Türkiye son 9 yıldır zikzaklı bir dış politika izliyor. Kırmızıçizgiler diye tabir edilen hususlar bir ileri bir geri çekiştiriliyor. AKP Hükümeti birazcık daha tecrübe kazansın diye Türk dış politikası yıllarını heba etti. Üstelik her şey Türkiye’nin aleyhine gelişiyor.
Bazı insanlar, şımartılmayı ve değerinin üstünde itibar görmeyi severler. Zayıf tarafları budur ve bu çoğu zaman onların gözlerini kör eder. ABD’nin politik çalışmalarını hem bilimsel hem de psikolojik olarak kendi açısından istikrarlı bir şekilde yürüttüğü bir gerçek ve elindeki silahları yerli yerinde kullanmayı biliyor. Kendilerince zaaflarını keşfettikleri bazı ülke liderlerini şımartmayı ve kendi medyalarında ön planda tutarak onlara taleplerini dayatmayı çok iyi biliyorlar. 
Bunun en büyük örneği, dağılan SSCB’nin son devlet başkanı Mihail GORBAÇOV’dur. 1985-1991 arasında yürüttüğü Komünist Parti genel sekreterliği görevi boyunca kendince bir takım yenilikler yapmaya çalışan Gorbaçov, ABD’yle yakınlaşmasının neticesinde Batılı devletler tarafından pohpohlandı, şımartıldı, kendisine 1990’da Nobel Barış ödülü verildi. Bir yıl sonra ise SSCB’nin dağılmasını engelleyemeyerek 1991’de istifa etmek zorunda kaldı. Bazı Ruslar tarafından çılgın, hatta deli olarak görülüyor. Doğu Berlin’i elden çıkardı ve bazı Türkî Cumhuriyetleri herhangi bir talep olmaksızın kendi kaderine teslim etti. Bazı bölgelerdeyse iç savaşlar çıktı. Afganistan’ı başlangıçta Rusya’ya karşı kışkırtan ABD, şimdilerdeyse yarattığı canavarla kendisi cebelleşip duruyor…
Rusya federasyonunun başına daha sonra geçen Boris Yeltsin ise delilikte Gorbi’yi aratmadı. AGİT zirvesinde aşırı alkollü olduğu bir anda ABD başkanı Clinton’ın sözlerine sinirlenip küfür sallayan Yeltsin’in ömrü de uzun olmadı. Dağılan Rus dış politikasını toparlamak, 2000 yılında başa geçen eskinin KGB ajanı Vladimir PUTİN’e nasip oldu. 
Gelgelelim bizimkilere… Şimdilerde Time dergisi Tayyip ERDOĞAN’ı allayıp pulluyor, kapak yapıyor. Elinden gelse taç giydirip kral yapacaklar. İyi de bu adamlar işlerine gelmeyen hiç kimseye bu kadar açıktan kredi vermezler. Hatta başka ülkelerin başarılı olmasını istemez, onları belli bir kıvamda ve kendilerine bağımlı olarak tutmaya çalışırlar… Geçen 9 yıllık dönemde bakın neler oldu: Güney Kıbrıs AB’ye alındı. Hem de AKP Hükümetinin, Annan planını Kuzey Kıbrıs Türk vatandaşlarına % 65 ile kabul ettirmesine ve bunun karşılığında avuçlarını yalamalarına karşın… AB’den müzakere tarihi alan Tayyip ERDOĞAN, İstanbul’da krallar gibi karşılandı ve herkesin gördüğünü bir tek o göremedi: Avrupa bizi istemiyordu… Ve bizden sonra üyelik için başvuran küçücük ülkeler AB’ye girmesine karşın, koskoca Türkiye Cumhuriyeti bir türlü üye yapılamadı… ABD tarafından Türkiye’ye Kosova’nın bağımsızlığının tanınması yönünde talep gediğinde, Vladimir PUTİN, AB’nin iki yüzlü politikasını eleştirdi, Kıbrıs ve AB için Türkiye’nin 40 yıldır kapıda bekletildiğini söyledi. Peki bizimkiler ne yaptı? Kosova’nın bağımsızlığını hemen tanıdı….
“Just the moment” yerine dili sürçen Başbakanımız, İsrail cumhurbaşkanına yanlışlıkla “One minute” dedikten sonra Libya’ya gidip KADDAFİ’den ödül aldı. Suriye devlet başkanı Beşar ESAD ile kardeş aile oldular, Türkiye-Suriye sınırında vizeleri kaldırdılar. Tam bir yıl sonra bir de baktık ki NATO, Libya’yı hedef aldı. ERDOĞAN hızını alamayıp “Öyle şey olur mu? NATO’nun ne işi var Libya’da?” deyip sinirleniverdi. Bir süre sonra baktık ki Libya harekâtında NATO’nun merkezi üssü İzmir oldu. 
Bu da yetmedi Suriye ile ilişkiler bozuldu, ESAD neredeyse düşman ilan edildi. ABD, Fransa ve Türkiye kol kola girmişler, Libya ve Suriye’deki rejim muhalifleriyle birlik olup hükümetleri devirmeye çalışıyorlar...
 NATO’nun Libya’daki kanlı bombardımanına ortak olup, komşumuz Suriye’yle ilişkileri bozan AKP Hükümetine söylenecek şey şudur: Sevgilin olan Fransa ile yatağa girersen, o yataktan çıktıktan sonra sevgiline kafa tutacak halin kalmaz. Zira bu işler böyledir… Dolayısıyla Ermesi soykırım iddialarıyla ilgili Fransa Meclisinden yasa tasarısı çıktı diye sinirlenmene gerek yok. Bu saatten sonra Fransa senden alacağını almış, yatağında keyif çatıyordur!..