Dünyanın dört bir yanında Müslümanlara uygulanan baskı ve zulümlerle ilgili haberler yüreğimizi burkuyor. Filistin’den Irak’a işgal altındaki Karabağ’dan Afganistan’a kadar Müslümanlar hep zulüm ve baskı altında.
Müslümanlara uygulanan baskı ve zulümler kimi zaman Amerika’dan,Avrupa’dan ve kimi zaman da Uzak Asya’da türeyen süper güçlerden kaynaklanıyor. Uydu vb haberleşme cihazlarıyla küçülen dünya da Alaska’da ki bir yerlinin burnu kanasa ya da kutuplardaki ayılar aç kalsa hemen haber oluyor.
Ancak Doğu Türkistan’daki Çin zulmü küçülen dünyada satır araların da da olsa haber yapılmıyor.
Bunun üç sebebi var. Taklit ve inovasyon sektörü ile dünyaya kafa tutan Çin Doğu Türkistan ile ilgili haberlere sansür koymak bir yana haber adına kuş uçmasına dahi izin vermiyor. Durum böyle olunca da Doğu Türkistan menşeili haberlerde doküman ve kaynak sıkıntısı baş gösteriyor.
Ayrıca Dünya ekonomisinde önemli bir Pazar payı bulunan Çin Doğu Türkistan’ı haber yapan ülkelere yoğun baskı uyguluyor. Dolayısı ile batılı ülkeler başta olmak üzere İslam dünyası bir ekonomi devi olan Çin’i karşılarına almak istemiyor.
İkinci sebebe gelince Doğu Türkistan nüfusunu oluşturan Uygurlar Müslüman olmanın yanı sıra Türk’tür. Bütün dünyanın Türk fobisi burada da kendisini gösteriyor. Dolayısı ile Doğu Türkistan’lı Müslüman Uygurlar Türk olmaları nedeni ile önemsenmiyor.
Üçüncü sebebe gelince; Hıristiyan misyonerler, Doğu Türkistan'da serbestçe dolaşıp propaganda yapabilmektedir. Durum böyle olunca da Hıristiyan Avrupa Çin’in Müslüman Uygurlara yaptığı zulmü görmemezlikten geliyor. Bir başka deyişle al gülüm ver gülüm mantığı burada devreye giriyor.
Peki; Doğu Türkistan’da neler oluyor diye soracaksınız. Özetlemeye çalışalım. Bakınız konunun vahameti ne boyutlarda
Evet; Doğu Türkistan'da hamile kadınlara zorla kürtaj yapılıyor. Hemen her gün binlerce insan kısırlaştırılıyor. Ayrıca Kur'an-ı Kerim’in öğretilmesi ve ibadetlerin yapılması yasaklanıyor, camiler ibadete kapatılarak 'domuz ahırı' olarak kullanılıyor. Her yıl ortalama 400 bin Çinli Doğu Türkistan'a getirilip yerleştiriliyor. 1947 yılında 1.5 milyon olan Doğu Türkistan'daki Çinli sayısının bugün 10-11 milyona ulaştığı belirtiliyor.
Çin’in asıl hedefi 2020 yılına kadar Doğu Türkistan'da 50 milyon Çinli'yi getirip, ülkenin asıl sahibi Müslüman Türkleri azınlıkta bırakmak. Kızıl Çin hükümeti, Doğu Türkistan Müslüman halkına tarihte başka örneği olmayan yöntemlerle hem fiziki hem de kültürel soykırım uyguluyor.
Bir yandan ülkeye Çinli göçmenler getirilirken, diğer yandan Müslüman Türk kızları çalıştırılmak bahanesiyle Çin'e götürülüp zorla gayrimüslimlerle evlendiriliyor. Çin hükümetinin Türk köylerinde nükleer denemeler yapmasına uygar dünya sesini çıkarmıyor.
Çiftçilerin ellerinden alınan topraklar, Çinli göçmenlere veriliyor."Yer altı zenginlikleri talan edilerek, Çinlilerin refah ve zenginliğinde kullanılıyor. Çin'in gelişmesinin en büyük etkeni Doğu Türkistan'dır. Çünkü, Doğu Türkistan yer altı ve yer üstü zenginliklerine önemli derecede sahiptir.
Müslümanların özgürlükleri tamamen kısıtlanmıştır. Dini bayramların kutlanması, oruç tutulması, namaz kılınması yasaklanmıştır. Doğu Türkistan meselesi sadece Müslüman Uygur Türkleri'nin bir sorunu olarak görülmemeli ve bu mazlumlara vicdan sahibi insanlar sahip çıkmalıdır. Bugün Doğu Türkistan'da yaşayan Müslüman Türkler, "Mao'nun Kızıl Çin"inde yaşananların tekrarını yaşamaktadırlar.
Gençler sebepsiz yere tutuklanmakta, rejime karşı oldukları iddiası ile idama mahkum edilerek kurşuna dizilmekte, kazançları acımasız vergilerle ellerinden alınmakta, halk açlık tehlikesiyle ölümün eşiğinde yaşamakta, Müslüman Türk köylerinde yapılan nükleer denemelerle insanlar ölümcül hastalıklara yakalanmaktadır. Çin mahkemelerinde yargılanan Müslümanlara diri diri toprağa gömme, öldüresiye dövülen bir insanı çıplak halde karlarda yatırmak, iki bacağından iki ayrı öküze bağlanan bir insanı ikiye bölmek gibi cezalar uygulanmaktadır.
Batılı ülkeler, Çin tarafından tüm dünya ile irtibatı özellikle kesilen bu topraklardaki insan hakları ihlallerini her zamanki gibi görmezlikten ve duymazlıktan gelmektedir.
Çinliler, bir İslam toprağı olan Doğu Türkistan'a "kazanılmış topraklar" anlamına gelen "Sincang" adını koydular ve burayı kendi toprakları olarak tanımladılar.
1949 yılında Mao önderliğindeki komünistlerin Çin'in yönetimini ele geçirmelerinin ardından, Doğu Türkistan üzerindeki baskılar daha da arttı.Komünist rejim politikası, asimile olmayı reddeden Müslümanlar'ın fiziksel olarak imha edilmesine yöneldi. 1949 yılından sonra komünist Çin’in asimilasyonu ve Doğu Türkistanlıları katletmesi korkunç boyutlara ulaştı. Ya öldürüldüler ya da kıtlık ortamında ölüme terk edildiler. 1965'ten sonraki katliamlarla birlikte, öldürülen Doğu Türkistanlı sayısı 35 milyon gibi inanılmaz bir rakama ulaştı.
Evet; Doğu Türkistan’da insanlık dışı bu zulümler yaşanırken bizler hemen her gün Çin malı bir ürünü alıp kullanıyoruz.
Belki de ucuz olduğu için Çin malını tercih ediyoruz. Ancak verdiğimiz her kuruş Doğu Türkistan’a baskı,zulüm ve işkence için Çin’in elinde bir güce dönüşüyor