Halüsinasyon gören, yalanlar söyleyen, halkı kışkırtmaya ve provokasyona kalkışan bir adam.
Rantçıya bir “alo” uzaklığında, El-Kadı gibilerine daha yakın, hatta oğluyla görüştürecek kadar yakın…
İmar işlerini bağlıyor, gazete patronlarını, müdürlerini arıyor, o kadar işin gücün arasında hangi haberin çkıp çıkmayacağına karışıyor,50 kadar spor federasyonunu denetimine alıyor. Alamadığı Fenerbahçe gibilerinin başına gelmeyen kalmıyor…
“Babadan evlada geçen” kalıtımsal hastalıktan sebep, çocukları da villa planlarıyla, vakıf paralarıyla, imar işleriyle, gemicikleriyle uğraşıp duruyorlar. Etrafındaki kimi devlet bakanları ve onların da çocukları ne yapsın, baba mesleğini takip ediyorlar… 
Kutusunda 4,5 milyon dolar bulunan banka müdürü serbest bırakılıyor. HSYK denilen yargı organındaki yarım kalan iş tamamlanarak Başbakan görünümündeki şahsın emrine veriliyor. TBMM’de CHP’li muhalif milletvekillerinin burnu kırılıyor, kan-revan içinde kalıyorlar. TGB’li gençlerin öncülüğünde Ankara’da TBMM’ye yürünüyor, biber gazı gazları havada uçuşuyor. Ulusal Kanal muhabiri genç kızın ayakları, tazyikli suyun şiddetiyle yerden kesiliyor, uçarak düşüyor…
Kocaman yalanlar söyleniyor, kurgu filmlerine taş çıkartılıyor. Gelişmiş Batılı ülkelerinde asla affedilmeyen kocaman yalanlar, satılık medya ve din sömürüsüyle bu milletin azımsanmayacak bir bölümüne yıllardır yutturuluyor. Geçen yıl Gezi olaylarında bu YALANLAR, artık iyice abartılarak HALÜSİNASYONLARLA beslendi. 
Kabataş’ta türbanlı bir kadının dövüldüğü şeklindeki halüsinasyona uygun denek, 5 gün sonra bulunuyor. Tesadüf o ki kendi partisinin(AKP) bir belediye başkanının kızı çıkıyor. Bu olayı üstüne alması isteniyor belli ki, o da bunu yapıyor. Ancak böylesine bir yalan söylediğinizde, ardı arkası kesilmeyecektir, kendisi de bunun sonunu göremiyor. Aradan 8 ay gibi bir zaman geçince görülüyor ki bölgedeki kamera kayıtlarında bebeğiyle beraber dövüldüğü iddia edilen türbanlı kadın, olay yerinden sapasağlam geçip gidiyor. Üstelik halüsinasyon hastalığına bu türbanlı kadın da yakalandığından dolayı, olay günü elleri deri eldivenli (yaz mevsiminin sıcaklığında), 70-80 kadar gencin kendisini dövdüğünü ve üstüne işediğini söylüyor. 
Başbakanla aynı halüsinasyonu gören biri daha çıkıyor: AKP’li vekil Mehmet Metiner, olmayan video kayıtlarını gördüğünü ve yayınlanması halinde infial yaratacağını söylüyor. Birtakım yalaka ve AKP’den maaşa bağlanan köşe yazarları da olayı görmüş gibi yazıyorlar ya da kadının ifadesine dayanarak ağır eleştiriler yöneltiyorlar Gezi ruhunun tertemiz gençlerine…
Halüsinasyonlar Başbakanı rahat bırakmıyor. Bir diğer vakıa: Gezi olaylarında camiye ayakkabıyla girildiği, içki içilip alem yapıldığı, fuhuş yapıldığı gibi korkunç hayaller görüyor. Neyse ki caminin müezzini ve imamı dürüst oldukları için bu ifadeleri yalanlıyor da memlekette korkunç olayların çıkmasına mani oluyorlar. Aksi halde Sivas olaylarında insanların yakılması gibi bir facianın oluşması an meselesiydi…
GERÇEKLER bir okyanus kadar dipsiz ve uzak onun için;
Taksim’de PALA’lı saldırganın şiddetine maruz kalan genç kız gibi,
İzmir’de polisin saçlarını çektiği genç kız gibi, 14 yaşında başından vurulan Berkin ELVAN gibi…
Daha dün SÖZCÜ gazetesindeki haberde kocası tarafından işkenceyle öldürülen kadın gibi,
Ve de hemen her gün gazetelerde okumaktan yorulduğumuz koca şiddetiyle katledilen kadınlar gibi…
Ethem SARISÜLÜK’ün öldürülme anındaki videolardaki gibi apaçık gerçekler,
Ve gencecik üniversite öğrencisi Ali İsmail KORKMAZ’ın onlarca polisin şiddetiyle öldürülmesi gibi insanlık dışı olan gerçekler…
Ahmet ATAKAN gibi, Abdullah CÖMERT gibi, Mehmet AYVALITAŞ gibi yani,
Gencecik, apansız, o bedenlere hiç yakışmayan ölümler…
Alo Tayyip? Bunların hiçbiri hayal değil, utanç verici gerçekler…