12 Haziran genel seçimlerinin en çarpıcı sonuçlarından birisi de Cumhuriyet Güç Birliği adı altında seçime giren adaylara verilen oyların büyük çoğunluğunun geçersiz çıkması oldu. Artık ben de iyice merak etmeye başladım: Tuncay Özkan’ın dediği gibi halkın büyük çoğunluğu bidon kafalı mı? Ya da kibarca söylersek, yanlış yönlendirilmeye müsait mi?
İstanbul’da Tuncay Özkan’ın 10.000 oyu, Çetin Doğan ve Ümit Ülgen’in 30.000 oyu, İzmir’de Doğu Perinçek’in 35.000 oyu GEÇERSİZ sayıldı. Tuncay Özkan’ın 32.000 ve Doğu Perinçek’in 12.800 civarındaki GEÇERLİ oyları ise çarpıcı bir fark yaratıyor. Türkiye’nin batısında bağımsız seçilebilmek için 80.000 kadar oy almak gerekirken, Doğu’da 30.000 oy yeterli olabiliyor.
Eğitim seviyesinin düşük olduğu Doğu illerinde hata payı oldukça düşük. Batı illerindeyse hatalı oy kullanan seçmenler, benzer yanlışlıkları şaşırtıcı bir şekilde tekrar etmişler. Bu durumda Türkiye’nin Batısındakiler daha mı bidon kafalı oluyorlar acaba? Bu arada gerek kulağımıza gelen duyumlar, gerekse internet üzerinden edinilen bilgiler, farklı bir gerçeği daha ortaya koyuyor. Birileri gerçekten de seçmeni yanlış yönlendirmek için olağanüstü çalışmış. Ev ev dolaşan kimi şahısların “hem CHP’ye hem MHP’ye veya bağımsıza verin” şeklinde telkinde bulundukları söyleniyor. Aynı şekilde internet üzerinden de çeşitli mesajlar gönderildiği söyleniyor. Bunların hiçbirisi de bana göre bu cahilliği örtmüyor.
Okumayan, araştırmayan, “bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan” bir toplumda yapılan herhangi bir seçim sonucunun ne anlamı olabilir ki? Ayrıca Türkiye’nin doğusundaki oy sonuçlarına bakarsak, her ne kadar geçersiz oy oranı düşük de olsa tatmin edici değildir. Okuma-yazması bile olmayan, 9 çocuklu bir kadını seçimden önce günlerce çalıştırıp “şu kişiye oy verecen” diye şartlamanın ve hangi sandıktan ne çıkacağını bilmenin neresi demokrasi? PKK’lı teröristlerin meşruiyet kazanması için bu kadar komediye ne gerek var?
Hapisten çıkarılmayan Mustafa Balbay, Mehmet Haberal ve Engin Alan’ın neden çıkarılmadıklarını hâlâ anlayamadınız mı? Anayasa değişiklikleri için yeterli sayıyı bulamayan AKP’nin yandaş yazarları bakın artık neyi dillendiriyor: “Ey muhalefet, gelin Meclise, Anayasa değişikliği için AKP’ye destek olun, böylece tutuklu Milletvekilleriniz salıverilsinler.” Blöf yapmak için araya yandaşı koymaya ne gerek var? Anayasayı değiştirecek yeterli oyu alamayınca, meydanlarda MHP’ye bel altı vuran Erdoğan, seçim galibiyetinden sonra birden çark edip “helallik” bile istemişti. Ardından açtığı siyasi davaları geri çekmişti.
Bu durumda, bir önceki seçimlerde tutuklu bulunan PKK yandaşı Sebahat Tuncel, nasıl oluyor da hapisten çıkarılıp TBMM’ye taşınmıştı? Aynı şekilde 12 Haziran seçimlerinden önce YSK’nın adaylıklarını iptal ettiği BDP’liler sokakları cehenneme çevirince korkup ta geri adım atan Devlet ve Siyasi partiler, bağımsız BDP’lilerin seçilmesine nasıl yol açmışlardı? Cevabı basit: Bir ülkede hukuk yoksa, yöneticiler korkaksa, tehdit-şantaj-terör zehirli sarmaşık gibi günden güne bütün kurumları sarıyorsa ve özgürce yaşayacak cesaretiniz kalmamışsa bir halüsinasyon görüp seçim yaptığınızı zannedebilirsiniz. Aslında yaşadığınız şey gerçek bir seçim, gerçek bir hayat, gerçek bir sonuç alma değildir. Toplumsal algının, şizofren bir yapıya bürünmüş halidir.