İl Genel Meclisi Turizm Komisyonu Başkanı İkram Şahin, Alaca’da 3 türbenin bulunduğunu kaydederek, bunların Seyyid Nizam Türbesi, Hüseyin Gazi Medresesi ve Tekkesi ile Nesimi Dede Türbesi olduğunu söyledi.

İl Genel Meclisi, ilçelerde bulunan türbe araştırmasına Alaca ilçesi ile başladı. Bugün düzenlenen İl Genel Meclisi Eylül ayı üçüncü oturumunda Turizm Komisyonu tarafından Alaca ilçesindeki türbeler hakkında hazırlanan rapor meclis üyelerinin bilgisine sunuldu.

Rapor hakkında bilgi veren Turizm Komisyonu Başkanı İkram Şahin, Alaca’da 3 tane önemli türbe olduğunu belirterek, türbeler hakkında şu bilgileri verdi:

SEYYİD NİZAM TÜRBESİ

Seyyid Nizam, Alaca’nın doğu istikametine 27 km kadar gidip bugünkü Seyyitnizam Barajı ile Dağnı Dağı’nın kesişim noktasında, Bahçeli köyü ile Güllük Mahallesi arasına da uzanan güzel bir tepe üzerinde kubbeli, tek odalı küçük bir türbe içinde yatmaktadır.

Civardaki yaygın kanaate göre, Seyyid Nizamoğlu, bir harp esnasında şehit düşmüştür. Bir komutan olan Seyyid Nizamoğlu aynı zamanda da büyük bir alimdir. Türbeye ait tarih bulmak çok zordur.

Oraya ilk türbenin yapılmasına vesile olan, bir hayır sahibi, bir büyük insana; “Seyyid Nizamoğlu’nun kabrini türbe haline getirmeyi düşünüyorum efendim, ne buyurursunuz” der. O büyük insan da: “Olur yavrum! Ölüsüne saygısı olmayan bir milletin dirisine saygısı olmaz” diye öğütler. Türbenin yapılması esnasında çok büyük kolaylıklar görür.

Rivayete göre, Seyyid Nizamoğlu, bugünkü yattığı türbenin kuzey kısmındaki dere kenarındadır. Bu dereden bir çay akmaktadır. Türbenin baş kısmında büyükçe de bir söğüt ağacı vardır. Yöre halkı ona tekkenin söğüdü derlerdi.

Bir gün bir kız çocuğu annesiyle türbeye gider. Çok etkilenir. Orada yatan büyük zatı çok sever. Aynı günün akşamı yağmur yağar, sel olur. Çocuk annesine: “Tekkeyi de sel alır mı?” diye annesine sorar. Anne maddi sıkıntı içerisindedir. “Kendini kurtaramayan evliyayı varsın sel alsın. Onu da mı ben düşüneyim.” der. Ertesi gün kalktıklarında türbeyi tepe üzerinde görürler, çok mutlu olurlar.

Çeşitli nedenlerle duvarları çatlamış, yerine Alaca Belediyesi tarafından beton bina yaptırılmıştır.

NESİMİ DEDE TÜRBESİ

Büyük Keşlik köyündedir. Türbe içerisinde köylüler ve çevreden gelenler tarafından büyük alaka ve hürmet gören Nesimi Dede yatmaktadır. Burada dileklerin kabulü için dua edilip kurbanlar kesilmektedir.

1250 ile 1330 yılları arasında yaşadığı tahmin edilen Nesimi Dede’nin ünü çok yaygın olup gerçek bir gönül adamı ve hak dostu olarak tanınmaktadır. Eli açık, yol yordam bilen, misafirperver bir zattır. Kin-garaz bilmez; sevgi yolundan ayrılmazdı. Nesimi Dede’nin Hacı Bektaşi Veli Hazretleri ile aynı dönemde yaşadığı, ondan aldığı işaretle, Hüseyin Ova’ya gelip inşaat faaliyetlerinde bulunduğu rivayet edilmektedir. Osmanlı Devleti zamanında birçok savaşa katıldığı, kendisine intisap edenlerle büyük yararlılıklar gösterdiği söylenmektedir.

Gittiği her yeri ısıtmış ve aydınlatmış gerçek manada bir Hakk ve halk dostudur. Birçok kerametleri olup bizzat şahitleri yaşamaktadır. Onunla ilgili birçok deyiş söylenmiştir.

Nesimi Dede, her şeyi yaratandan ötürü severdi. Ömrü boyunca sevgi, yolundan ayrılmadı. Dostluk ve barış köprüsünü her zaman açık tuttu. Fikirleriyle Büyükkeşlik Köyünden tüm Hüseyin Ova’yı ışıttı. Postu, Bahri Aygün, Haydar Aygün ve Sultan Aygün’de duruyor.

HÜSEYİN GAZİ MEDRESESİ VE TEKKESİ

Alaca İlçesinin 3 km. güneyindedir. Yapıldığı tarih kesin bilinmemekle birlikte XIII. yy’a ait (Takriben 1220 I. Alaaddin Keykubat dönemi veya II. Kılıç Arslan dönemi 1155-1192 dönemi zikredilebilir.) Selçuklu medresesi olduğu sanılıyor.

Birbirine geçme iki bölüm halinde düzenlenmiş bir yapıdır. Medreseye açılan portelin-dış kapının-iki tarafında bir insanın ayakta rahatça sığabileceği büyüklükte kuzey ve güney yönünden karşıdan birbirine bakar konumda nöbetçilerin giriş-çıkışları kontrol edebilmeleri için iki nöbetçi mahfili vardır.

Binanın doğusundaki portalden medresenin giriş holüne geçirilir. Bu hol 3,30x4,35 m. boyutlarındadır ve portalin arka duvarı üzerinde görülen izlerden aslında tonozla örtülü olduğu anlaşılmaktadır. Bunun kuzeyinde iki kademeli olarak dışarıya doğru çıkıntı yapan bir kanat bulunur. Bu kanatın köşeleri ve pencere söveleri muntazam kesme taştan yapılmış, doğu cephesindeki iki pencere sonradan moloz taşla doldurulmuştur. Giriş holünün batı duvarındaki kesme taştan örülmüş, basit ve kemerli kapı medresenin avlusuna açılır. Avlunun iki yanında talebe hücreleri bulunur. Gerek binanın tabi döşeme seviyesinin bir metreden fazla toprakla dolu olması, gerekse üst yapının bütünüyle yıkılmış olması burada kazı yapılmadan plan şeması çıkartmağa imkan bırakmamıştır. Duvardaki birkaç iz, bazı hacimlerin şekli ve ölçüsü hakkında ipuçları vermektedir. İç kapının arkasında bulunan tonoz başlangıcı, kapı ile avlu arasında bir eyvan olduğunu gösterir. Giriş eyvanının doğusunda mazgal pencereli bir oda, batısında ise testere dişi şeklinde konsollardan aslında kubbeli olduğu anlaşılan küçük bir vestibülün gerisinde beşik tonozlu bir oda bulunur. Avlunun doğusunda iki mazgal pencere daha vardır. Duvar kalıntıları burada iki büyücek oda bulunduğunu gösterir. Avlunun batısı binanın diğer kısımlarından daha harap durumdadır. Güney kısmında ise ortada bir eyvan vardır. Bunun batısında mazgal pencereli beşik tonozlu bir oda ile doğusunda iyi durumda bulunan yüksek bir türbe yer alır.

Türbenin kapısı avlu tarafındadır. Üzeri kornişli yarım daire kemerli kapının üstünde beyaz mermerden bir kitabe bulunmaktadır. Dört yanında birer yüksek pencere bulunan türbenin içi, basık çapraz tonozla örtülüdür. Yani dışarıda görülen kubbe yalancıdır, sonradan yapılmış olması mümkündür. Hüseyin Gazi Medresesi’nde bugün sanat eseri sayılabilecek tek elemanı portalidir. 480 m. genişliğindeki mermer portali basit bir bordür çerçeveler. Kapı nişi derin ve kemerli, altı sıra skalaktif dolguludur. Skalaktitlerin altında, üzerinde yazı bulunmayan, siyah mermer bir kitabe levhası bulunur. Üzerinde ucu yukarıya kalkık bir kemer bulunan kapının sövesi bir sıra beyaz, bir sıra siyah mermerden geçmeli olarak yapılmıştır. Portalin yanlarında skalaktitli mihrabiyeler, kapı nişinin köşelerine ise süs kolonları konulmuştur. Bunlardan soldaki düşmüştür. Fakat sağdakinin bitkisel motiflerle süslü yüksek başlığıyla gövdesinin üst kısmı yerindedir. Medresenin ön yüzündeki kitabede okunabildiği kadarıyla ‘Pilavhozzade Ali Said Baba’nın asarı vakfiyesidir’ yazılıdır.

Hüseyin Gazi Türbesi ve medresesi ile ilgili veriler yeterli olmamasına rağmen araştırmalarımızda bulabildiğimiz doneler ilginç ve birbirinden farklılık göstermektedir. ‘Roma kaynaklarında Hüseyin Gazi’nin ölüm yeri olarak ‘Ameryum’u’ ‘Arap kaynaklarında Hüseyin Gazi’nin ölüm yeri olarak ‘Amaryum’’Angora’ olarak gösterilmektedir.

‘Sör Charles (Hüseyin Gazi Tekkesi) bu yeri kilise olarak tanımlarken’, ‘Haamilton (1837-38) seyahatinde bu yerin Selçuklu Tekkesi olduğunu ve ayrıca Konya Medresesi şeklinde planlandığını ifade etmektedir’

‘Hasluck ise Hüseyin Gazi’nin gerçek mezarının Alaca’da olduğunu ileri sürmektedir.’Şahmas Battal tarafından İslam yapılmış rahip olarak da anılmıştır. Şahmas’ın adı Alaca’da kendi adıyla korunmuş ancak bu tekkede Hüseyin Gazi’nin olduğu bildiriliyor.”