Vurulmuş tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, Yâ Rabb, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid'i...
Bedr'in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
"Gömelim gel seni tarihe" desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvara da yetmez o kitap...
Seni ancak ebediyyetler eder istiâb…

Her okuduğumda tüylerim diken diken olur. Peki, Çanakkale’yi gerçekten anlayabildik mi? Yoksa Çanakkale’ yi anlamak sadece birkaç şiirden ibaret mi?
Japonya örneğiyle konuyu biraz daha açarak devam etmek istiyorum…

II: Dünya savaşında Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombalarını bilmeyen yoktur. Hani şu Japonya’yı yerle bir eden, etkisini aradan on yıllar geçmesine rağmen halen devam ettiren bombalama hadisesini. Ne olmuştu o tarihte?

6 Ağustos 1945 yılında, sabah 8.15’te “Küçük Çocuk” isimli ilk nükleer bomba “ Enola Gay” isimli B-29 Superfortress’ten bırakıldı. İnsanlık tarihinde ilk defa böyle bir bomba kullanılmıştı. Aralık 1945 yılında Hiroşima’daki resmi kaynaklar ilk anda ölenlerin sayısını 140.000 olarak tahmin ettiklerini bildirdi. 3 gün sonra 9 Ağustos 1945 sabahı, Amerikan “Bockscar” isimli B-29 Superfortess uçağı “Şişman Adam” isimli ikinci nükleer bombası ile, ilk hedefleri olan Kokura’ya ulaştı. Ancak, şehir bir bulut kümesi ile örtülmüştü ve görüş yeterli değildi. Kötü hava koşulları ve meydana gelen diğer problemler nedeni ile uçuş ekibi, ikinci hedefleri olan Nagasaki’ye yöneldi. Burası Japonya’nin gelişmiş önemli bir endüstriyel bölgesiydi. Buradaki bombalamada ise ölenlerin sayısının 100.000 olduğu tahmin ediliyor. (Greenpeace)

Bu örnek ile Çanakkale’nin ne alakası var diyebilirsiniz. Şimdi size lisede okurken hocamızın anlattığı bir anekdotu aktaracağım. Japonya’ da çocuklar anaokulundayken Hiroşima ve Nagazaki’ye götürülüp, gezdirilirmiş. Atalarının nasıl acılar çekerek öldürüldüğü anlatılır ve ülke olarak geçmiş acıları bir daha yaşamamak için çocuklara, yaşanan bu olaylardan ibret alarak çalışmak zorunda oldukları anlatılırmış. Bir gün bizim vatandaşlarımızdan birisi bu olaya tanık olmuş ve demiş ki; “çocuklarınızı ne güzel eğitiyorsunuz. Anaokulundan itibaren bilinçlendirmeye başlıyorsunuz. Keşke bizimkiler de buraları görse…” Bunun üzerine Japon cevap vermiş ve demiş ki; “Sizin Hiroşima ve Nagazaki’yi görmenize gerek yok. Çanakkale’de yaşadıklarınızdan daha büyük bir ibret hikâyesi olabilir mi?”
İşte böyle kıymetli okurlar. Alnından vurulan askerin miğferinin ortasındaki kurşun deliğini, Seyit Onbaşı’nın sırtladığı 276 kiloluk top mermisini, metrelerce uzayıp giden siperleri yaklaşık 253.000 şehit verdiğimiz Çanakkale’yi görmeden Çanakkale’yi anlayamayız! Şimdi şu soruyu kendimize soralım? Biz tarihi, ders alarak mı okuyoruz? Yoksa tersten mi?

Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın... Heyhât,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âğûşunu açmış duruyor Peygamber…

Yazıyı okuyan kardeşlerimizin, Şehitlerimiz için bir Fatiha esirgemeyi inancıyla hepinize saygılarımı sunarım…
Kaleli Kız Öğrenci Yurdu’nda Çanakkale Savaşı Zaferi’nin 98.yılı etkinlikleri kapsamında Hitit Üniversitesi Öğretim M.Y.O Tarih Bölümü Öğretim Görevlisi Duran Demirci tarafından “Bilinmeyen Yönleri İle Çanakkale  Zaferi” konulu konferans verildi. Gecede ayrıca Ortaköy Müftüsü Adnan Zeki Bıyık ve Habibe Nur Bıyık tarafından kahramanlık türkülerinden oluşan bir konser verildi.
Konferansın açış konuşmasını yapan Yurt Müdürü İsmail Tuncel, Çanakkale Savaşları’nın, I. Dünya Savaşı içinde tarihin en kanlı savaşları olduğu kadar, Türk milletinin şan ve şerefle dolu en parlak zaferlerinden de birisi olduğunu ifade etti. Hazırlanan Çanakkale konulu filmin izlenmesinin ardından Hitit Üniversitesi Öğretim Görevlisi Duran Demirci konferansına başladı. 
Çanakkale Zaferi’nin millete, gurur ve şan verirken düşmanları da kahrettiğini ifade eden Demirci, Çanakkale savaşlarının; hangi askeri ve teknolojik güce sahip olursa olsun, Türk Milletindeki birlik ve beraberlik ve iman dolu kalpler olduğu müddetçe yenilmeyeceğini, maneviyatın maddeye galip geldiğinin en güzel şekilde ortaya koyduğunu vurguladı. 
Konferans sonrasında Halil Özçelebi sazları eşliğinde sahne aldı. Programda Ortaköy İlçe Müftüsü Adnan Zeki Bıyık ile Yurt öğrencilerinden Habibe Nur Bıyık; kahramanlık türküleri seslendirdi.
Program sonunda Yurt Müdürü İsmail Tuncel konferansa katkılarından dolayı Hitit Ünv.  Öğr. Gör. Duran Demirci’ye plaket verirken,  Adnan Zeki Bıyık, Habibe Nur Bıyık ve sazlarda eşlik eden Şef Halil Özçelebi, Osman Aksel ve Fatih Özçelebi’ye teşekkür edip çiçek verdi.