında ayak ayaküstüne küçükler atmasın. Herhangi iş söylenildiğinde karşılık verilmesin,  sokakta edeple yürünsün istenir. İhtiyarlara, düşkünlere yardımcı olunsun istenir.

Büyüklerin yanında asla sigara içilmesin, küfürlü konuşulmasın istenir. Bunları isteyen bizler yanlışlarında düzeltilmesini başkasından beklememeliyiz.

 Burada görev önce aile, genç, okul üçgeninde değerlendirilmeli. Öncelikle ahlaki değerlerin gençlere kazandırıldığı yer aile ortamıdır.

Aile ortamında yanlışlar düzeltilmez, doğrular gösterilmezse kültür değerlerimize yabancı insan yetiştirmiş oluruz. Zamanında müdahale etme şansımızı kullanmazsak son pişmanlık fayda vermez.

Müdahale ettiğimizde dinleyecek çağı çoktan geçmiş olur çocuklarımız. Zamanında verilmesi gereken terbiye uygun metotlarla verilmeli ki, uzaklaşmasın.

Gelecekte bizi nasıl bir nesil temsil etsin istiyorsak öyle nesil yetiştirmeliyiz. Aile ortamını da televizyon programlarıyla, dizilerle heba etmemeliyiz.

 Çocuklarımız bizi dinlerken, dediklerimizden dışarı çıkmazken iyi, güzel, hayırlı, saygı çerçevesinde eğitimini vermeliyiz. 

Çocuk çağında bizim birçok konuyu bildiğimizi kabul eden insanla muhatabız. Yarın okula gidince çevresi değişecek, yeni kişilerle tanışacak olumlu olumsuz etkilenecektir.

Zamanında çocuğumuzun etik yapısını oluşturmuşsak ileri de ve çevresinde mesele çıkarmaz. Toplumca kabul gören davranış sergiler. Fakat günümüzde ailelerimizin en büyük yanlışı kendi görevlerini dışarıdan yerine getirilmesini istemeleridir. Önce çocukta istendik davranışları kendisi yerleştirecek.

Davranışların şekillenmesinde çevremizin, büyüklerimizin etkisi olmaktadır. Çocuğun şekillenmesinde en büyük rolü aile oynar.

Sevgi, saygı, kurallara uygun yaşamayı, çalışmayı aile öğretmeli. Yanlışlarda ailece onaylanmayıp kınanması gerekir ki,   kendi çocukları aynı kötü davranışı yapmasın.

 Ayıp kelimesinin kötülüğü ifade ettiğini anlayacak şekilde ifade etmeli aile büyükleri.

Çoğu insanlar sokaklardaki gençlerin davranışlarından ve tavırlarından şikâyet etmekte. Bizim çocuğumuzda başka şehirde aynı hatayı yapmaktaysa başkaları da bizi kınar.

İçinde yetiştiğimiz toplumun yazılı ve yazılı olmayan kuralları dâhiline davranmalı ve o şekilde kültür değerleri öğretilmeli nesillere.