Sevmek, düşünmek ve aynı zamanda hep tedbirli olmak.Dikkatimizi kullanabilmek, bol, bol doyasıya gülebilmek, gül verene gülüvermek, neşe içinde huzurla yaşayabilmek, daima olumlu düşünebilmek, bardağın hep dolu tarafını görebilmek…Ustanın çırağına bir ekmek parası bahşiş verebilmek.Küçük şeylerden büyük mutluluklar çıkarabilmek…
       Benim hoşuma giden ve sizlerinde okuyunca hoşunuza gideceğini tahmin ettiğim bir hikayeyi paylaşmak istiyorum.
      Jerry, çevresindekilerin çok sevdiği insanlardan biriydi.Her zaman mutluydu.Daima söyleyebilecek olumlu bir şeyler bulurdu.Hatta bazen etrafındakileri çıldırtırdı bile.Bu adam bu halde nasıl iyi olabilir diye birisi nasıl olduğunu sorarsa ‘’Bomba   gibiyim…’’ diye cevap verirdi hep. Bomba gibiyim.
      Jerry bir doğal motivasyoncuydu.Yanında çalışanlardan biri o gün kötü bir günündeyse Jerry yanına koşar, duruma nasıl olumlu bakılacağını anlatırdı.Bu tarzı fena halde düşündürüyordu beni.
     Bir gün Jerry’e gittim. Anlamıyorum dedim, nasıl oluyor da her zaman bu kadar rahat insan olabiliyorsun.Nasıl başarabiliyorsun bunu ?
     Her sabah kaktığımda kendi kendime; Jerry bugün iki seçimin var.Kurban olmak yada ders almak.Ben başıma gelen kötü şeylerden ders almayı seçerim.
     Birisi bana bir şeylerden şikayete geldiğinde; yine iki seçimim var.Şikayetini kabul etmek yada ona hayatın güzel yönlerini göstermek.Ben hayatın güzel yönünü seçerim.
     ‘’Yok yahu’’ diye protesto ettim. ‘’Bu kadar kolay mı yani?’’ dedim.Evet kolay dedi.
     Jerry ‘’hayat seçimlerden ibarettir.Her durumda bir seçimin var.Sen her durumda nasıl davranacağını seçersin.Yani sen hayatı nasıl yaşayacağını seçersin’’ dedi.
     Jerry’nin sözleri beni oldukça etkiledi.Onu yıllarca görmedim.Ama hayatımdaki talihsiz olaylara dövünmek yerine, seçim yapmayı tercih ettiğimde hep onu hatırladım.
     Yıllar sonra Jerry’nin başına çok talihsiz bir olay geldi.Soygun için gelen hırsızlar, paniğe kapılıp Jerry’i delik deşik etmişler.Ameliyat 18 saat sürmüş. Haftalarca yoğun bakımda kalmış.Taburcu edildiğinde kurşunların bir kısmı hala vücudundaymış.Ben onu olaydan 6 ay sonra gördüm.’’Nasılsın’’ diye sorduğumda ‘’Bomba gibiyim’’ dedi.Bomba gibi…
     ‘’Olay sırasında neler düşündün Jerry’’ dedim.
     ‘’Yerde yatarken iki seçimim var diye düşündüm. Ya yaşamayı seçecektim yada ölümü. Ben yaşamayı seçtim’’ dedi.
     Korkmadın mı, bilincini kaybetmedin mi?
    Ambulansla gelen sağlık görevlileri harika insanlardı.Bana hep ‘’ İyileşeceksin, merak etme’’ dediler.Ama acil servis koridorlarında sedyemi hızla sürerlerken doktorların ve hemşirelerin yüzündeki ifadeyi görünce ilk defa korktum.Bu gözler bana ‘’Bu adam ölmüş’’ diyordu.Bir şeyler yapmazsam biraz sonra ölü adam olacaktım gerçekten..
     ‘’Ne yaptın?’’ diye merakla sordum Jerry’e. Kocaman bir hemşire yanıma yaklaştı ve herhangi bir şeye alerjim olup olmadığını sordu. ’’Evet’’ diye cevap verdim. ’’Var…!’’ Doktorlar ve hemşireler hayretle sustular. Derin bir nefes alarak kendimi topladım ve bağırdım.            ‘’ Benim kurşunlara   alerjim var! ’’ Doktorlar ve hemşireler gülmeye başladılar.Tekrar bağırdım. Ben yaşamayı seçtim. Beni bir canlı gibi ameliyat edin, otopsi yapar gibi değil…
    Jerry sadece doktorların büyük ustalıkları sayesinde değil, kendi olumlu tavrının, hayata tutunmanın büyük katkısı ile yaşadı. Yaşaması bana iyi bir ders oldu. Her gün hayatımızı dolu, dolu yaşamayı seçme şansımız ve hakkımız olduğunu ondan öğrendim ve aynı zamanda her şeyin kendi seçimimize bağlı olduğunu…
     İyimserlik, içimizin bir başka güzelliğidir.Hayata olumlu bakabilmektir.Yüreğimiz hep iyimserlikten yana atıyorsa mutluluğu yakalamışız demektir.Yolda zorla yürümeye çalışan yaşlı bir amcaya yapılan bir yardım veya resmi dairede yol gösterebilme gibi, bizler için basit geliveren bir iyilik, onlar için kim bilir ne minnet doludur.Karşıdan karşıya geçmekte zorlanan özürlü bir vatandaşa yardım edip, onu karşıya geçirmek bizim ne kadar zamanımızı alacak ki ?
      Özellikle, doğal afetlerde maddi, manevi zarara uğramış, yakınlarını kaybetmiş ve yalnızlıktan bunalmış ve yanında bir şeyler paylaşmak için konuşacak birini bulamayan bir kimsenin yanına oturup onunla geçireceğimiz bir yarım saat bizi ne kadar etkileyecek ki ? Onunla geçireceğimiz vakit diyorum, bizim bir şeyler anlatmamız şart değil.Sadece onun anlattıklarını dinlemememiz bile ona yetecektir.
      Yaşamda karşımıza çıkan bu inceliklerin farkına varabilmek, bu eylemleri gerçekleştirebilmek bizi daha da yüceltecek, belki çaresizlikte çare üretebilecektir.
      Çaresizseniz, çare SİZSİNİZ demiş bir filozof / Düşün...... / Kim üzebilir seni senden başka?/ Kim doldurabilir içindeki boşluğu sen istemezsen? / Kim mutlu edebilir seni, sen hazır değilsen? / Kim yıkar yıpratır seni sen izin vermezisen? / Kim sever seni, sen kendini sevmezsen?/ Her şey sende başlar, Sende biter../ Yeter ki yürekli ol / Tükenme, tüketme tükettirme / İçindeki yaşama sevgisini / Hep hatırla / Hayatın zorlukları arasında çaresizseniz / Unutmayınız, Çare SİZSİNİZ… !
   NOT: Tatile giren tüm öğrencilerimize sevdikleriyle beraber sağlık, sıhhat ve afetsiz afiyetler diliyorum….