“Keser döner sap döner, gün olur devran döner” der.
Kelimelerin dizilişine ve okunuşuna baktığımda bu atasözüne bayılıyorum. Yapılan haksızlıkların yapanların yanına kar olarak kalmayacağını, yarına kalsa da, yapılanların kimsenin yanına kalmayacağını, günü gelince yapılanların yapanlardan acı acı çıkacağını anlatan bir atasözü.
Buraya kadar çok güzel…
Ancak işleyiş açısından devranın dönme meselesine gelince, sistemin felsefesi değişmedikçe, devranın döneceğine inanmak çok zor gibi görünüyor.
Hele bir sor niye!
Niyesi çok basit;
Şöyle düşünün,
Diyelim ki ortada bir sistem var. Bu sistemin, bir süre önce o günün kişileri ve o kişilerin felsefesiyle yönetiliyor. Sonra birden sistem içerisinde yeni aktörler ortaya çıkıyor. Bu yeni aktörler, oldukça güçlü ve dinamik bir yapıya sahipler. Bir süre sonra sistemi yönetme görevini bu dinamik yapı ele alıyor.
İşte paradoks burada başlıyor.
Sistemi yönetme görevi farklı ellere geçince, geçmişte sistem içerisinde sistemi döndürenler, ‘anamın adı döndü, bende döndüm’ felsefesiyle birden yeni sistem ekseninde dönüveriyorlar. İlk dönüş anında sistemi döndürme fırsatı bulamayanlar, bir süre sonra güçlenmeye başlayınca yeniden sistemi döndürmeye başlıyorlar.
Bir nevi kısır döngü gibidir.
İnsanlık tarihinin en büyük paradoksu yumurta ve tavuk mevzusu zannedenler büyük bir yanılgı içerisindedir. Gelmiş geçmiş en büyük paradoks, “Keser döner sap döner, gün olur devran döner” meselesidir.
Tekrar görüşünceye dek saygılar…