15.yüzyılda Akdeniz’deki İspanyol, Ceneviz ve Venedik korsanlarının Piri Reis ve Barbaros'ların önünden kaçarak yeni yağma alanları bulmak ve yeni soygunlar yapmak bahanesiyle sığındıkları kıtada buldukları bu zehirli ot; yani Tütün yine onlar eliyle önce Avrupa’ya getirilmiş ve oradan da Frenklerle olan ilişkilerini ilerletenler eliyle de bütün Osmanlı ülkesine oradan da tüm Asya'ya hızla yayılmıştır.
Dünyanın en güzel coğrafyasındaki ülkemizin ikliminin; tütüne elverişli olması neticesi hızla her tarafta ekilmiş, önceleri çubukla içilmiş sonra nargile ile denenmiş ve yüz yıldır da makinelerle sigara şekline getirilip insanların istifadesine ( !) sunulmuş bulunmaktadır.
Sömürgeci haçlıların bizim iyi sigara içtiğimizi keşfetmeleri bana göre son iki bin yılın en büyük keşfi olmalıdır. Çünkü makalenin ortasındaki sigara paketi 95 yıl önce Almanya Dresden'deki Dünyanın en büyük sigara fabrikasında imal edilmiş ve Müslümanları kandırmak için " Selamualeyküm " ismi verilmiş olan ve bugünkü "Salem "sigarasının Ata'sı olan sigara paketidir.
Bu dehşet verici hadise gibi araştırmalarımız neticesi böyle nice reklam tuzaklarını ve insanlarımızı kandırmaya yönelik sigara türlerini de antikacı ve koleksiyonculardan -ancak resimlerini- ele geçirmiş bulunmaktayız.(Ganimetimiz arasında (!) üzerinde Besmele yazılı paketlerden tutun da Selahattin Eyyubi'yi at üzerinde sigara içerken gösteren paketler ve "Mekke" yazılı sigaralar da bulunmaktadır.)
Nihayet Cumhuriyetle birlikte ülkenin en büyük lokomotif sektörü olan Reji idaresi Fransızlardan alınarak İnhisarlar idaresine tahvil olunmuş; sonra da bir zamanların büyük kiti olan Tekel adını almış ve gittikçe büyüyerek 3-5 milyon insanın bu sayede ekmek yediği (!) bir sanayi dev'i olup çıkmıştır.
Ama her gelen iktidarın gafleti neticesi yabancılar uzmanlarıyla sigaramıza el atarak Samsun ve Maltepe haricindeki bütün Türk sigaralarına toz şeker, kakao ve Alkol kattırmış; onu katmerli bir zehir haline getirtmiş ve bizlere yeniden " buyurun buradan yakın" diyerek bizim tütünümüzü bize yeniden ikram etmiş bulunmaktadırlar.
Sonra "Sizin tütününüz de çok meşhurdu canım" diyerek ülkemize şilepler dolusu kendi Tütünleri olan sulak yerde büyümüş, radyoaktif hormonlu Virginyalarını ve bundan mamül sigaralarını sokuşturmuş ve artık ülkemizi kanserin kucağına da iyice yerleştirmiş olmaktalar.
Bu sayede "Canım Türkiye'm " günde seksen milyon doları her sabah yakarak akşama kadar tüketen ve ertesi gün bir o kadarını daha yakarken hem kendini hem de gelecek nesillerini "yaktığını " fark etmeyen bir ülke olup çıkmıştır.
Kendi sigaralarının reklamlarında oynayan kovboyun Akciğer kanserinden ölmesine aldırmadan hemen yerine dublörünü yerleştirenler; bizlerden bir plastik damar karşılığında yüz elli kamyon buğday istemekte ve Devletimiz de günde iki yüz elli insanımızı by-pass ameliyatı ettirerek savunma bütçesi kadar bir parayı sigaranın açtığı bu yaraları sarmaya harcamaktadır.(Bir anjiyonun devlete maliyeti dokuz, bir bypass ameliyatının maliyeti ise elli milyar liradır.)
Sigara tütün, alkol, uyuşturucu, kola, fuhuş, AİDS, frengi zinciri gibi çoğu ithal bir sürü felaketin milli hasletlerimiz olması kadar bendenize utanç veren bir başka konu daha yoktur. Bu özelliklere sahip olan Müslüman Türk insanı profili ne yazık ki hep tekrarlanan "yüzde doksan dokuz safsatası" içine girmekte; gerçekte ne olduğumuzu veya ne olmadığımızı da kimse bilmemektedir.
Sigara ile mücadele için Ankara’daki Sağlık Bakanlığında bile broşür-afiş vb hiçbir malzeme bulunmamakta ve bu zararlı alışkanlıkla mücadele için de hiçbir çaba gösterilmemektedir. (Dokuz şubatı telaffuz etmek -maalesef- ülkedeki fakir bendeniz gibi seksenbeş Yeşilaycı'nın derdine kalmıştır)
Eğer kendimizi ve ülkemizi biraz seviyor ve kendimize biraz acıyorsak; bu " korkunç zehiri "bir an önce bırakalım ve herkesin de kurtulması için çaba gösterelim. Zira bundan büyük bir Milli Dava olamaz. Her türlü milli meselemizi de ancak yaşayan ve sağlıklı insanlar çözecektir. Ulu mezardaki ölülerimiz değil...
Saygılarımızla...