Anız yakmanın zararları hakkında bilgiler veren Şahinbaş çiftçileri uyardı. Toprak verimliliğinin üretimi etkileyen en önemli etken olduğuna değinen Şahinbaş, “Her çiftçi toprağının verimli olmasını ister ve bunun gayreti içerisinde bulunur. Toprak verimli oldukça daha sağlıklı ve daha bol üretim yapılır. O halde bir toprağın verimliliği neye bağlıdır? Yahut ta verimli bir toprağın özelliği nedir? Bir toprakta ne kadar çok ve çeşitli türde bitkisel ve hayvansal canlı yaşıyorsa toprağın verimliliği de buna bağlı olarak o derecede yüksektir. Diğer bir ifade ile toprağın verimliliği içerisinde barındırdığı canlı türlerine ve bunların miktarına bağlıdır.” diye konuştu.

TOPRAKTAKİ CANLILAR YOK EDİLİYOR

Anız yakılırken toprağın yüzeyinde ve 2–3 cm derinliğinde ki bütün canlıların yok edildiğine değinen Şahinbaş, “Verimli bir toprakta canlıların en yoğun olduğu kısım burasıdır. Anız yakılırken özellikle toprak verimliliğini oluşturan canlılar da önemli miktarda ortadan kalkmaktadır. Anız yakılan yerlerde toprağın tekrar eski haline gelmesi için uzun zamana ihtiyaç duymaktadır.” dedi.

Anız yakma ile toprak canlılarının beslenme ortamı veya besleneceği organik artıklar ortadan kalkar.” diyen Şahinbaş, doğada yaşayan canlıların hayatının birbirine bağlı olduğunu ifade ederek, “Bir canlının yok olması ona bağlı olarak 40 canlının yaşantısını olumsuz etkiler. Doğada canlıların etkilenmesi bir zincirin halkaları gibi birbirine bağlıdır.

Zincirin halkası koptu mu? Bu ilişkilerde koparak o canlının yaşantısı belli oranda tehlikeye girer.” diye konuştu. Şahinbaş açıklamasına şu şekilde devam etti;  “Canlılar doğada beslenirken organik maddelerden bir sıra halinde yararlanırlar. Her canlı genellikle organik maddedeki enerjiyi parçalanmanın bir aşamasında alır. Her canlı organik maddenin parçalanmasında ki bir aşamada rol alır. Buna doğal döngü denir. Acaba, bitkilerin ihtiyacı olan besin elementlerini ticari (inorganik) gübrelerle telafi edemez miyiz? Böylece toprağın verimini artırıp, ürün alımını çoğaltamaz mıyız? İlk bakışta niçin olmasın sorusu akla geliyor? Olur, olur da yanlış olur. Ticari gübre ile bitkisel ürün belli oranda artar. Buna karşılık tat, hoş koku ve diğer önemli özelliklerinden kayıplar olur. Ticari gübrelerin en önemli zararı, toprağın verimini ve yapısını bozmasıdır. Ticari gübreler, bitkinin alacağı mineral element haline getirtildiği için toprak canlıları bunu gıda olarak kullanamazlar. Ticari gübre sadece bitkinin alacağı şekilde bir yapıya sahiptir. Bir toprağın verimi, içinde barındırdığı canlıların miktar ve tür zenginliğine bağlıdır. Bunların çoğalması, toprağın yeterli miktarda organik madde içermesine bağlıdır. Organik madde yeterli olmayınca toprak canlıları hem miktar, hem de tür olarak azaldığından toprak fakirleşecektir.

Bitkiler organik maddelerin ayrışması ile meydana gelen besin elementlerini daha sağlıklı alabilmektedirler. Zira organik maddeler çeşitli canlı türleriyle farklı aşamalarda parçalanarak bitkinin yararlanacağı şekle dönüşmektedir. Organik maddelerin parçalanması esnasında her canlı bir taraftan ihtiyacı olan enerjiyi elde ederken, diğer taraftan da salgıladıkları maddelerle toprağı bitkilerin en iyi gelişeceği özelliklere kavuşturmaktadırlar. Diğer taraftan, toprakta bulunan yeterli organik maddeler makro moleküler etki göstererek toprağı pH sının (reaksiyonunun ) ani değişimini önlerler. Böylece, pH nın ani değişimiyle meydana gelecek zararlanmalardan biyolojik hayatı korurlar. Ticari gübrelerin doğrudan doğruya verilmesi durumunda da toprak canlıları besleneceği organik maddeleri bulamamaktadırlar. Yine, ticari gübrelerin ölçüsüz kullanılmaları da toprak verimini artıran canlılara zehir etkisi yapmaktadır. Diğer taraftan da toprağın fiziksel yapısını bozmaktadırlar. Ticari gübreler toprakta eksik olan besin elementlerini tamamlasalar dahi, toprak verimliliğini oluşturan canlıların kullanmalarına uygun olmadıklarından, verimliliği artıramamaktadırlar. Belli bir zaman sonra toprak fakirleşmektedir. Bu sebepten, anızlar ile bağ, bahçe ve tarladaki organik artıklar yakılmayarak kom post olarak tekrar toprağa verilmelidir. Toprak canlılarının bıraktığı birçok maddelerle (atık maddeler ve enzimlerle) oluşturulan yaşam ortamı yanarak yok olur. Toprak içerisinde yaşayan çeşitli canlılar salgıladıkları ve bıraktıkları artıklarla toprağı bitkiler ve kendileri için bir yaşam ortamı oluştururlar. Anız yakıldığı zaman bu ortam yanarak yok olur. Toprağın üst kısmında bulunan bu tabaka insan ve hayvanlardaki deri tabakası gibidir. Derinin yanması derecesinde insan ve hayvan ne kadar acı çekiyorsa, toprak içerisindeki canlıların çektiği acı bundan daha az olmamaktadır.

ANIZ YANGINLARI TOPRAĞI ÖLDÜRÜR

Nasıl ki insan belli ölçü dışında yanınca bunun izlerini taşıyor veya hayatını kaybediyorsa toprakta aynı şekilde acı çeker veya yaşanmaz bir duruma gelir. Anız yakıp kar edeceğini düşünen vatandaşlarımızın kendilerine ve bulundukları topluma ne kadar kötülük yaptıklarını göstermek ve öğretmek gerekir. Bunu bir örnekle açıklayalım. Anız yakmadan önce verimli bir toprağı kazıp avucumuz içerisine aldığımızda kendine özgü bir kokusunun olduğunu, yine avucumuz içerisinde tuttuğumuzda kendine özgü bir yumuşaklığın olduğunu görürüz. Aynı toprağı anız yakıldıktan sonra avucumuz içerisine alırsak un gibi toz şeklini aldığını görürüz. İşte, bu un şekline dönüşmüş olan toprak ilk elimize aldığımız toprağın özelliğini taşımadığı sürece bundan yeteri kadar yararlanamayız. Burada yanan yerler deride yanan kısımlar gibi daima o yanığın izini taşırlar. Anız yakılmadığında toprak yel ile üfürülerek, sel ile süpürülerek erozyona (taşınmaya) uğramaz. Bitki artıkları gerek toprak yüzeyini örterek ve gerekse kökleriyle toprağı kucaklayarak yelin üfürmesine, selin süpürmesine mani olur. Anız yakıldığında ise toprağı koruyacak bir engel kalmaz. Yakılan anızın artığı olan külün içerdiği mineral elementlerde yine rüzgâr ve su ile taşınarak uzaklaşır. Anız artıkları özellikle yağmur damlalarının darbe etkisi ile toprak parçacıklarının birbirinden ayrılmalarını, daha doğrusu parçalanıp taşınmalarını engellerler. Anızın toprağa gömülmesi ise toprağın hava-su dengesini düzenleyerek gerek bitkiler ve gerekse topraktaki diğer canlılar için iyi bir ortamın hazırlanmasını sağlarlar. Organik maddece zengin topraklarda suyun giriş ve hareketi daha uygun olmaktadır. Bu da, gerek bitkilerin gelişmesi ve gerekse toprağın korunması (erozyon) bakımından son derece önemli rol oynamaktadır. Doğada erozyon insan müdahalesi olmadığı sürece sorun oluşturmamaktadır. Erozyonu meydana getiren en önemli faktör bitki örtüsünün yok olmasıdır. Bu nedenle doğada erozyona fazla rastlanmaz. Erozyon, insanların kültür bitkisi yetiştirmek için diğer bitkileri ortadan kaldırdıkları tarım alanlarında meydana gelmektedir. Doğaya bilinçsizce yapılan müdahaleler ne kadar çoksa, erozyonun şiddeti de o kadar fazladır. Anız yakma toprak yorgunluğunu artırır. Doğada toprak yorgunluğuna rastlanmaz. Zira, doğadaki bütün canlılar sosyal bir dayanışma içerisinde olduklarından birinin artığını diğeri gıda olarak kullanır. Böylece toprak yorgunluğu oluşturacak maddeler ortadan kalkar. Toprak yorgunluğu ya çok az veya hiç oluşmaz. Toprak yorgunluğu; bir ortamda yetişen kültür bitkisi için toprağın uygun özelliğini kaybetmesidir. Bir kültür bitkisi için ortamın bozulmasının 3 sebebi vardır. Tek kültür bitkisi yetiştirilen ortamda bitkinin artıkları birikerek o bitki için zehirli bir ortam oluştururlar. ( Her canlının atığı kendisi için zehirdir. Tek bir kültür bitkisi yetiştirildiğinde o bitkiye özel hastalık ve zararlılar çoğalarak olumsuz etki yaparlar. Tek bir kültür bitkisi yetiştirildiğinde topraktaki mineral elementlerin alınımı tek yönlü olduğundan toprak besin elementi dengesi bozulur. Bu şartlardan biri veya hepsi birden toprak yorgunluğunu oluştururlar. Anız yakmayla toprak yüzeyinden itibaren 2–3 cm derilikte bulunan ve toprak canlılarının en yoğun olduğu kısımda ki canlılar önemli ölçüde zarar görürler. Toprak ne kadar çok ve çeşitli canlı barındırırsa o kadar az toprak yorgunluğu oluşur. Bu durum da toprakta zehirli madde birikimi azalır, hastalık ve zararlıların artışı tek yönlü olmayacağından etkileri azalır ve topraktaki besin dengesi bozulmaz. Bu durumda da toprak yorgunluğu oluşmaz.

ANIZ YAKMA TOPRAĞIN YAĞIŞLARLA SIKIŞMASINI VE SUYUN TOPRAK İÇERİSİNDE BİRİKMESİNİ ÖNLER

Anız yakma ile topraktaki canlılar yeteri kadar beslenme olanağı bulamadıklarından miktar ve çeşitliliği azalmaktadır. Bu durum hem toprağın verimden düşmesine, hem de toprak yorgunluğunun daha kolay oluşmasını sağlayacaktır. Sonuçta, üretim olumsuz olarak etkilenecektir. Anız yakma toprağın yağışlarla sıkışmasını ve suyun toprak içerisinde birikmesini önler. Anız yakılmadığı zaman, yağmur damlaları saplar üzerine düşerek darbe etkileri ortadan kalkar. Yağmur damlaları sapların kök boğazından köklerin oluşturduğu kanallarda birikir. Aksi halde, Yakılan anızlarla birlikte köklerin açtığı kanallarda çökeceğinden yağmur sularının toprakta tutulması mümkün olmayacaktır. Böylece, toprak üzerine düşen yağmur akış haline geçerek verimli toprağı da sürükleyip götürecektir. Anız yakma doğal dengeyi bozar. Anız yakılmasıyla doğada yaşayan birçok canlının beslenme, barınma ve korunma ortamı yok olacağından, doğal yaşam tehlikeye girecektir. Bir ülkenin doğal zenginliği yaban hayatının çeşitliliğine ve çokluğuna bağlıdır. Anız içerisinde birçok canlılar barınır. Bu canlılar beslenme zincirinin halkalarını oluşturduğu için ortadan kalkması diğer canlıların yaşamını olumsuz etkiler. Unutulmamalıdır ki bir ortamdan bir canlının kaybolması buna bağlı olarak 40 tür canlıyı etkilemektedir. Anızın yakılması ile bütün bu canlıların yaşam ortamı da ortadan kalkar. Sonuçta da, insan kendi yaşam ortamını bozarak çeşitli hastalıklara yakalanma olasılığı artarak, sağlığı bozulur. Yaban hayatının olmadığı yerde, insan yaşantısı tehlikeye girer ve insanlarda doğal özelliklerini kaybederler. Bir ortamda ne kadar çok ve çeşitli türde bitki yetişirse, buralarda su şırıltısı, kuş cıvıltısı, arı ve böcek vızıltısı eksik olmaz. Yani, insan da dâhil bütün canlılar için sağlıklı bir ortam oluşur. Anız yakma bu ortamın oluşmasını önleyen etmenlerden birisidir. Diğer bir ifade ile cenneti cehennem ateşi ile tutuşturmaktır. Orman yangınlarının çıkmasına sebep olurlar. Bugün ülkemizdeki orman yangınlarının büyük çoğunluğu anız yakmalardan meydana gelmektedir. Genellikle orman yangınları olduğunda büyük orman alanları yok olup gitmektedir. Buraların tekrar orman haline getirilmesi hem uzun bir zamana, hem de büyük masraflara mal olmaktadır. Anız yakanlar hem ülkeyi hem kendilerini fakirleştirdiklerinden habersizdirler. Diğer taraftan, bu vatandaşlarımızın bütününün inançlı olduğunu düşünüyoruz. İnançlı insanların kendilerine ve başkalarına zarar vermemesi gerekir. Hal böyleyken, anız yakarak hem ülkeyi, hem kendini zararlara sokarken sayısız canlıyı yakarak yok etmeyi nasıl açıklayabiliriz? Bu olsa olsa anızın bilincinde olmadan yakıldığını düşünmek zorundayız.  Anızla birlikte çok zaman diğer komşu tarla ve bahçeleri de yakılmaktadır. Her yıl anız yakımı dolayısıyla mahkemelik olan vatandaş sayımız az olmasa gerektir. Bununla ilgili birçok örnekler vermek mümkündür. Anız yakmalarla zaman zaman yerleşim alanları da yanabilmektedir. Televizyonlarımızda yaz aylarında anız dolayısıyla tamamen yanmış köy haberleri azımsanmayacak kadar çok gösterilmektedir. Değerli Çiftçilerimiz Ürününüz bol kazancınız bereketli olsun.”